İlter Türkmen: Deprem ertesi

İlter TÜRKMEN
Haberin Devamı

Deprem faciası karşısında devlet bocalarken Türk halkı ve toplumu dünyanın takdirini toplayan bir dayanışma örneği gösterdi. Milletçe felaketzedelere yardım etmek, ıstıraplarını azaltmak, kabul olduğu kadar can kurtarmak, salgın hastalıkları önlemek için seferber olduk. Özellikle gençler heyecanla deprem bölgelerine koştular. Toplum olarak ileride büyük bir kuvvet kaynağı oluşturacak başarılı bir sınav veriyoruz.

Fakat maalesef, yardım için deprem bölgelerine gidenler eşgüdüm eksikliğinden ve resmi kuruluşların ilgisiz ve hatta itici davranışlarından sızlanıyorlar. Basında da devlete, belediyelere, müteahhitlere karşı bir suçlama kampanyası sürüp gidiyor.

Suçlamaların çoğu haklı. Fakat ölçüyü kaçırmamak, devlete karşı infial kışkırtmamak, cadı kazanı kaynatmamak doğru olur. Unutmamak gerekir ki 17 Ağustos'taki deprem, şiddeti ve kapsamı ile 20'nci asrın en korkunç yer sarsıntılarından biri oldu. Bu çaptaki depremlerde insan kaybı ve hasar daima büyük olmuştur. Yakın tarihlerde zelzelelere en hazırlıklı ülke haline gelen Japonya'da 1995 Kobe depreminde bile 6500 kişi hayatını kaybetti.

Bu arada bir gerçek daha ortaya çıktı: Küreselleşen dünyada uluslararası dayanışmanın kazandığı boyut. Anında televizyon ekranlarına yansıyan görüntüler, sadece hükümetleri değil, sivil toplum örgütlerini ve hatta bireyleri harekete geçiriyor. Siyasal uyuşmazlıklar, geleneksel düşmanlıklar, tarihi önyargılar unutuluyor. Yunanistan dahil AB ülkeleri, ABD, İsrail, Japonya, Rusya ve birçok başka ülke bu karanlık günlerde yanımızda yer aldılar. Zaman zaman içimizi kapanarak herkesi düşman görmek eğilimimizin doğru olmadığını ispatlayan bir gelişme. Bu konuda çatlak ve utanç verici bir ses ne yazık ki Sağlık Bakanı'ndan çıktı. Yardımımıza koşanları ‘‘kültür uyuşmazlığı’’ adı altında ucuz ve bağnaz bir milliyetçilikle püskürtmenin herhalde zamanı değil! Devlet Bahçeli bu bakanı istifaya zorlasaydı partisine de, ülkeye de hizmet ederdi. Gerçek demokrasilerde, zararlı elemanlarını harcamasını bilmeyen liderler kendilerini harcarlar.

Deprem sonrasında yaşanan keşmekeş Türkiye'nin gelişmişlik düzeyinde çok geride olduğunu ve ‘‘Türkiye büyük devlettir’’ gibi tekerlemelerin ve ham hayallerin boşluğunu gözler önüne serdi. Gelişmiş ülke sadece gelir düzeyi yüksek olan ülke değildir. Gelişmiş ülke, bütün kurumlarıyla toplumun sosyal, ekonomik ve güvenlik ihtiyaçlarını karşılayan, doğal afetler dahil tehlikeleri önceden görmeye çalışan ve alınacak önlemleri planlayabilen, özgürlük ve demokrasi içinde disiplini ve kanun egemenliğini sağlayan bir ülkedir.

Açıkçası Türkiye bu tarife hiç uymuyor. Türkiye'de, son tenkitlerden o da nasibini aldıysa da, en etkin kurum Silahlı Kuvvetler'dir. Neden? Çünkü ordu istikrarlı bir yönetime sahip, politikadan kadroları etkilenmiyor, yüksek komuta kademelerine ulaşanların yetenekleri mümkün olduğu kadar tarafsız kıstaslara göre değerlendiriliyor. Silahlı Kuvvetler'in bütün birimleri sıkı bir denetim altında. Her derecede eğitime büyük önem veriliyor. Nitekim bugün deprem bölgesinde en yoğun çalışmaları yapan kuruluş yine ordu. Yerli ve yabancı örgüt ve gönüllülere yol gösteren de o.

Deprem, ekonomide büyük yara açarken, ülkenin demografik dağılımını da Marmara'dan göç yoluyla galiba önemli ölçüde etkileyecek. Bütün bu sorunların üstesinden gelmek için dış yardımlara fazla güvenmemek lazım. Genellikle başlangıçtaki cömertlik yavaş yavaş unutulur.

Doğaya ve zaaflarımıza yenildik. Tablo karanlık, fakat karamsarlığa yer yok. Almanların büyük devlet adamı Bismarck'ın dediği gibi, ‘‘Yengilerinizi kullanmasını bilin, ileride zafere dönüşürler.’’



Yazarın Tüm Yazıları