Paylaş
Deprem sonrası dördüncü haftadayız. Enkaz hâlâ kaldırılamadı, zaman istiyor. Kaybettiğimiz vatandaşların bazılarının naaşları çıkarılamadı, kayıplardan bahsediliyor. Milletimiz hâlâ şok içinde; bölgeyi terk edenler Orta ve Batı Anadolu’daki yakınlarına, yeni hanelerine sığındılar. Bazılarının durumu çok sıkıntılı. Çocuklarımız ve 14-18 yaş arası yetişkinlerimiz yetiştirme yurtlarına alınıyor. Buraların onlar için nihai yuvalar olmamasını temenni ediyoruz. Şefkatli halkımız evlatlarımıza bakmak için artan sayılarla müracaat ediyor (başvuranların sayısı 300 bini geçti).
AKUT gibi gönüllü kuruluşlar deprem yerine ulaştılar. Madenciler ve itfaiyeciler harikalar yaratıyor. İnsanlarımız yardıma koşuyor. Dış ülkelerden gelen yardımlar birbirini izledi. Dünyanın her tarafından kurtarma ekipleri geldi. Bazılarından gayet duygusal anılar kaldı. İsrailli hemşire Yosefit Moshe’nin kucağında Aras’ın uyuya kalması gibi. Ordu birlikleri geldi. Bir jandarma erinin kucağında küçük Derman... Komşu devletler buradaydı. Felakette kurtarma ekipleri politikanın getirdiği karabulutları dağıtıyor.
KIZILAY’IN YENİLENMESİ GEREKİR
Kızılay tenkitlerin hedefi. Anlaşılan yenilenmesi gereken bir kuruluş. Hilâl-i Ahmer, imparatorluk döneminde kuruldu. İsviçreli Henry Dunant’ın Kızılhaç’ından sonra ortaya çıkan tarihi bir cemiyettir. Seçkin Osmanlı bürokratları ve hekimleri kurdular. Felaketlerde ve savaşlarda elinden geleni yaptı. 19. yüzyılda Hilâl-i Ahmer demek, henüz üç kıtadaki imparatorluğun her tarafında fiziki şartlar pek müsait olmasa da afetlere yetişen, yüzyılı kapsayan savaşlarda mutlaka savaş alanlarında yer alan, fukaraya yardım ve bakım mefhumunu kamusal bir görev haline getiren, hatta çoktan çöken sağlık ile ilgili vakıfların yapamadıklarını yapmaya çalışan bir kuruluş demekti.
Kısa zamanda İslam ülkelerinin hepsinde benimsendi. Kızılhaç’ın yanında Kızılay (Hilâl-i Ahmer) birçok alanda yer alıyordu. Birinci Dünya Savaşı’nda harp eden ülkelerin çocuklarına yardım için Kızılhaç ve Kızılay tarafından tertiplenen herhangi bir toplantıda veyahut balo, açık arttırma veya kermeste Kızılay’ın amblemi altında yapılan yardım, Osmanlı İmparatorluğu’na bile hisse verebiliyordu. Britanyalıların Çanakkale’deki usulsüzlükleri dışında Kızılay bayraklı bir çadıra veya kafileye hücum edilmezdi. Kızılay dünyada Kızılhaç’ın yanı başında bir yer edinmişti.
Gelişen Türkiye ile büyüdü. Hayırsever insanların, bilhassa mirasçısı ölenlerin bıraktıkları, bu kurumu güçlendirdi. Kızılay bir yardım derneğidir. Kamu yararına olduğu tasdiklidir ama statüsü ve ananevi rolü bunun ötesindedir. Yönetim ve kaynaklarının işletilmesi son derece dikkat ister ve denetime tabi tutulması gerekir. Denetim bazı durumda herhangi bir devlet kuruluşu kadar, bazı halde ondan da ileride sıkı olmalıdır. Kızılay’ın kendi yönetici kadrolarını da yetiştirmesi, bu cemiyeti yönetecek insanların bunlar arasından çıkması gerekir. Bu bir kariyer (meslek yolu) olmalıdır. Her zaman çalışanlarının ve gönüllülerinin yaptıkları maddi imkânlarının ötesinde büyük başarılar hanesine yazılmıştır. Bu mirasa sahip ve layık olmak gerekir.
ÖDÜLLENDİRME ZAMANI
Hilâl-i Ahmer madalyaları askerlerin dışında harp alanında bu hizmeti yapanlara, felakete yetişenlere verilirdi. Şu son felakette yararlılığı ve fedakârlığı görülen itfaiyecilere, madencilere, yardım kuruluşlarına Kızılay hangi madalyayı veriyor? Bunun sağlanması gerekir. Bir taltif vesikası maddi bir ödeme değildir ama nesillerin nesillere devrettiği bir onur belgesidir.
MADENCİLERİMİZE SAHİP ÇIKALIM
Madenciler deprem zamanı hatırlandıklarını, kendilerine tezahürat yapılsa da depremin dışında çalışma haklarının bile verilmediğini söylüyorlar. Hiç değilse itfaiyeci ve madenci gibi profesyonel kurtarıcıların barış ve refah zamanında da iyi yaşamalarına, en azından sağlıklarını ailece korumalarına imkân verecek bir mekanizmanın kurulması gerekir. Kızılay ve AFAD’ın, bu tip personelin yetiştirilmesinde, eğitilmesinde, ekipmanlarının hazırda bulunmasında destek vermesi gerekir. Türk gençliği dağcılık, tabiatın keşfi, denizlerden sporla istifade etme gibi etkinliklere yönlendirilmeli ve bu kuruluşların öncü faaliyetlerinden istifade edebilmeli. Bu faaliyetler, gençliğin en güzel şekilde ülkemizi ve doğayı tanıması kadar afetlerde anında derlenip toparlanmayı, bölgeye ihtiyaç halinde büyük destek sağlama imkânını yaratır.
GENÇLERİMİZİ DE UNUTMAYALIM
Şu sıralarda depremden kurtarılan ve büyük şehirlere nakledilen gençlerin ve deprem bölgesinde koruma altına alınanların manen rahatlamaları ve gelişmelerini temin edecek tiyatro, konser gibi faaliyetlere başlama zamanı gelmiştir. Üstelik bu gençlerin derin bir hüzün ve depresyona girmelerini önlemek için de spor faaliyetlerinin düzenlenip yaptırılması gerekiyor.
Paylaş