Paylaş
TÜRKİYE'nin Ortadoğu politikasında son zamanlarda bir canlanma ve çoğu isabetli yaklaşımlar gözleniyor. Bunlardan bazılarına değinmek istiyorum.
***
İşgal altındaki Filistin topraklarında 150'den fazla kişinin ölümüne yol açan eylemler konusunda Birleşmiş Milletler Genel Kurulu'nun 20 Ekim tarihli toplantısında kabul edilen ve ABD ile İsrail'in muhalefet ettiği karara Türkiye olumlu oy verdi. Bu tutum her nedense Türkiye'de de bir hayli tartışıldı. Oysa, içeriği ılımlı olan bu karara Türkiye'nin karşı gelmesi veya çekimser kalması geleneksel siyaseti ile bağdaştırılamazdı. Fransa, Belçika, Finlandiya, Avusturya, İrlanda, Yunanistan ve İspanya gibi bizim kadar Ortadoğu ile bağları olmayan AB üyesi devletler bile lehte oy kullanırken Türkiye'nin çekimser kalması büyük hata olurdu.
***
ABD, oylamadan önce, Türkiye dahil bazı ülkeler nezdinde girişimde bulunarak lehte oy kullanılmamasını talep etti, sonra da telkinine uymayan ülkelere Dışişleri Bakanı Albright üzüntü belirten bir mesaj gönderdi. Aslında Albright Kral'dan fazla kral taraftarlığı yapmış oldu, çünkü İsrail'den en ufak bir serzeniş bile gelmemişti. İsrail ABD'den artık daha gerçekçi hareket ettiğini Türkiye-İsrail-ABD deniz tatbikatının ertelenmesini istemekle de gösterdi. Tabii inisiyatif bizden gelseydi, çok daha iyi olurdu, o ayrı mesele.
***
Türkiye'nin Ortadoğu'da ABD ile politikasının örtüşmediği başka alanlar da var. ABD Irak'a açılım politikasına da olumlu bakmıyor, fakat Türkiye ile şimdilik sorun yaratmak istemiyor. Irak'a BM'ler kararları gereğince uygulanan yaptırımların aşınması karşısında Washington zaten gün gittikçe çaresiz kalmaya başladı. Bağdat'taki ticaret fuarına 45 ülkeden 1500 firmanın katılması bu aşınmanın en çarpıcı örneği. Petrol rezervleri bakımından dünyada ikinci sırada olan Irak'ın potansiyel pazarı birçok ülkenin iştahını kabartıyor. O kadar ki büyük Amerikan şirketleri dahi Avrupa'daki şubeleri vasıtası ile Irak'la ticari ilişkilere girişiyorlar.
***
Yeni koşullar altında ‘‘Kuzey Keşif Gücü’’ operasyonları ne derecede Türkiye-Irak ilişkilerini gölgeler sorusunu sormak zamanı galiba geldi. ABD daha birkaç gün önce Irak hava yollarının kuzey ve güneyde uçuş yasağı olan bölgelere seferler düzenlenmesine itiraz etmeyeceğini bildirdi. Her ne kadar bunu yaparken tutumunda değişiklik olmadığını, yasakların başından beri sadece askeri uçuşlara uygulandığını belirtti ise de politik bakımdan yeni bir durumun ortaya çıktığı inkár edilemez. Değişen şartlar altında Türkiye'den kalkan ABD savaş uçaklarının Kuzey Irak'ta keşif uçuşları yapması ve gerekirse bazı hedefleri bombalaması her zamandan daha fazla Türkiye-Irak ilişkilerinde bir gerginlik unsuru yaratabilir ve Türkiye'nin uzun süreli ekonomik ve bölgesel çıkarlarını zedeleyebilir. Uygun bir konjonktür kollayarak ABD ile İncirlik Üssü'nün kullanılması yöntemlerini gözden geçirmekte yarar var.
***
Türkiye, Filistin sorununun çözümünde ayrıcalıklı bir rol üstlenmek istiyor. Başbakan Ecevit, 26 Ekim'de Arafat ve Barak için ‘‘Bize çok güvenleri var. Başka devletlerin işe karışması çözümü kolaylaştırmıyor, aksine zorlaştırıyor’’ demiş. Biraz iddialı bir demeç. Gerçekte Türkiye daha önce Şarm-el Şeyh toplantısına katılmak için de dolaylı yollardan girişimde bulunmuş, fakat olumlu tepki alamamıştı. Mümkün olsaydı bile İsrail ile Filistinliler arasında tek başına arabuluculuk yapmasının isabeti tartışılabilir. Şimdilik Şarm el-Şeyh anlaşmasında öngörülen araştırma komisyonuna, bu komisyon fiilen kurulabilirse, 9'uncu Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel'in iştiraki ile yetinmek doğru olur.
***
Suriye Cumhurbaşkanı Yardımcısı Abdülhalim Haddam'ın geçen hafta Ankara'ya yaptığı ziyaret, Türkiye-Suriye ilişkilerinde de yeni sayfa açılmakta olduğunu gösteriyor. Uzun zamandan beri tek bir odak noktasına kilitlenmiş olan Türkiye'nin Ortadoğu politikası nihayet daha çok boyutlu ve dengeli olmak yolunda.
Paylaş