Paylaş
Mısır'da 1920'lerin sonunda Hasan el Benna tarafından kurulan Müslüman Kardeşler, ya da Arapça adıyla İhvan-ı Müslimin, tarihinde yine zor bir dönemden geçiyor.
Mısır'da olanlar belli... Yaklaşık 50 yıl önce çekildikleri yeraltından Mübarek'in devrilme sürecinde çıktılar. Mısır'ın demokratik seçimle gelen ilk devlet başkanın kendilerinden olmasını başardılar.
Sonra, mutlak güç hırsına kapılınca askeri darbeyle iktidardan devrildiler. Düzenledikleri eylemler, katliama dönüştü. Yasaklandılar, birçok üyesi ve lideri tutuklandı. Son olarak yüzlerce Müslüman Kardeşler üyesine idam cezası verildi.
Ve başta Ortadoğu olmak üzere tüm dünyada yaklaşık 2 milyon Müslüman Kardeşler üyesi, ağır darbeler alarak tarihte bir kez daha yerin altına girmek zorunda kaldı. Sadece Mısır'da değil, üstelik, güçlü olduğu diğer yerlerde de kan kaybediyor, bu İslami hareket.
DENKLEMİ SURİYE BOZDU
En başta Suriye'de... Barışçıl gösterilerin iç savaşa dönüşmesinde kilit rol oynayan Müslüman Kardeşler hareketi, ilk başlardaki gücünden oldukça uzak. Suriye'de hem muhalefet genel olarak kaybediyor ve savaşta ibre giderek Esad rejimine dönüyor hem de muhalif gruplar içinde Selefilerin ağırlığı ve etkinliği artıyor.
Türkiye ise Katar'la birlikte, Sünni İslam kurallarına dayalı toplumsal ve devlet yönetimi kurulması fikrini temel alan Müslüman Kardeşler hareketinin sadece Ortadoğu'da değil, dünyadaki en önemli destekçisi. Her ne kadar Adalet ve Kalkınma Partisi, "Türkiye İhvanı" benzetmelerine ya da tanımlamalarına karşı çıkıyor olsa da, ideolojik bir yakınlıkları olduğu reddedilemez bir gerçek.
Türkiye ve Katar, özellikle Arap Baharı döneminde Ortadoğu'nun yeniden şekillenmesi sürecini Müslüman Kardeşler ile birlikte yürütmeye çalıştı. Katar burada ağırlıklı olarak harekete sağladığı para desteğiyle ön plana çıktı. Türkiye ise daha az miktarlarda para desteği verse de önemli lojistik yardımlarda bulundu.
İKİ KRİTİK TOPLANTI, BİR TV KANALI
Örneğin, Müslüman Kardeşler, 2013 yılında darbe sonrası iki kritik toplantısını Türkiye'de yaptı. Arap basınında çıkan haberlere göre, Müslüman Kardeşler bu toplantılarda "sabır stratejisi" izleme kararı aldı. Bir de Türkiye'den destek sözü. Son olarak Aralık ayında Müslüman Kardeşler'in yeni uydu kanalı Rabia Türkiye'den yayına başladı.
Adalet ve Kalkınma Partisi de yalnızca Türkiye'de değil, Ortadoğu'da da liderliğe oturma amacını hayata geçirirken Müslüman Kardeşler bağlantısından faydalandı. Türkiye'de hükümetin Ortadoğu'da etkinliğinin yüksek olduğu dönemlerde kurduğu bu ağın önemli rol oynadığı bir gerçek.
ARTIK ZARAR VERİYOR
Bu çerçeveden bakınca, bir dönem Türkiye'nin Arap sokaklarında yıldızının parlamasını sağlayan bu ağ, artık ayağına dolanmaya başladı. Değerli yalnızlık bir izolasyona, tecride dönüşüyor.
Zira, son olarak Katar'dan gelen tavır değişikliği sinyalleri de bu tecridi daha da artıracak bir gelişme. Katar, kısa tarihinde bir kez daha komşusu Körfez ülkeleriyle diplomatik bir sorun yaşıyor. Tabii, bu ülkeler arasında Suudi Arabistan da var.
Coğrafi ve kültürel olarak birbirlerine çok yakın olsa da Katar ile Suudi Arabistan arasında yıllara dayanan bir stratejik ayrışma söz konusu. Kısaca özetlemek gerekirse, Katar, Ortadoğu’da Müslüman Kardeşler hareketi üzerinden etkili olmaya çalışırken, Suudi Arabistan özde aynı ancak uygulamada daha sert ve tutucu olan Selefi grupları destekliyor. Bunun ötesinde, Vahabi Suudi Arabistan yönetimi, Müslüman Kardeşleri iktidarına karşı en büyük tehlike olarak görüyor.
Yaşanan son diplomatik kriz de, şimdilik, Katar'ın ve dolaylı olarak Müslüman Kardeşler'in yenilgisiyle sonuçlanacak gibi duruyor. Körfez ülkeleriyle Katar arasındaki görüşmeler ön anlaşmayla sonuçlandı. Kamuoyuna yapılan açıklamaya bakılırsa, taraflar "birbirlerinin çıkarlarına, güvenliğine ve istikrarına zarar vermeme" konusunda anlaştı.
KATAR’IN KABUL ETTİĞİ ŞARTLAR AĞIR
Ancak, kulislerden sızan bilgiler anlaşmanın çok daha kapsamlı olduğu yönünde. Öncelikle, Katar'ın, Arap yarımadasındaki ülkelerin vatandaşı olan en az 15 Müslüman Kardeşler liderini sınır dışı etmeyi kabul ettiği iddia ediliyor. Bir diğer iddia da sınır dışı edilecek olanların gidebileceği adreslerden birinin Türkiye olduğu yönünde.
Ayrıca, Katar, Ortadoğu'da Müslüman Kardeşleri, Yemen'de de Husileri "desteklemeyeceğini" de kabul etti. Doha'nın masada kabul ettiği iddia edilen bir diğer şart da Al Jazeera kanalının diğer Körfez ülkelerine yönelik yayın politikasını "yumuşatması" ve Mısır'da Mursi'ye karşı yapılan askeri darbeyi "darbe" olarak tanımlamayı bırakması.
İddialar bu yönde... Doğru olup olmadığını anlamanın en kolay yolu da Al Jazeera'nin yayınlarını takip etmek. Şu ana kadar herhangi bir değişiklik yok. Ancak, bu değişiklikler Mısır'da yargılanan dört Al Jazeera mensubunun davasından çıkacak sonucu da bekliyor olabilir. Özetle, önümüzdeki dönemde Mısır'da bu davanın seyri de Ortadoğu'da dengeler açısından önemli bir gösterge olabilir.
Sonuçta, Katar'ın da resimden çıkması halinde Türkiye iyiden iyiye dış politikasında stratejik açıdan yalnız kalacak. Türk hükümetinin ve Türkiye'nin, uzun yıllardır üzerine yatırım yaptığı ilişkiler olsa da, Müslüman Kardeşler'e yönelik politikasında ideolojiyi bir kenara bırakıp, akılcı ince ayarlara gitmediği sürece önemli stratejik bedeller ödemesi işten bile değil.
Paylaş