İngiltere müzeleri

Korunan eserlerin zaman zaman müzelerden çok iptidai bir şekilde götürüldüğü açık. Son olarak British Museum’un eksperlerinden birinin (Peter Higgs) uzun bir zamandır Yunan-Roma koleksiyonlarını ayıklayıp sattığı, hem de pazarlamayı internet yoluyla yaptığı açığa çıktı. Bu hırsızlık tespit edildi ama Türkiye’deki Britanya kazılarına dahi katılan bu uzmanın (Orada hangi küçük parçaları götürdüğünü Allah bilir) bir ceza bile almadığı açık.

Haberin Devamı

Dünyada eski eser kaçakçılığı aslında aşağı yukarı 17. yüzyıldan beri çok yaygındır ve bu eser taşımanın klasik dünyanın âşıkları tarafından yapıldığı ileri sürülür. Oysa bu dönemde oluşan koleksiyonların en önemlisi İtalya’dadır. İtalya ahalisi başta Papalık olmak üzere çevre bölgelerden eser yağmalamaktan çok, bazı Roma-Yunan buluntularını özellikle Laocoon (orijinali Rodoslu üç heykeltıraş Agesander, Polydoros ve Athenodoros tarafından yapılmıştır) gibi Klasik Yunanistan’ın eski Roma ustaları tarafından iyi yapılmış taklitlerini saklamışlardır.

KLASİK ESERLERE HOYRAT DAVRANILDI

II. Pius yeryüzüne dünyanın ilk kamusal müzesini hediye etmiştir. İtalya’da buna rağmen klasik eserlere hoyrat davranıldığı bellidir. Bu hoyratlık şüphesiz ki bazı ülkelere benzemez ama daha çok irredantist Birleşik İtalya’nın getirdiği milliyetçilikle klasik dünyanın değerlendiği görülür. 18. asır boyunca İtalya’ya inenlerin de sistematik toplayıcılıktan çok değerli malzeme elde ettikleri açıktır. Johann Joachim Winckelmann (1717-1768) Almanya’nın ilk ciddi arkeolojik Roma eserlerini, özellikle sikkeleri, koleksiyoner zihniyeti ve sistematik bir tasvirle toplamıştır.

Haberin Devamı

Mısır dünyasının tahribi ise çok daha hazindir. İnsanların hiyeroglifin çözüldüğü zamanda bile bu medeniyete saygı göstermekten ziyade Londra salonlarında meraklı amatör bir kitle tarafından mumya teşhir ettikleri, parçaladıkları malum. Edepsizlik o dereceye varmıştır ki sağdan soldan piramitlerin dışındaki mezarlardan bile devşirilen eserler ve mumyaların Kahire’de ve Asvan’da sokakta işportada satıldığı görülmüştür.

Kütüphaneleri toplamak daha eski bir meraktır. Hiç şüphesiz bu toplamanın ilmi tarafı vardır ama kitap toplayıcılığı bugün bile daha başka problemler arz ediyor. Toplanan yazmalar veya nadir baskılar (incunabel) diyebileceğimiz Şark eserleri çoğu zaman Batı’da veya Japonya gibi bu dallara merak duyan ülkelerde sadece birkaç binin bakabileceği koleksiyonlarda tutuluyor. En hazini 18. asırda Osmanlı İmparatorluğu’nun bütün eyaletlerinin yağmalanmasıdır. Türklerin bu işten anlamadığı söyleniyor. Yağmacılar ve hırsızlık Osman Hamdi Bey’in kazılar yaptığı, müze kurdurduğu, müze müdürü olduğu zamanda bile görünür, hatta daha arsızca hırsızlıklar da yapmışlardır. Ayasofya haziresinde II. Selim türbesinin çinilerini değiştirmek gibi...

Haberin Devamı

İngiltere müzeleri

Lord Elgin bütün Parthenon’un kabartmalarını götürmüştür. Bugün görülen tahribat onun taşımasına aittir. Son senelerde Parthenon’un eteğinde açılan modern Parthenon Müzesi’ni müteveffa Profesör Bandırmalidis ile gezmiştim. Hazin bir manzaraydı, alınlığın monte edildiği bölgede eldeki eserler bütünün yarısını bile bulmaz. Bu arada Almanya’nın bir kabartmanın elinin üçte birini hediye etmesi de trajikomik bir görünümdü.

Parthenon Müzesi’nin (Akropolis Müzesi) aydınlık, mükemmel teşhire müsait yapısı dururken British Museum’un ne lüzumu vardır. Her şey yerinde güzeldir. Aynı şekilde Bergama Sunağı’nın görüleceği yer de en güzelinden Bergama Akropolü’nün tepesidir. Bazı tipler vardır: “Bunlar oralarda daha iyi korunuyor” diyor. Bunlar o ülkenin yerlileri gibi bizimkiler tarafından da tekrarlanıyor. İkinci Dünya Savaşı’nda Almanya’nın gördüğü tahribat ve bombalanan Berlin’de bazı müzelerden münferit bazı eserlerin götürüldüğü bilinir. Hatta Kızıl Ordu’nun bazı eserleri oradan toplayıp götürmesine bugün artık ayıplamaktan ziyade Puşkin Müzesi’ndeki teşhirin ardından çok soğukkanlı bakmak gerekir. Truva hazineleri buna bir örnektir.

Haberin Devamı

İtalya’nın sonsuz Rönesans zenginlikleri bütün Avrupa’yı besliyor. İtalya bunları geri istemiyor. Ama şurası bir gerçektir. Floransa’da Uffizi Galeri’deki aldığınız tadı, o eserlerin oradaki görünümünü ne Viyana’daki müzelerde ne de Avrupa’daki müzelerde alırsınız. Eserlerin kendi aralarındaki bütünlük ve dış dünyayla aralarındaki bütünleşme çok önemlidir.

Eski eser tahribinin sonu yok. Mezarlıklarına sahip çıkamayan Türkiye’nin yüzlerce şahidesinin Batı ve Amerika’daki alakasız malikânelerde görüldüğü bir gerçektir. Üstelik Şark’tan çalınan eserler bir bilimsel koleksiyonun, bir müze malzemesinin bütününe de dahil değildir. Bir mihrabın parçaları her yerdedir. Benaki Müzesi Yunanistan’daki ünlü bir mihrabı bir araya getirdiği zaman bu daha iyi anlaşıldı.

Haberin Devamı

BATI’DA DA SAHİP ÇIKILMIYOR

Korunan eserlerin zaman zaman müzelerden çok iptidai bir şekilde götürüldüğü açık. Son olarak British Museum’un eksperlerinden birinin (Peter Higgs) uzun bir zamandır Yunan-Roma koleksiyonlarını ayıklayıp sattığı, hem de pazarlamayı internet yoluyla yaptığı açığa çıktı. Bu hırsızlık tespit edildi ama Türkiye’deki Britanya kazılarına dahi katılan bu uzmanın (Orada hangi küçük parçaları götürdüğünü Allah bilir) bir ceza bile almadığı açık. Sadece üç sene boyu süren tahkikat bir eksperin basında yaptığı ihbarlar ile bu hırsızlığı ispat etmesi neticesinde ancak işinden atılmış.

Sağdan soldan topladıkları eserlere Batı’da da sahip çıkıldığı pek söylenemez. Tac Mahal’ın en ünlü taş süslemelerini 18. asırda zamanın İngiliz görevlileri İngiltere’de satmak için söktürmüştü. Ancak beklenilen fiyatı alamayınca işi durdurmuşlar. Dünyanın bu konuda bir bilince ulaşması gerekiyor. Bu da bir kirlenme. Ruhumuzu dinlendireceğimiz ve bizi eski dünyaya çekecek eserlerin müzelerde bile barınamadığı görülüyor. Kaldı ki Mardin’de Artuklu Camisi’ndeki kapı kilidini de müzeye mi kaldırmak zorundaydık? Danimarkalılar birkaç yıl evvel çaldırdı. Bu utanmazca tasarrufu da kimsenin önlediğini duymadık, şahane kilit hâlâ orada müzede.

Haberin Devamı

İngiltere müzeleri
Peter Higgs

GÜZEL ÇANAKKALE YANIYOR

ÇANAKKALE’de bu yılın en korkunç yangını başladı. Hava sıcak ve kuru. Üstelik bir de hızlı rüzgâr var. Yangın kolayca yayılıyor. Bu tip bir yayılma bazen kundakçıların da tahmin edemediği bir facia. Burada köylünün suçlu olduğu tespit edildi ama neticede yangın yeri aynı tehlikeye maruz kalacak.

Çanakkale gelişiyor. Nüfusu artmasa da yapılaşma lüks şekilde artıyor. Bu gelişmenin bazı çevrelerde iştah uyandırmaması mümkün değil. Nitekim son yangının da civardaki göl etrafında görülmesi şüpheyi ve bu çevrelerin iştahını arttırıcı unsur.

Yangın alanında çok yerde birkaç sene içinde ihtiyaca binaen turistik oteller türüyor. Yerleşmeler de onu takip ediyor. Güya dokunulmaz olan zeytinlikler her yerde yapılaşmanın gazabına uğruyor.

İngiltere müzeleri

TÜRKİYE’YE HAS BİR SEFERBERLİK RUHU

Aslında toprağı dar olan, nüfusun ihtiyaçlarına cevap veremeyecek kapasitede olan Türkiye’nin bu konulardaki laubaliliğini anlamak çok zor. Bu sorun bu şekilde devam edip gidiyor. Ne zaman ki yangın yerlerine kesinlikle inşaat izni verilmez ve kanunsuz olarak verilenler de iptal edilir, hiçbir şey yapamayacağınız yer belirli bir tazminatla imha edilir, bu işten vazgeçerler. Yoksa memleketimizde iptidai iştahçı inşaatının hiçbir şekilde durdurulması mümkün değildir.

Son yangında bütün Çanakkale ve civarındaki illerin itfaiye ve kolluk kuvvetleri yanında resmi görevliler ve ama asıl önemlisi bütün halkımızın civar illerden bile kalkarak yangın söndürmeye koşması ve fedakârlığı dikkati çekmiştir. Millet, orman yangınlarına karşı alakasız değil. Bu, Türkiye’ye has bir seferberlik ruhudur. Ama idare bu durumda bile sorumsuzluk ve usulsüzlüklerden vazgeçmeli...

Yazarın Tüm Yazıları