Organik sektörü gelecekten umutlu

TÜRKİYE, 23 milyon hektarın üzerinde işlenebilir tarım arazisi olan çok önemli bir tarım ülkesi.

Haberin Devamı

İzmir ise Türkiye’de organik tarımın doğduğu bölge. İlk organik tarım ürününün 1984 yılında İzmir’den ihraç edilmiş olmasının bu alanda özel bir anlamı var. İl genelinde organik tarım işleyen 252 işletmesi bulunuyor. İzmir’de 2 bin 250 üretici yaklaşık 200 bin dönüm alanda 145 çeşit organik ürün yetiştiriyor. Türkiye’de 30 yıl önce daha çok kuru meyve sektörü ile başlayan organik üretim bugün artık çok farklı sektörlerde üretim yapar konuma geldi. Ülkemizin yıllık 500 milyon dolar organik ihracatı var. Sektörün hedefi organik sektör ihracatını 1 milyar dolara çıkarmak...

ETO’YU TANIYALIM
Bugün sizlere hem Türk organik sektörünü daha geniş ölçüde tanıtmak hem de sektörün çatı organizasyonu olarak 30 yıldır başarıyla faaliyetlerini yürüten Ekolojik Tarım Organizasyonu Derneği (ETO) hakkında bilgi vermek istiyorum. Bu çerçevede ETO’nun yönetim kurulu başkanı Prof. Dr. Uygun Aksoy ile Hürriyet Ege’de bir araya geldik. Prof. Dr. Aksoy, özellikle kuru meyve sektöründe dünyaca tanınan bir uzman. ETO’nun misyonunu Dr. Aksoy, şöyle tanımlıyor: “ETO Derneği, Türkiye’de ekolojik (=organik, biyolojik) tarımın tek çatı altında hızlı ve sağlıklı gelişimini sağlamak amacıyla üretici, tüketici, işleyici, tüccar, sertifikasyon kuruluşları çalışanları, araştırıcı ve teknik elemanların katılımıyla 1992 yılında İzmir’de kurulmuş bir şemsiye organizasyondur. Derneğimiz günümüze dek ekolojik tarımın farklı alanlarında çok sayıda seminer, konferans, sempozyum, panel ve eğitim programı düzenlemiş, eğitim materyalleri hazırlamış, böylece kapasite geliştirmeye önemli katkı sağlamış, özellikle hassas alanlarda ekolojik tarımın benimsenmesine yönelik birçok ulusal ve uluslararası proje yürütmüş veya proje ortağı olarak görev almış, kamuoyunu bilgilendirme amacıyla çok sayıda etkinlik ve fuarlara katılmıştır.”

Haberin Devamı

EĞİTİM VE BİLGİ
Dr. Aksoy’a göre ETO, gerek Türkiye’de gerekse dış bağlantılarında hedeflerine büyük ölçüde ulaşmış durumda. Dr. Aksoy, “ETO organik sektörün çözüm kapısı gibi görev yapmaya başladı. Kurulduğumuz tarihten yani 30 yıldan beri hem ulusal hem de kırsal düzeyde tüm faaliyetleri izliyoruz. Bu bizim güçlü yönlerimizden biri. Sektöre yeni bir bakış açısı getirdik. Yaptığımız çalışmalar ile çoğunluğu Tarım Bakanlığı mensubu ve genç mezunlar olmak üzere iki binden fazla mühendis ve uzmana eğitim verdik. Yanı sıra dış ülkelerden gelen uzmanlara da eğitim programları düzenliyoruz. Bizler için en büyük hazine bilgi, sürekli genişleyen bilgi. Projelerimizin tamamı bu olguya dayalı biçimde ele alınmakta” diyor.

Haberin Devamı

KURUMLAR ARASI İLİŞKİ
Dr. Aksoy, önümüzdeki yıllar için “Yenileyici Tarım” (Regenerative Agriculture) kavram ve uygulamalarının öneminin altını çizerken, bir yandan da “Green Washing” (Yeşil Yıkama - Aklama) olgusuna dikkat çekiyor. ETO’nun daha çok ağırlık vermesi gereken konular da şöyle ifade ediliyor: “Çiftçiler ve gençlerle daha fazla ilişki kurmak; uluslararası ilişkiler ile birlikte tüketici bilincinin gelişmesine katkı yapmak.” Derneğin güçlü yönlerinden birisi de kurumlar arası işbirliğinin gelişmiş olması. Dr. Aksoy, bu hususta somut bir örnek olarak, Türkiye Organik Tarım Ağı’nı (TORA) gösteriyor. Ayrıca Ege İhracatçı Birlikleri’yle yakın ve etkin bir ilişki sürdürdüklerini vurguluyor.

Haberin Devamı

ORGANİK ÜRÜN SERTİFİKALIDIR
ETO Derneği’nin üye sayısına gelince; 300 bireysel, 70 kurumsal üye ile faaliyette bulunuyor. Derneğin ayrıca 6 şubesi mevcut. Dr. Aksoy, son olarak şu değerlendirmeyi yapıyor: “Kamuoyunda organik ürünler için ‘yüksek fiyat’ algısı var. Oysa organik sürecin arka planına bakıldığında daha farklı bir tablo görüyoruz. Organik üretim konvansiyonel üretime göre daha maliyetli ve pazarlama alanı dar. Fakat burada çok değerli bir üretim yapısı bulunuyor, bu olguyu göz önüne almak lazım. Diğer yandan ‘Organik Akademi’ projemizi de hatırlatmak isterim. Burada hedef kitlemiz; tarım ve ilgili alanlarda eğitim almış veya deneyimli lider çiftçiler ile organik ürünlerin üretim ve/veya pazarlanması konusunda çalışmak isteyen tüm katılımcılar olacaktır. Organik ürün pazarının gelişimi de yine önem taşıyor. Bu yönüyle mevzuata bağlı izlenebilir sistemin güvenilirliği sayesinde sertifikalı, organik ürün logolu üretim tüketici tarafından güvenle tercih edilmelidir. Ancak bir ürünün organik olup olmadığını anlamanın tek yolu sertifikalı olmasıdır. Görüntüsüne ve kokusuna aldanmamak; ‘doğal’, ‘köy ürünü’, ‘hakiki’ gibi sıfatlara kanmamak gerekiyor. Sonuç itibarıyla gelecekten umutlu olduğumuzu söyleyebilirim.”

Yazarın Tüm Yazıları