Paylaş
BUGÜNLERDE İspanya’da halkı en çok meşgul eden konu Franco döneminde Falanjist militanların hastanelerden çalıp dağıttıkları bebekler. Kuşkusuz bebek hırsızları arasında o dönemin bazı tıbbi personeli önde geliyor. Böyle bir doktorun yargılaması öncesinde gösteriler patladı. İspanya’nın feci bir iç harp yaşadığı malum. Tıpkı II. Cihan Savaşı’ndan sonra Yunanistan’da, yine zamanında Çarlık Rusyası’nın yıkılışı sırasında yaşananlar gibi. İspanyol İç Harbi’ne toplum mühendisliği denen facia da karıştı. Hastanelerde babasız doğum yapanların sözde “ahlak dışı!” konumdan kurtulması için çocukları devlet otoritesine verilmekteydi.
KİMLİK HIRSIZLARI
Bu bebekler düzgün ve durumu iyi olan Katolik ve milliyetperver ailelerinin içinde büyüyeceklerdi. Babası saklanan bir solcu olan kadınların çocukları da aynı akıbete uğramış ve yoksul ailelerin çocukları da. Bunların kimlikleri çalınmış oldu. Bugün dava mağdurları adalet istiyorlar. II. Harb öncesi ve sonrasında toplum inşaasına heveslenen rejimlerin en büyük ahlaksızlığı budur.
STALİN YETİMLERİ
Stalin’in 1930’lardaki terörü sırasında ana-babaları birlikte tevkif edilen, sürgüne giden veya idam edilenlerin çocukları yetimhanelerde, zor şartlarda toplandılar. Bunların sayısının ne olduğunu kestiremiyorum. Sağlıklı bir rakam da bulamadım. Ama önemli ve eski bir taşra şehrine ziyarete gittiğimde bana rehberlik yapan karı-kocanın ikisi de benden biraz yaşlıydı ve her ikisi de Stalin yetimleri denen takımdandı.
YALNIZ YETİŞKİN
Hiç şüphesiz ki en acı olay Yunan İç Savaşı’nda General Markos’çuların sağcı ve faşist işbirlikçi diye nitelenen köylerden topladıkları küçük çocukları Çekoslovakya’ya medeni ve sosyalist(!) bir eğitim için göndermeleridir. 40 küsur yıl sonra Yunanlılıkları sadece evraktan tespit edilen, tek kelime Yunanca bilmeyen bu insanlar; imtiyazlı kimlikleri kendilerinden çalınmış, yalnız yetişkinler olarak ortaya çıktılar. Hitler’in bu konudaki cinayetleri veya bazı istenmeyen unsurların çocuklarını toplaması, burada yer yetmeyecek kadar ayrı uzun bir konudur.
ŞİMDİ DE TRUMP
Şimdi de Trump ve onun kafasındakiler mülteci çocukları kaçırmayı üstelik de göçü önleyici bir silah olarak kullanmayı düşünüyorlar. Edepsizliğin son kertesi. Beşeriyet sadece seyrediyor. Bir yığın mültecinin bulunduğu botlar sahiden hava şartları dolayısıyla mı battı, yoksa batırıldı mı? İnsan kaçakçıları satacak veya organ mafyasına teslim edecek küçük çocukları ele geçirmek için her şeyi yapabilirler. Biz insanlık tarihini yazarken son 1.5 asırla çok iftihar ediyor ve övünüyoruz. 50 sene sonra bu parlak asra kibar görünümlü bir cani, çocuk hırsızı ve katili asrı diye bakılabilir mi? Beşeriyetin bazı yaraları insanlığın “altın çağı”ndan bahsetmeyi imkânsız kılıyor.
CÖMERT MAAŞLAR ÖDEYEN PATRON
1930 doğumlu olan Şarık Tara, 40’lı yılların başında henüz 12 yaşındayken Türkiye’ye geldi. Rumeli kıtası imparatorluğun batışını hâlâ hazmedememiştir; ne orada kalan Türkler ne de bağımsızlığını alan yeni uluslar. Genç Şarık’ın ailesi imparatorluk henüz Balkanlar’dayken İstanbul’da okuyan, yetişen gruplardandı. Baba Saraybosna’nın Karadağ’da yaşayan grubundan. Anne ise Osmanlı fetih devrinin komutanlarından Yiğit Paşa’nın torunu. Şarık Tara eğitimine Karadağ’da başladı ama pek rahat bir ortam olduğu söylenemez, daha sonra İstanbul’a göçtüler. Dönemin bütün iyi yetişmek isteyen gençleri gibi bağımsız imtihan açan Teknik Üniversite’ye adım attı ve kısa zamanda tanınan bir inşaat mühendisi oldu.
ÜLKELERİ BİRBİRİNE YOLLARLA BAĞLADI
Belki kısa istihdam döneminde edindiği tecrübeler ve gördüklerinden olacak inşaat sektöründe işçisine ve mühendisine cömert maaşlar ödeyen, primlerde savsaklamaya başvurmayan girişimcilerdendir. Yeni mühendislik yöntemleri uygulayabilmesi için Türk mühendislik eğitimi isteyen yurttaşlara imkân vermekteydi. Nitekim Türkiye mühendisliğini hızlı, düzgün yatırımlar vaktinde hatta daha önce bitirilen inşaatlarla, Rusya’da ve Balkanlar’da o temsil etti. Balkanlar’da ülkeleri birbirine bağlayan otoyollar, Moskova, Leningrad’da yükselen binalar Şarık Tara’nın şirketleri (ENKA) ve Türk mühendisliğini de rakipsiz hale getirdi. Bu ilginç ve tarihi bakımdan kesişemeyen iki çizgi ortaya koyar. Türk mühendisliğinin yatırımlar alanında kendini göstermesi II. Harb sonrasına kalmasa 10-15 yıl evvelinden başka bir gelişme meydana gelebilir miydi? Olsaydı verseydiyle tarih yazılmadığı gerçek.
ENKA OKULLARI ONUN ESERİDİR
Türkiye’nin gelişmesinde eğitim ve şirketlerin bağdaşmaması da yatıyor. Şirket yönetiminin ve patronların yetişmesinde büyük işler başarılmasına rağmen hâlâ yapılacak şeyler var. Şarık Bey tıpkı Koç ailesi gibi Türkiye’de eğitimi üretim seferberliğinin başına koyan bir zihniyetteydi. Bugün için çok tutulan ve şüphesiz mühendislik ve işletmede hamleler yapılmasına yardımcı olan ENKA okulları onun eseri. İç ve dış bursları, sayısız bir özellik var ki o Türk mühendisinden, mühendis olmaktan ileri gelir. Kültürel hayatın ürünlerini tatmak için harcamaktan çekinilmez ama gösterişçi tüketim sınırlı hatta örtülü olmalıdır. İyi çalışabilmek için genç yaşta işe girişmeli ve disiplinli yaşamak lazımdır.
‘BEN BİLİRİM’İN YOK ETTİĞİ FON
Türk sanayisinin ve ticaretinin ayakta kalabilmesi için siyaset ve kültürel ilişkileri önemi büyüktür. Şarık Bey Balkan devletleriyle iyi ilişkiler içindeydi. Yunanistan ve eski Yugoslavya, parçalanmadan sonra da bu birliğin her üyesiyle ve bilhassa Rusya ile, son zamanlarda Rusya ile ilişkilerin geliştirilmesi, bu sahanın araştırmalarla desteklenmesi için cömert destekle bir fon kurdu. Maalesef fon dış ilişkileri o dönemdeki Dışişleri Bakanlığı’nın “Ben bilirim, ben yönetirim” zihniyeti dolayısıyla muvaffak olamadı ve yürümedi. Oysa bilhassa gerilimli bir diplomasi ortamında etkin iş çevreleri ve kitleleri büyüleyen sanatçılar her zaman diplomatların yeniden inşa faaliyetlerine yardımcı olabilirler. Şarık Bey buna dikkat etmişti. Kısa zamanda büyüyen ve üçüncü nesle sağlıkla intikal eden holdinglerimizden birinin kurucusu olarak bu hafta ebedi yolculuğuna çıktı.
ÇALIŞANINI YETİŞTİREN UZMAN YATIRIMCIYDI
Binlerce işçisinin içinde iki veya üç nesilden beri rahat bir hayata ulaşan ve ENKA kurumları sayesinde okuyan gençlerin ve bu sayede bu kurumdan ekmek kazananların sayısı hayli kabarık. Şüphesiz ki burslarıyla okuyanların içlerinde yerküreye dağılanlar da var. Çalışanını ve araştırmacısını yetiştiren uzman yatırımcıların sayısı arttıkça o memlekette sanayinin yoluna girdiği açıktır. Şarık Tara bu karakterde öncülerdendi.
SON 24 SAATTE YAŞANANLAR
Paylaş