Ben milyon dolarlık uçağı hangarda veya en lüks otomobili garajda tutamam. Politikayı bırakalım, gerçekçi olalım. Eğer parasını tıkır tıkır veriyorsanız, Q7’yi sahaya salmalısınız.
“Alt yapı, alt yapı” diyerek, gençlere kucak açma felsefesindeki Samet Aybaba’yı, Beşiktaş alt yapısından yetişen Orhan yıktı. Gaziantep’te sahaya çıkan 11, Beşiktaş’ın ideal 11’idir. Ne Batuhan, ne Oğuzhan ilk 11’in içinde yer alır. Koşan, yardımlaşan, Fenerbahçe önündeki Marsilya gibi kollektif bir ekip yaratmak isteyen Samet’in Beşiktaş’ında oyunun kaderini değiştirecek yıldız yok.
Her şey Fernandes’e bağlı
Savunma önünde Necip ile Veli... Bir ileride Fernandes var. Şu gerçek görüldü ki; Fernandes futboluyla tavan yapmıyorsa, Beşiktaş’ın kazanması çok zor... Sakat sakat oynayan Fernandes durunca, Beşiktaş da durdu. Samet ve Hikmet... İki başarılı teknik adam... Dün ilk yarı çok kötü, ikinci yarı daha az kötü bir futbolu sahneye koyan takımların hocasıydılar. Sivok, onca tecrübesiyle havada gözlerini kapamayacak, yüksekten gelen topa yumruk atmayacak, Beşiktaş belki üç puandan olmayacaktı.
Karaman’dan net mesajlar
Olcay, klas bir isim. Devamlılığı olursa, daha iyi performans gösterecek. Maçın ilk golündeki vuruşu mükemmeldi.
Almeida, bir asist ve bir golle, bu takımın tek ve ilk santrforu olduğunu gösterdi.
Fernandes’i bir kenara koy, o takımın şu an için her şeyi... Ama yıldızlara farklı olduğunu hissettirmen de lazım. Eğer yıldızın varsa (Almeida, Holosko, Sivok). Eğer yoksa, yaratacağın takımdaki herkes Necip kadar saf bir halka olduğunu hissetmek ve bilmek zorunda.
İlk yarı sadece iki gol pozisyonu bulan kısır Beşiktaş’ın, Fernandes’in iyi kontrol edilmesi halinde rakip kaleye gitmesi mümkün değil. Beşiktaş Fernandes’siz varyasyonlar yaratmak zorunda.
Olcay’a da özen göster, yarınların yıldızı olmaya aday bu çocuk. Rakibi geçişi, pozisyon almadaki zekası çok başarılı. Takım buna seyirci kalmamalı. Mektup bitti.
Duran toplar
Necip’in 49’uncu dakikada vurduğu ve kaleyi bulduğu kafa şutunu 1.92’lik Batuhan atamadı. ‘Kenarlara gidip, ortaya keseceğiz’ diyen Samet Aybaba, herhalde sadece duran topları kastetti. 49’da Fernandes’in köşe vuruşundan gelen topa Necip’in, 64’te yine Fernandes’in ortasında Sivok’un golleri hep duran top organizasyonuydu ve arkasında Portekizli vardı.
Tribünler dolmuyor
Akaretlerde Beşiktaş Plaza’nın 4. katını amigolara terk eden yönetim anlayışını bitirir, ‘Çarşı’ya karşı farketmez’ derseniz ki, doğrusunu yaparsınız, bugün dolmayan tribünleri yarınlarda büyük, Beşiktaş sevgisiyle donanmış kaliteli bir seyirci potansiyelinin doğumuna gebe bırakırsınız. Doğrudur yolunuz.
Elazığ’da Süper Lig için oluşturulan takımın, Bülent Hoca’nın felsefesine uygun olduğunu pek sanmıyorum. 28 yaş ortalaması ve yeni oluşturulan kadrosuyla Bülent Uygun bu sene çok zorlanacak gibi. Beşiktaş ne olursa olsun şampiyonluk yarışının en güçlü adaylarından biridir. Ben genç bir kadro kurdum, yıldızları sattım, kimseyi almadım düşüncesi Beşiktaş teknik direktörünün felsefesi olamaz. Onun için hep kazanmak hep kazanmak zorunda.
Beşiktaş’ın değil, Beşiktaş’tan sportmenlikten ve profesyonellikten uzak para götürenlerin manşet olduğu bir medya ve ona zemin hazırlayan kulüp yönetimlerinin flaş olduğu bir futbol dünyamız var. Kartal, 2012’de evinde hiç yenilmemiş Karabükspor’a, yıldızları kırpılmış, kanatları yorulmuş bir ekiple bu acıyı tattırıyor.
Pozitif değişimler
3-0 kimseyi kandırmasın, hem Aybaba, hem de Skibbe görmesi gerekeni gördü... ‘Feda’ zamanında Beşiktaş’ın takım olmasından, sevgiyi, saygı ve yardımlaşmayı en üst düzeye çıkarmasından başka şansı yok Aybaba’nın... G.Saray maçında olduğu gibi basan, kovalayan, yardımlaşan bir takım gördük dün gece...
Ve Fernandes... Geçen yıl, hep yazıp söylediğim gibi Beşiktaş’ın olmazsa olmazı... Gol de atıyor... Onun yanında özgüveniyle, rakibi bozduğuyla kalmıyor, kendi arkadaşlarına şevk aşılıyor. Bir takım lideri... Herkes gider, O gitmez. Beşiktaş’ın rahat galibiyetinde, rakip savunmanın hataları önemli etkendi. Fernandes, Hilbert ve Batuhan, etkiliydi.
Her şeyi yapabilir
Şimdi, Holosko’yu kazanma, Necip’e karakter aşılama çabaları güzel de, Olcay’ın, Batuhan’ın durgunluğuna nasıl çare bulacak Aybaba? Escude bu takımda oynar mı? Dün akşamki performansıyla McGregor, birinci kaleci mi olmalı? Pektemek’in sakatlığında Beşiktaş’ın bir golcüye ihtiyacı yok mu? Mehmet Akyüz’ün kumaşı, nasıl? Beşiktaş savunması, göbekte sıkıntı verir mi?
Aybaba, ‘Feda’ zamanında, her şeyi yapabilir. Yeni bir formasyon kurabilir. Kalın, pahalı yabancıları kovabilir. Ama aslolan, bunların hepsinden Beşiktaş tribünlerinin istediği Beşiktaş’ı çıkarmasıdır. Şampiyonluğa oynayan bir takım oluşturmaktır.
Penaltı, penaltı gibi olmalı. Yan hakemin hangi pozisyonlarda, hakemi taçlandıracağı veya taca atacağı bir memerandum konusu olmalı.
‘Feda’ ama ‘veda’ değil
Bu takımın adı Beşiktaş. ‘feda’ zamanı olsa da, ‘veda’ zamanı olamaz. Beşiktaş, 1903’ten beri Beşiktaş gibi oynamaktadır. Yani, rakip kim olursa olsun, kazanmak için... Ekonomik sıkıntı ortada... Geçmiş yönetimlerin tahribatını bilmeyen yok. Quaresma’yı ‘feda’ için, Almeida’yı gitme arzusunda ‘veda’ için oynatamayan Beşiktaş, bütün halkaların zincire kopmadan yapıştığı bir takım olmalıydı.
Adaptasyon sorunu var
İki takım savunmasının da yapmış olduğu komik hatalar, skorun büyümesine neden oldu. Beşiktaş açısından bakarsak, Fernandes’in olmadığı bir Kartal’ın sıkıntısı çoktur. Eski top Holosko’ya umut bağlamak bu dar günlerde belki de en iyi yoldur. Uğur Boral, Escude, adaptasyon dönemlerini atlatamayan iki oyuncu. Mustafa Pektemek, gol bölgesinde yalnız kalıyor. Samet Aybaba, bu bölgede Mustafa’nın yanına bir başka golcüyü bulmak zorunda...
Quaresma geri dönerse...
Galatasaray, etkili kadrosuna, skor değiştirecek yıldızlarına rağmen Beşiktaş karşısında zorlandı. Hamit, uyum sürecini atlatamamış gözüküyor. Umut Bulut, hareketliliği, orta sahadan gelen topları takip edişiyle; Galatasaray’ın şu an en etkili oyuncusu... Dün gece, ‘feda’nın cefa olduğunu ve bu cefa sonunda, sefayı bulmak isteyen ve müthiş bir mücadele veren Beşiktaşlı oyuncuların galibiyetine bir hakem kararı engel oldu. Bu yolda devam ederse, Fernandes isterse, Almeida da gelirse ve Quaresma dönerse, tribünler mest olur. Beşiktaş, şampiyonluğun adaylarından biri olur.
Yok birinin, bir diğerinden farkı. Trabzonspor, Fenerbahçe ve Beşiktaş, üçü de aynı. Çok para pahalı transfer yapanlar da, harcayacak para bulamayanlar da aynı. Hazır değiller. Oturmuş takım kimlikleri yok. Samet Aybaba, “Fernandes’i vermem, Q7’yi istemem” derken; her an kaytaracak gibi duran Almedia’nın yerine Batuhan’ı transfer ederken, mutlaka bir hesap yapıyor. Ama Samet, kendisine yakıştırılan “genç hamisi” resmini bozmamak için A2’den Hasan Türk’ü sahaya sürerken, takıma mı, seyirciye mi, medyaya mı göz kırpıyor.
Hazırlık maçlarının en iyisi Oğuzhan nerede? “FEDA” zamanı zar zor para bulunup alınan Escude neden yedek? Beşiktaş’ın kanat, kenar oyuncuları kim? Kanatsız Kartal, nasıl olur? Tek kanat ortasında Almeida’nın kafasıyla golü buldular.
Lig bu sene daha zorlu
Beşiktaş’ın resmi kısa notlarla şöyle;
*“Kartal, takım olursa bir şeyler yapar” dedik. Dün akşam takımdan eser yok.
* Samet’in yardımcısı Recep, kırmızı kart gördü. Beşiktaş’ın kulübesi, sahasındakilerden daha hırslı.
*Gole imza koyanlardan Fernandes, geçtiğimiz yıla oranla vites yükseltemiyor. Almeida, boş viteste oynuyor.
Bu ekip lige hiçbir şekilde hazır değil. Ne konsantrasyon, ne ekip uyumu. Önce G.Saray kendine bakmalı. Bu takım Şampiyonlar Ligi grup maçları oynayacak duruma ne kadar zamanda gelecek. Yeni transferlerin uyum sıkıntıları var. Bu normal, ama Terim, Melo’nun yokluğunu takım liderinin eksikliğini ciddi bir biçimde hissediyor.
Maçın yansımaları ve gelecek için sinyallerine bakarsak...
Melo ya da benzeri gerek
Beyin eksiği Selçuk zekasıyla kapanabilir, ama mücadele ruhu için, savaşan anlayış için, ateşleyen bakış için, biraz Melo benzeri birileri gerekli. Belki de tüm maç boyunca en dikkat çeken kanatlardı. Sağ tarafta Hamit, sol tarafta takımda kalırsa Culio, eğer o giderse aynı mevkide Emre Çolak çok başarılı. Burak golü kokluyor bindirmeleri iyi ve savunmaya yardıma geliyor ama son vuruşlarda Hamit tercihini kendinden yana kullanınca o topsuz kalıyor. Daha iyi beslenmeli.
Forvet zenginliği, “Kim oynar” sorusunu beraberinde getirse de Necati biraz geride kalıyor. Umut savaşan bir yapı ortaya koyarken, Sercan kiralık gidebilir sinyallerini veriyor. Tembel, pasları zayıf kalıyor. Terim bu yıl Semih ve Selçuk isimlerinden vazgeçmeyecek gibi. Ama Ujfalusi olmadan Semih sanki daha çok hataya meyilli.
Zaman daralıyor
Dany’ye zaman gerekli. Riera, Hakan Balta ameliyat olur veya sakatlığı sıkıntı yaratırsa o noktayı ne kadar kapatır? Ağır ve yavaş ama ortaları da iyi. İşte bu yüzden bu koca bir soru işareti.
Önce Barcelona’da, dün akşam da Münih’te.
İspanya’da şampiyon olmak için çok gol atmak, İtalya’da az gol yemek şarttır. Di Matteo, bütün hesaplarını önce oyunu tutmak, skoru korumak ve final bölümünde de gol hamleleri yapmak üzerine kuruyor. Dün gece şansı vardı ama yine de başardı. Herkes, Bertrand’ın ne işe yaradığını düşünürken; Lahm ve Robben’in geldiği sağ kanadı kapatan amansız bir mücadele veren taktik oyuncusu olduğunu oyunun ilerleyen bölümlerinde anladılar.
Kader adamı Robben
Maçın kaderini Robben etkiledi. 93’te kazanılan penaltıyı Chelsea’de oynamış kaleci Cech ile takım arkadaşı olmuş Robben’e attırmak hataydı.
Top tutmada, korner vuruşlarında, ceza sahasında oyunun hakimi Bayern Münih olarak gözüktü. Ama Di Matteo, başta Heyckness olmak üzere herkesi uyuttu. Ve işi istediği noktaya, penaltı vuruşlarına götürdü. Moskova’da finalde penaltılarda kaybeden Chelsea, İtalyan hocası Di Matteo ile Avrupa şampiyonluğuna ulaştı.
Dün akşam, oynadığı oyun, takım disiplinine uyum ve göstermiş olduğu profesyonellikle göğsümüzü kabarttı. Onu izlerken gözümüzün pası silindi.
Kontratak, disiplinli bir defans önünde gole giden en kısa yoldur hele Diego’nuz, Falcao’nuz, Arda’nız varsa... Atletico Madrid’in ustası çoktu, Bilbao’nun tecrübesi, yıldızı yoktu. Madrid’de üç isim Diego, Arda, Falcao her kilide anahtar sokuyordu. Bilbao’nun gol göbeğine Llorente ağırdı. Kanatlanmış uçar gibi giden 19 yaşındaki Munuain toydu. Simeone’nin eski hocası Bielsa’nın hedefleri büyüktü ama malzemesi küçüktü. Simeone’ye “5 ayda böylesine bir takım nasıl yaratılır”, Bilbao’nun hocası Bielsea’ya, “Gazetede resmi bile çıkmayan isimsizlerden nasıl böyle bir finalist yaratabilirsiniz” diye sorabilirsiniz.
Falcao direnci kırdı
Sonuçta teknik ve deneyim, enerjiye üstün geldi. 7. dakikada Falcao’nun muhteşem golüyle direnci kırılan Bilbao, riskleri alarak gol aradı. Ani kontralarda kendi ağlarında golü gördü. Geçen yıl Avrupa Ligi’nde 17 gol, bu yıl da 12 gol atan Falcao bence Avrupa’nın en büyük golcüsü. Diego, maestro’dur. Arda Turan onun asistanı. Falcao golün ismidir.
Avrupa Ligi’nde bir yıl arayla kupanın sahibi yine Atletico Madrid’dir. Bielsa’nın çarpışan, koşan takımına karşı öğrencisi Simeone’nin disipline ve futbol ustalarına yaslanan takımı Avrupa’nın 2 numaralı kupasını aldı.
Dün geceki finalden aklımda kalan üç şey;
1-Arda’nın başarılı futbolu ve kupa töreninde göğsüne aldığı Türk bayrağı.