Paylaş
Malum, Soma'daki facia bir anda dünyanın gündemine oturdu.
Sadece olayın büyüklüğü değil, aynı zamanda dünyanın alışık olmadığı görüntülerle de...
Tüm bu ilgi yalnızca Türkiye'yi dünyada mercek altına koymakla kalmadı, aynı zamanda yabancı basının Türkiye'deki faaliyetlerinin de özellikle hükümet kanadı tarafından gündeme getirilmesine neden oldu.
GEZİ DÖNEMİNDE BAŞLADI
Aslında alışık olduğumuz bir durumdu, bu... Gezi Parkı eylemleri sürecinde çok benzerini görmüştük.
O dönemde yarı resmi haber ajansı Anadolu Ajansı, Gezi Parkı ve Taksim civarında görev yapan yabancı gazetecilerin fotoğraflarını servis etmişti.
Hükümete yakın bazı yayın organları da bazı yabancıları hedef göstermişti.
BBC Türkçe'nin bir muhabiri, sırf dinlediği birinden yaptığı alıntıyı twitter üzerinden paylaştığı için ajanlıkla suçlanmıştı. Hem de iktidar partisine mensup, seçilmiş bir kişi tarafından...
Gezi Parkı'ndan kısa bir süre sonra da CNN ekibine polis tarafından küfredilmişti.
Bir Reuters muhabiri sadece Erdoğan'a soru sorabildiği için uzun süre tartışma yaratmıştı.
Hükümetin, kendisine yönelik her türlü olumsuzluğu “uluslararası bir komploya” bağlaması, yabancı basın üzerinde de baskının artmasına neden oldu.
ARTIK TAVIR DA TEHDİT DE FARKLI
Şimdi de benzer bir durumla karşı karşıyayız. Hemen her gün hükümete yakın bir gazetede uluslararası medyaya çalışan bir gazeteci Soma ile ilgili yaptığı haberlerden dolayı hedef gösteriliyor.
Ancak bu kez farklı olan uluslararası medya kuruluşlarının tavrı...
Almanya'nın önde gelen yayınlarından Der Spiegel, Türkiye muhabiri Hasnain Kazım'ı geri çekme kararı aldı. Kararın gerekçesi ilginç ve endişe verici.
Zira Der Spiegel, Kazım'ı "Türkiye'de çok sayıda ölüm tehdidi aldığı ve can güvenliği risk altında olduğu" gerekçesiyle geri çektiğini duyurdu.
Dergiye göre, Kazım'a Türkiye'de e-posta, twitter ve Facebook üzerinden 10 bin civarında tehdit geldi.
Spiegel böyle diyor ancak gelen duyumlar, tehditlerin dijital ortamın dışına çıktığı yönünde. Dergi de özellikle dijital ortamın dışından gelen tehditleri ciddiye alarak böyle bir karar vermiş durumda.
SPIEGEL TEK OLMAYABİLİR
Spiegel'in yanı sıra yine BBC Türkçe'den bir başka muhabir de son dönemde hedef gösterilenler arasında.
BBC, muhabirini çekmek gibi bir karar almadı ancak haberinin arkasında durduğunu yaptığı açıklamalarla vurguladı.
Ancak yaşanan son gelişmeler ışığında Der Spiegel'den sonra başka uluslararası basın yayın organlarının da buradaki muhabirlerini geri çekmeyi düşündüğü konuşuluyor. Açıkçası ve ne yazık ki, geldiğimiz noktada bunun gerçekleşmesi çok da şaşırtıcı olmayacak.
Tüm bu yaşananlar, zaten basın özgürlüğü raporlarında, değerlendirmelerinde dibe vurmuş olan Türkiye'nin dışarıdaki durumunu hiç de iyileştiren geliştirmeler değil.
Aksine giderek daha da kötüleştiriyor.
OYSA DIŞ BASIN DAHA ÖNCE...
Tam olarak bu noktada herhâlde bir tek Türkiye'ye özgü bir çelişki de söz konusu.
Zira bugün, ülkede duramayacak hale getirilen yabancı basın, bir dönem, özellikle de 2000'lerin ilk yarısında, tüm dünya Adalet ve Kalkınma Partisi'ne İslami kökenlerinden dolayı kuşkuyla bakarken endişeleri gideren en önemli aktördü.
Şimdilerde pek hatırlanmıyor, ancak bir dönem hemen her gün yabancı bir yayında Türkiye'deki hükümetin ve başbakanının ne kadar demokrat, reformcu, yüzü Batı'ya dönük ve aslında Ortadoğu için şahane bir rol modeli olduğuna dair övgü dolu haberler ve analizler çıkıyordu.
Yine o dönemde hükümet de kapılarını yabancı basına açmış, bilgi akışında her türlü kolaylığı sağlıyordu.
Ne zaman, yabancı basın hükümetin duymak istemediği şeyleri yazmaya başladı, o zaman işin rengi değişti.
Önce kapılar kapandı, sonra da bilgi akışı bozuldu.
Şimdi de hedef gösterme ve tehditler başladı.
Bunların Türkiye'ye hiçbir fayda getirmediği açık.
Ve ne yazık ki, her geçen gün Türkiye, bu muamelesiyle adını Kuzey Kore ve İran gibi ülkelerle aynı sıraya yazdırıyor.
Özetle kendi ayağımız kurşun sıkmaya devam ediyoruz.
Paylaş