Veba ve İspanyol nezlesi gibi onun da şakası yok: Koronavirüs

Tıp, karşısında aczini ifade ediyor. Ne cins özellikleri, ne faaliyet sırasındaki değişimi ne de bulaşma yolları kesinlikle tarif edilmiş değil. Çin’den başladı, Hindistan’dan çarpıcı bir haber yokken İran’da patladı, aradan Türkiye ve Yunanistan’ı geçti, patlama İtalya’da ortaya çıktı. Kuzey ülkeleri de kervana katılıyor. Rusya’daki ortaya çıkış ve gelişimden yeterince haber yok. İnsanlar çaresiz.

Haberin Devamı


NİHAYET
bizde de kapıya dayandı. Çok başlangıç olduğu söylenen bir safhada okulların kapatılması, uçak seferlerinin iptali söz konusu oldu. Bizim nesil hatırlayacak, Kıbrıs çıkarması sırasında Yunanistan’da raflar boşalmıştı, Türkiye’de o kadar bir panik olmamıştı. Bu sefer öyle değil, yarım günde İstanbul’da boşalmayan market rafı kalmadı. Üreticiler ve İhracatçılar Birliği bas bas bağırıyor, “150 günlük stokumuz var” diyorlar.

Veba ve İspanyol nezlesi gibi onun da şakası yok: Koronavirüs

BU GECİKME NEDEN?

Bütün Ortadoğu, Balkanlar ve eski Sovyetler’in bakliyat ihtiyacını karşıladığımız belli. Buna rağmen neden raflardan çuvalla malzeme alınıyor? Turp demetleri bile bitmiş. Şoförünü ve arabasını yanaştıran hanımefendi bu rafları boşaltıyor. O gün akşam saatinde işinden çıkıp evine koşuşan bir memure, bir öğretmen, bir ofis çalışanı, temizlik işçisi bir annenin raflar karşısında uğradığı dehşeti düşünün. Bu görgüsüzce yağmacılık hangi vicdana sığar? Politikacılar büyük hamleler yaparken artlarındaki milletin nitelikleri üzerinde de durmalı. Disiplin ve diğerkâmlık yani başkasını düşünmek uygar bir toplumun özelliği olmalı. Seyahat yasağı konuyor, tabii ki konacak. Ta aralık ayından yani Çin’deki felaket patladığından beri neler olacağını kestirmek güç değildi. Belirli yerlere hac, toplu ziyaret gibi faaliyetlere katılmayı geciksek de ertelemeyi hükümet önerdi ve bunlar durdu. Gidenler geri geliyor. Muayeneden geçiyor ve karantinaya alınıyorlar diye her biri bir hiddet küpü. Ne bekliyordunuz ki, bunların hepsi önceden bildirilmiş şeyler. Kâbe-i Muazzama iki haftaya yakın süredir Suudiler tarafından kapatıldı. Müslüman toplumların ziyaretinden Suudilerin pek hazzetmedikleri, Medine-i Münevvere’de aynı şeyi yapacaklarına şüphe yok. Hal böyleyken gecikme neden?

Veba ve İspanyol nezlesi gibi onun da şakası yok: Koronavirüs

Haberin Devamı

HERKESE GEÇMİŞ OLSUN

Yurtlarda karantinaya alınanlar yüzünden zavallı gençlerin halini görmeliydiniz. Gece yarılarında elde bavul otobüsleri bekliyorlar. Yurtlara alınanlar ise “Burası ne biçim yer, köpek bağlasan durmaz” gibi beyanlarda bulunuyorlarmış. Eh bir parça böyle yerleri de destekleseniz, Kredi ve Yurtlar Genel Müdürlüğü’nden haklı olarak hesap sorsanız fena olmaz. Şimdilik burada oturunuz, sakın ola ki dışarıdan yemek istemek, toplu ziyaretleri kabul etmek gibi olaylar olmasın.

Haberin Devamı

Ortaçağ İtalyan şehirleri en parlak zamanlarında birdenbire vebanın zulmüne uğradılar. 13. asırdan beri Pisa, Cenova, Floransa ve diğerleri, ardından 17. asırda Londra nüfusun yarısını kaybetti. 30 Yıl Savaşları’nda bile Almanca konuşan ülkelerde nüfusun 3’te 1’inin fazlası gittiyse bu muharebeden çok yan ürünü olan hastalıklardandır. İspanyol nezlesi Birinci Cihan Harbi’nde cephedeki askerden çok sivilleri götürdü. Salgın hastalıkların şakası olmuyor. Kurallara uymak zorundayız. Bunlar felaketi ne kadar önler veya geciktirir ve asıl önemlisi salgını ne kadar çabuk durdurur kimse bir şey söylemiyor ama vazgeçilmez olarak izlenecek yöntem hıfzıssıhhanın (hijyen) kurallarına ve yasaklarına uymaktır. Bar, pavyon, gece kulüplerinin, kahvehanelerin geçici süre kapatılması gibi isabetli tedbirler varken insanların halen sokaklarda toplu halde bir araya gelmeleri, Diyanet’in uyarılarına rağmen camilerde cemaatle namaz kılmak için uğraşmaları nasıl izah edilebilir?

Herkese itidal, uyum ve geçmiş olsun dileklerimizle...

Haberin Devamı

EMİR TİMUR TARİHİ

AHAD
Andican, tıp profesörü, siyaset adamı. Onu, bakanlığından sonraki dönemde Orta Asya tarihi coğrafyası üzerine kaleme aldığı kitabı okuyarak tanıdım sayılır. “Orta Asya” genellikle mesleğimiz dışındakilerin dikkatsizce kaleme aldığı eserlerden biri değildi. Hatta çok rahat okunabilen ve öğreten bir kitaptı.

Şu sırada Selenge Yayınları’ndan çıkan Emir Timur üzerine hacimli kitabını okuyorum. Yöntem yönünden dikkatimi çekti. Malum, Timur zaferleriyle Çin sınırından Ukrayna steplerine, Küçük Asya’ya ve Suriye’ye kadar bütün dünyayı etkiledi. Bu topraklar onun ölümünden sonra süratle parçalandı. Adeta bir ölçüde akrabalık kurduğu Moğollarda bile görülmeyecek süratle cihan tarihine çıktı ve dağıldı. Hanedanı Afganistan’da, Orta Asya’da ve Hind’de devam etti. Seferlerinin hepsi Müslüman devletlere karşıdır, bir tanesi hariç, İzmir’i Rodos Şövalyeleri’nden aldı ve Türk vatanına hediye etti. Emir Timur Gürgen (Cengiz soyunun damadı olduğunu belirtir ve han unvanı kullanmaz) Orta Asya onun asrından bir asır daha sonra sanat, mimari ve Uluğbeğ gibi torunuyla ilim merkezi, İslam Rönesansı’nın son yıldızı olarak devam etti.

Veba ve İspanyol nezlesi gibi onun da şakası yok: Koronavirüs

Haberin Devamı

ÇAPRAZ OKUMA YAPILMIŞ

Ahad Andican muasır kaynakları İbn-i Arab Şahı, Hıristiyan misyonerleri Clavijo gibi Katalan asıllı İspanyol sefirinin seyahatname ve notları gibi kaynakları ilginç bir biçimde gözden geçiriyor. Çapraz okuma yöntemini başarıyla kullanmıştır ve orijinal kaynakların Avrupa dillerindeki tercüme ve değerlendirmelerini de çapraz olarak karşılaştırıyor. Bu nedenle ayrıntıyı seven, bazı efsane ve rivayetleri denetlemek isteyen okuyucu için son derece lezzetle izlenecek bir kitap. Şerafeddin Yezdî’nin “Zafernâme”sinden, Gıyaseddin Ali’nin Hindistan fetihlerine, oradan haklı olarak methettiği İbn Haldun’un Timur hakkındaki raporlarına kadar bilinen kaynakların hepsi onun kaleminden geçiyor. Mesela “Schiltberger Seyahatnamesi” (15. asır başı Alman seyahatnamesi) de bunlardan biridir ve matbaadan evvel kaleme alınmıştır. “Tüzükat-ı Timur” gibi Timur devrini anlatan devlet teşkilatını işleyen ve herkesin çok itibar ettiği bir eserin geçerliliğini tartışıyor ve nihayet Türk tarihçilerini de değerlendiriyor. Bu hacimli eserde bizim tanıdığımız ünlü tarihçiler çok iyi not almıyorlar. Afet İnan, Fatma Aliye ve Türkiye’nin çok okunan tarihçisi Yılmaz Öztuna hariç. Bu üçünün Timur üzerindeki olumlu birleşmesi önemli bir göstergedir.

Haberin Devamı

Son otuz senedir Anglosakson çevrelerden yayılan bir görüş, Timur’u müspet olarak ele almaktadır. Haklı tarafları vardır. Asıl önemli yanı Andican atalarının ülkesi Özbekistan Bilimler Akademisi’nin de Timur tarihi üzerindeki uydurma ve derbederliğini tenkitten geri kalmıyor. Belli ki uzun bir mesai sonunda ortaya çıkan bir çalışmadır. Benim lezzetle takip ettiğim bir bölüm kitabın Cumhuriyet dönemi tarihçiliğini kapsayan Timur tarih yazıcılığı üzerindeki değerlendirmelerdir. Nihayet bir konuya değinerek yazıyı tamamlayayım. Andican “Tevârîh-i Âl-i Osman”daki Timur-Bayezid değerlendirmesini atlamış gibi geldi. Halbuki tezini destekleyecek kaynaktır.

Yazarın Tüm Yazıları