GALATASARAY’ın 10 gün süren Hollanda kampını, sabah-akşam yapılan idmanları ve maçlarını hiç kaçırmadan canlı olarak izledim.
Bu kampın diğerlerinden en büyük farklılığı ağabey ve kardeşlerin mücadelesiydi. Her çift kale çalışmasında ortaya tatsız olaylar çıktı. Gerest, gençlerden ve ustalardan ayrı ayrı bir takım kurdu. Öylesine bir çift kale maç oluyordu ki, gençler ortalığı kasıp kavuruyor, ağabeyler, sert giriyor, gençlerin gıkı bile çıkmıyordu.
Gençler biraz sertleşince, bazı ağabeyler bas bas bağırmaya başlıyordu; "Böyle de topa mı girilir? Çekin ama tekme atmayın" Bu sitemlere küçükler hiç seslerini çıkarmadı. Sadece oynadılar, açıkcası onlar oynadıkça, onların adına ben gururlandım. Çünkü öylesine gençtiler ki, daha iki üç yıl önce küçük dediğimiz Sabri’ye bile, "Sabri Abi" diye sesleniyorlardı. Yani Sabri bile ağabey olmuş...
* * *
Adnan Polat, "Yıldız almak için paraları sokağa atmanın zamanı değil, zaman yıldız yetiştirip kar etmenin zamanı" demişti. Doğru söze ne denir. İşte Galatasaray ve Türkiye’nin gelecekti yıldızları; Arda, Ferhat, Aydın, Mehmet Güven, Oğuz (16 -17 yaşında futbolu yutmuş sanki). Bazı kesimlerin klasik lafları vardır, "Ama biraz pişmesi gerek"
Bunlar ne köfte, ne pirzola, ne de balık. Bunlar pişmiş kavrulmuş. 50 uluslararası maçtan fazla mücadele heyecanı taşımışlar. Futbolcuyu dışarda arama, elindekine sahip ol yeter.
* * *
Yıllarca Galatasaray yol geçen hanı gibiydi. Sen de 50, ben diyeyim 80 futbolcu gelip geçti. Borçlar kabardı gitti. O futbolcuların şimdi birçoğunun isimlerinden eser bile yok. Çıkıp da biri, "Kardeşim, biz her sene bir yıldız alacağız diye kendimizi kandırıyoruz. Ekonomi bozuk. Elimizdeki gençler ve ustalarla bu işi götüreceğiz" diye bir açıklama yapsa en büyük alkışı alır.
SON SÖZ: Hazırlık maçları için çıktıkları statları gören sarı kırmızılı kafiledeki herkes, "Şöyle 40 bin kişilik bir stadımız olsa ne güzel olur" demekten kendini alamıyor.