Paylaş
Denenen şey, otomotiv endüstrisini tepeden tırnağa değiştirecek nitelikte.
İsteniyor ki, bütün markaların her çeşit ve kategorideki taşıt aracı birbiriyle konuşsun.
‘Konuşsun’dan kasıt şu: İster kamyon olsun ister motosiklet, ister spor otomobil ister otobüs, aracınız sürekli kendi GPS koordinatlarını ve o anki hızını belli bir frekanstan yaptığı yayınla etrafına duyursun.
Sizin aracınız kendi pozisyonunu ve hızını duyururken tabii bir de yakın çevredeki araçların söylediklerini de duysun ve kendi bilgisayarında sürekli hesap yapsın.
Böylece kaza ihtimali çok azalsın, araçların birbirine çarpması aracın bilgisayarı marifetiyle engellensin.
Böyle yazınca basitmiş gibi duruyor ama aslında çok karmaşık bir konu bu. Mühendisler yıllardır çalışıyor.
Eğer denemeler başarılı olur, sistemin güvenli biçimde işlediği kanıtlanırsa birdenbire bütün otomobil tasarımı değişecek.
Çünkü şu an sahip olduğunuz veya bindiğiniz aracın mevcut ağırlığının yarıdan fazlası kaza olma ihtimaline karşı alınmış güvenlik önlemlerinden kaynaklanıyor. Ve tabii böyle yüksek bir ağırlığı taşımak için de çok yakıt tüketen büyük hacimli ve güçlü motorlar konuyor araçların üzerine.
Ama eğer yollarda kaza yapma ihtimali azalacak, hatta sıfırlanacaksa bu otomobillerdeki çoğu güvenlik önleminden vazgeçilebilir, araçlar çelik yerine çok daha hafif materyalden üretilebilir. Araç hafifleyince de, çok daha küçük hacimli, çok daha az tüketen motorlarla aracın hareket etmesi sağlanabilir.
Biz ülkemizde içsavaş riskini konuşurken dünyanın ilgilendiği konulardan sadece biri bu.
Kendi kendine giden araç
MADEM otomobillerle başladık, devam edelim.
Amerika’da yepyeni diyebileceğimiz bir otomobil fabrikası var.
Bu fabrikayı kuran adam otomotiv endüstrisinden değil bilişim endüstrisinden geldi.
Yıllardır ürettiği otomobiller de yollarda. Tesla markasını taşıyan bu otomobiller tamamen elektrikle çalışıyor.
Görünüşü mükemmel bir spor otomobil olan Tesla’nın yeni S modeli geçen hafta tanıtıldı.
Eski S modelleri gibi bu Tesla da, tam dolu pille 400 kilometre yol yapıyor. Tesla’nın Amerika içinde çok sayıda pil dolum istasyonu var; buradaki hızlı şarj teknolojisiyle piller birkaç dakikada tamamen yeniden doldurulabiliyor.
Son tanıtılan otomobil, 0’dan 100 kilometre sürate sadece 3.2 saniyede çıkıyor. Müthiş bir şey.
Son tanıtılan Tesla S’in bir modelinde önde ve arkada iki motor kullanılmış. Böylece araç dört çeker olmuş, yere daha iyi tutunması sağlanmış. İki motor, bir bilgisayar yardımıyla harcanacak ve tekerleklere aktarılacak gücü hesaplıyor ve paylaşıyor. Ön ve arka arasında mikro saniye düzeyinde güç aktarımı yapılıyor.
Tabii, en başta söylemem gerekeni şimdi söylüyorum: Aslında Tesla S bir otomobilden çok, üzerine binip seyahat ettiğiniz bir bilgisayar.
Aracın en ilginç özelliği bir çeşit ‘Otomatik pilot’. Aracın önünde bir radar var, evet bildiğiniz uçaklarda gemilerde kullanılan cinsten bir radar. Yine önde diğer araç ve nesneleri tanıyabilen bir kamera var. Bu yetmemiş, araçta 360 derece kulağın duyamayacağı ses frekanslarında çalışan yakınlık ölçer var. (Bu son sistemi bugün pek çok araç ön ve arka tamponlarda bulunduruyor, özellikle aracı park ederken bunlar sahiden işe yarıyor.) Ve son olarak ‘Tesla’lar sürekli gökyüzündeki GPS yani küresel yer belirleme sistemi uydularıyla iletişim halinde. Aracın o an nerede olduğu ve hızı araç bilgisayarı tarafından sürekli biliniyor.
Bu sistemler sayesinde Tesla S’i otoyolda veya bölünmüş yolda diyelim 90 km/saat hızla gitmeye ayarlayıp elinizi direksiyondan, ayağınızı gaz ve frenden çekebilirsiniz. Bilgisayar aracı sürekli şeridinde tutuyor, yavaşlamak gerekirse mutlaka yavaşlıyor, hızlanacaksa da sizin koyduğunuz 90 km/saat limitini geçmiyor. Dönüşlerde direksiyonu çeviriyor vs.
Aracın kendi kendini park ettiğini, eğer isterseniz sabahları belli bir saatte aracın kendi kendine park ettiği yerden çıkıp sizin kapınızın önüne kendi kendine geldiğini ve bu arada kliması dahil iç ayarlarını sizin istediğiniz gibi yaptığını da ekleyeyim.
Böyle bir dünya da var...
Paylaş