HAFTA başında Atina’daydım. Bazı gözlemlerimi ve temaslarımdan edindiğim izlenimleri nakletmek istiyorum.
Yunanistan ile Türkiye arasındaki bir benzerlik, her iki tarafta da kamuoyunun süratle bir ruh haletinden diğerine geçebilmesidir. Şu sırada Yunanistan’da, Türkiye ölçüsünde olmasa bile, genel bir karamsarlık hüküm sürüyor.
25 yıldan sonra AB üyeliğine ülkenin tam uyum sağlamadığı kanaati var. Devletin zayıflığından ve etkisizliğinden, eğitim sisteminin kötülüğünden şikáyetler yaygın. Ekonomik alanda fert başına GSMH 20,000 dolar seviyesine erişmiş olsa dahi bütçe açıklarının ve kamu borcunun oranı çok yüksek. AB kıstaslarına göre bütçe açığı GSMH’nin % 3’ünden yukarı olmaması gerekirken bu oran, hatta bazı muhasebe zorlamalarına rağmen, %4,2 civarında. Kamu borcu ise 2006 sonunda 202.7 milyar Euro’ya, GSMH’nın %104.8’e varacak. Bütçe açıklarının bir nedeni olimpiyatlar için yapılan ve gelirlerle tamamen karşılanamayan çok yüksek masraflar. AB Komisyonu, bütçedeki açık oranı nedeniyle halen Yunanistan’ı izlemeye almış bulunuyor.
* * *
Yunanistan gündeminde ağırlıklı bir konu da yolsuzluklar. Bunların önlenmesi ve ortaya çıkarılması yargıdan beklenirken yargı mensuplarının yolsuzlukları ön plana çıktı. 40’tan fazla yargıç ve savcı hakkında tahkikat başlatıldı. Bir başka problem, sayısı neredeyse bir milyona varan göçmenler. Fransa’daki olayların Yunanistan’da benzer olayları tetiklemesi kaygısı var. Yunan kamuoyunda ırçılık temayülleri de yok sayılamaz.
Bu genel tabloda Karamanlis hükümetinin daha çok iç meselelere dönük olması doğaldır. Dış politikada başlıca iki konu önem taşıyor. Makedonya ile ilişkiler ve Kıbrıs sorununu da içeren Türk-Yunan ilişkileri.
* * *
Yunanistan, kendi Makedonya bölgesi hakkındaki saplantısı yüzünden inanılmaz bir bağnazlıkla bizim Makedonya Cumhuriyeti olarak tanıdığımız ülkeyi yıllarca uluslararası alanda ’Eski Yugoslavya Makedonya Cumhuriyeti’ ismini taşımaya mecbur etti. Son olarak ‘Makedonya/Üsküp’ formülünü ortaya attı, fakat bu öneriyi Makedonya kabul etmedi. Türkiye ile ilişkilere gelince, Karamanlis Hükümeti esasında daha önceki Simitis Hükümeti’nin politikasını devam ettiriyorsa da üslubunu kısmen değiştirdi. Türkiye ile arasına biraz mesafe koyuyor, Ankara’ya yapacağı resmi ziyareti erteledi. Türkiye’nin AB üyelik sürecini desteklemeyi sürdürüyor. 3 Ekim öncesinde bazı AB üyelerinin, büyük olasılıkla Avusturya ve Fransa’nın, müzakerelerin başlamasını Güney Kıbrıs ile birlikte bloke etmesi telkinlerine uymadı.
Fakat Yunan kamuoyu Türkiye’nin üyeliğine pek sıcak bakmıyor. Son yapılan bir yoklama Yunanlıların % 70’nin Türkiye üyeliğine muhalif olduğunu gösterdi. 2006 yılında Gümrük Birliği Prokolünün uygulanması gerçekleşmezse, Ruhban Okulu ve azınlık vakıflarının taşınmazları gibi konularda ilerleme olmazsa, Yunanistan’nın Türkiye’nin üyeliği konusundaki tutumunu gözden geçirmek mecbutiyetinde kalacağını düşünenler mevcut.
* * *
Batı Trakya’ya gelince, sorunlar devam ediyor. Evet Batı Trakya AB üyeliğinden daha az ölçüde de olsa da yararlandı. Ekononomik alanda gelişmeler kaydetti. Fakat şimdi AB’nin tütün sübvansiyonlarını 2013’te durdurma kararı alması azınlığı önemli bir gelir kaynağından mahrum bırakacak. Türk azınlığına karşı kısıtlamalar ve ayrımcılık da sürüyor.
Türk-Yunan ilişkileri açısından iyimserlik yine de geçerli. Ekonomik ilişkiler ve iki halk arasındaki yakınlaşma gelişmeye devam ediyor. Ciddi bir kriz, hiç değilde kısa vadede, ufukta gözükmüyor.