Paylaş
YIL 1965. Genç hoca Mümtaz Soysal, anayasa hukuku için birinci sınıf öğrencilerinin karşısına çıkıyor. Bu öğrencilerin ne tarih ne de hukuk bilgisi yeterli ama hocanın kendine göre bir üslubu var. Mukayeseli devlet sistemlerinden gelen ve Avrupa devletlerinin yapısını tanıyan genç doçentin bugün bile birçok insana çok karmaşık gelen bu yapıyı anlatmasında bir sadelik ve ustalık göze batıyor. Aradaki nüktedan ifadeler ve benzetmeler fakülte tarihinde nesilden nesile aktarılıyor. Mümtaz Bey ne asık suratlı yekpare bir sütun ne de hâşâ huzurdan vakit öldüren bir hoca. Kâğıtlar ciddi, ilk sözü “Hoca sosyalisttir diye benzer yaveleri kâğıda doldurmayın, sosyalizm emektar insanların rejimidir”. İhtarına lüzum yok, Mümtaz Hoca’dan kötü not almak talebe arasında ayıp bir şey sayılıyor. Sol-sağ meselesi değil, rafine bilgiyi öğrenme başarısızlığı, yeteneksizliği olarak görülüyor.
HERKESİN BAŞVURUSU
Britanya demokrasisi ve parlamentarizmi, Fransız cumhuriyetçiliği, Marksist devlet sistemlerinin herkesin anlayamadığı ve bilmediği yapısı, Üçüncü Dünya denen blokun içindeki kaynaşmalar bütün sene boyu naklediliyor. Mümtaz Bey’in “Anayasaya Giriş” kitabı herkesin başvurduğu bir el kitabı. Hiç kimse de onu basitlikle, şarlatanlıkla suçlayamadı, muhalifleri bile. Kitap 12 Mart’ta yargı konusu olduğu vakit siyasete hiç karışmayan, komşu fakültenin bazı hocaları bile müspet mütalaa yazarak mahkemeye sundular. Jüri üyesi tayin edilmedikleri halde de 12 Mart’ta direndi.
TÜRKİYE’Yİ YAR ETMEDİ
Dünya bu profesörle ilgilendi. Amnesty International’ın 2’nci başkanı yapıldı. Bazı ucuz münevverlerin aksine Türkiye’yi toptan karalayarak yer etmek yolunu seçmedi. Maalesef dış mahfilde haksız saldırıların her kesimden geldiğini fark etti. Zekice karşıladı. Early davasında mahkeme karşısında metanet ve belagatini gösterdi. Asala hareketini durduran önemli çıkışlardandır. Mümtaz Hoca çok uzun zamanlarını Avrupa’da geçirmiş değildi. İngilizcesi mükemmeldi. Toplasanız iki yıl bile tutmayan bir Britanya ikametinin ve araştırmalarının neticesidir. Fransızcası Galatasaray’da edinilmişti. Her Galatasaraylının bu dili onun gibi kavramadığı bilinir. İtalyanca da bilirdi. Birkaç kongrede yurtdışıda da buluştuk. Beni en çok etkileyen Sofya’da Bulgaristan kongresindeki tavrı ve çıkışlarıdır. Mümtaz Hoca hayatı bağnazlıktan ve ciddiyetsizlikten uzak olarak yaşar. Çağdaş Türk edebiyatının en ilginç kalemlerinden genç yaşta kaybettiğimiz Sevgi Yener’le evliliğinden iki güzel kızı oldu. Defne ve diğeri Funda, benim meslektaşımdır.
Mümtaz Hoca bir renkti. Her milletten insanlar karşılarında zeki ve dolu bir adam olduğunu anlamışlarıdır. Hoca hakikaten bu milletin zeki adamıydı. Bu memleketin ilkelerinden taviz vermedi. Bunu sadece dışişleri bakanı olarak değil, üniversite hocası, gazeteci ve bir aydın duruşu olarak da böyle belirledi, böyle izledi. Çarşamba günü İstanbul’da ebedi yolculuğuna uğurlandı. Asrın menhus hastalığını 2-3 yıldır çekiyordu.
1961, ONUN KALEMİNDEN
Mümtaz Bey 1950’lerin sonunda muhalif aydınlardandı. 1961 Anayasası’nı hazırlayan kuruldandır. Türk siyasi edebiyatının bir harikası olan 1961 Anayasası’nın dibacesi onun kaleminden çıktı. Hoca Türkçeyi gerçekten parlak düzeyde bilirdi ve dünya edebiyatıyla yabancı dillerle rekabet içinde dilini, kendi üslubunu geliştirenlerdendi. 1961 Anayasası idealist bir grubun eseriydi. Titizdiler. Türkiye’nin siyasal sistemi karşısında çok dayanamadı. Fakat hazırlayanların anayasa hukukuna katkıda bulunacak kadar özgün görüşleri olduğu gerçektir. Hiç şüphesiz modern Türkiye’nin tarihinden bir Mümtaz Soysal geçti. Kısa Dışişleri Bakanlığı, Türkiye Büyük Millet Meclisi üyeliği, Kurucu Meclis üyeliği kadar hocalığı, aydın kişiliğiyle de özlenip anılacak ulusal portrelerdendir.
GENÇLERİN GÖZDESİYDİ
Mümtaz Hoca nüktedan bir haşarı gençti, ağırbaşlı bir profesördü. Gemileri severdi, gençlerin gözdesiydi, Mülkiye’nin seçkin birkaç hocasından biriydi. Dışişleri Bakanlığı kısa ama unutulmayacak bir dönemdi. Saçma sapan özelleştirmelerin bazılarını köstekledi. Kendisini her kesimden memleketin sadık insanları severdi. Bir aydına lazım olan bağlılık da budur.
İSTANBUL YAZILARI
SİNAN Genim İstanbul üzerine hazırlayıp bastırdığı geniş fotoğraf albümü ile tanınır. Bu mimarımızın 19. yüzyıl İstanbul’u üzerine topladığı fotoğraflar zamanımızla iyi bir mukayese yapmak için yararlıdır. Bunun dışında gravürler ve eski notlardan yararlanarak genellikle Milliyet gazetesinde hafta sonlarında yer alan yazılarını topladığı bir kitabı çıktı. “İstanbul Yazıları” kent üzerinde kaleme aldığı tasvirler ve sorunlar, eski fotoğraflar ve bizzat kendi eskizleriyle sunuluyor. Bu haftalık yazıların tasnifli bir biçimde ele alınması şüphesiz ki okuyucular için de bir kolaylıktır ve öğretici yazılar. Bazıları da bilinse de özellikle gazete ve eski dergiler gibi ikincil kaynaklardan alınan bilgilerin şehrin gelişiminin analiz edilmesinde faydası olacaktır. Gençlerin kolayca takip edecekleri, akıcı üslupla kaleme alınan bu İstanbul derlemesinin keyifle okunduğunu belirtmem gerekir. Kitapta dikkati çeken bazı başlıkları belirtmeyelim: “İstanbul’un Dikilitaşları”, “İstanbul’un Mesire Yerleri”, “İstanbul’un Açık Su Hazineleri” ve yine İstanbul’daki ulaşım üzerine bilgilerin yer aldığı “Boğaziçi’nin Hikâyesi” bunlardan bazıları. Bir diğeri de Boğaziçi üzerindeki park ve bahçe yerleri. Ben tarihçilerin ve mimarların bu şehir üzerine yazmasının taraftarıyım. Uğraşan herkes bizlere yeni bilgiler getirebilir.
Paylaş