YUNANİSTAN’da Trabzon kökenli Rumların sürekli kışkırttıkları Türkiye’yi "Pontus soykırımı" ile suçlama kampanyasına bu sefer Dışişleri Bakanı Dora Bakoyanni, Cumhurbaşkanı Papulias ve daha dikkatli bir lisan kullanmakla beraber Başbakan Karamanlis de destek verdiler.
İddiaların şu sırada ortaya atılmasının nedeni tabii iç politika hesapları ve yerel seçimlerde, özellikle Selanik bölgesinde, oy kazanmak kaygısıydı. Kampanyanın somut diplomatik girişimlere dönüşmesi pek beklenmiyor.
***
1919-1922 yıllarını kapsayan iddiaların tarihi gerçeklerle bağdaşmadığını ispat etmek aslında hiç de zor değil. Bu konuda bol bol belge var. Bunlara dayanarak yapılan en kapsamlı irdeleme, bildiğim kadarıyla Stanford J.Shaw’un çok uzun yıllar çalışarak yazdığı beş ciltlik "İmparatorluktan Cumhuriyete-Türkiye’nin Milli Kurtuluş Savaşı" adlı kitapta mevcut.
Shaw’a göre daha 1877-78 Türk-Rus savaşı sırasında Trabzon bölgesindeki Rumlar, cephe gerisinde Osmanlı ordusuna karşı gerilla saldırılarında bulunuyorlardı. Rusların ve bazı Amerikalı misyonerlerin yardımlarıyla Trabzon, Yunan milli propagandasının merkezi haline geliyordu. Amaç İnebolu veya Sinop’tan Doğu’da Batum’a, güneyde ise Sivas, Tokat ve Amasya’ya kadar uzanan bir "Rum Pontus" devleti kurmaktı.
Birinci Dünya savaşı sırasında çeşitli cephelerde savaşan Osmanlı ordusunun bölgede asayişi koruyamamasından yararlanan Rum asker kaçakları, yerli Türk ahalisine saldıran, mallarına el koyan, köylerini tahrip eden çeteler kurdular. Rus makamlarının da desteğiyle Odesa Rumları onlara sürekli silah ve cephane ulaştırmaktaydı.
1915-1917 tarihleri arasında Trabzon’u işgal eden Rus kuvvetlerinin subayları arasında Ermeniler ve Rumlar vardı. Bolşevik İhtilali’nden sonra Rus kuvvetleri çekilince geride bıraktıkları silahlar ve malzeme, Rum ve Ermeni çetecilerinin eline geçti. Türklere karşı saldırılar daha da şiddetlendi.
***
Mondros Mütarekesi imzalanır imzalanmaz Yunanistan, Karadeniz kıyılarını Türkiye’den koparmak siyasetine daha fazla sarıldı. Rumlar, Yunanistan’ın özel misyonla gönderdiği bir emekli subayın yönetiminde Türklere karşı tam bir etnik temizlik hareketi başlatırken nüfus oranını değiştirmek amacıyla binlerce Rum yerleşimci de bölgeye sevk edilmekteydi.
Bolşeviklere karşı çarpışan Beyaz Ruslara yardım bahanesiyle Boğazlardan Karadeniz’e çıkan Yunan gemileri, Trabzon’a silah ve mühimmat yığmaktaydılar. Haziran 1920’de saldırılar Anadolu’nun içlerine kadar sıçradı. Fakat Türk ordusu tedricen toparlandıktan sonra işler değişti.
Ocak 1921’de Nureddin Paşa’nın komutasındaki kuvvet, bölgede kontrolü sağladı ve 25 bin kadar Rum, Orta Anadolu’da kamplara götürüldü. Nureddin Paşa, daha sonra, tenkil hareketinde aşırı derecede sert davrandığı suçlamasıyla Ankara’da yargılandı, ancak beraat etti.
***
Shaw’un kitabında ortaya koyduğu gerçek özetle böyle. Topyekûn bir Yunan tecavüzüne maruz kalan bir ülke, kendini savunmaktan başka ne yapabilirdi? Kaldı ki 1919 ile 1922 arasında Yunan ordusunun ve onun himayesine giren Anadolu Rumlarının yaptıkları mezalim gayet iyi belgelenmiştir.
Ermeni iddialarını destekleyici Mavi Kitap’ın yazarı Arnold Toynbee’nin bile İzmir’in işgalinde girişilen korkunç katliamı kanıtlayan bir raporu var. Yunanlılar, çoğunlukla kendilerini de büyük travmalara sürükleyen tarihlerinin bahtsız bir bölümünü tekrar tartışmaya açmanın isabetine herhalde inanmıyorlar.
Ne var ki fanatikler, kendi yarattıkları efsanelere hep inanırlar.