Paylaş
Nasıl yazıldığına ve nereden bakıldığına göre değişir her şey. Gazete köşelerinde ve dergi sayfalarında yapılan polemikleri ve laf sokuşturmalarını okumanın tadı bir başkadır. İş orada kalsa iyi. Bildiğin vurdulu kırdılı bir edebiyat tarihi okumak istemez misiniz? Araştırmacı yazar Emin Karaca’nın ‘Bay Ataç Gocunmasın Hiç - Türk Edebiyatında Unutulmayan Kavgalar’ kitabı tam da böyle bir çalışma. Doğan Kitap tarafından yayımlandı. Aslında Karaca’nın 1998 tarihli ‘Türk Basınında Kalem Kavgaları / Ben Senin Cemaziyelevvelini Bilirim’ kitabının bir tür devamı niteliğinde. Kitapta 1950 sonrası yaşanan edebi kavgalar, tartışmalar bir araya getirilmiş.
En bilinen edebi kavgalardan biri Nâzım Hikmet ile Peyami Safa arasında yaşanandır. Nâzım, 1935’te bu kavgayı güreşe benzeterek işin usulünü şöyle açıklamış: “Bu güreşte gerçekten sırtın yere geldi mi diye bakmazlar; en çok cakalı peşrev yapana, gürültü koparana hak verirler.”
Türk edebiyatçılarını kavga ‘usullerine’ göre sınıflamasını yapmak mümkün bu kitabı okuduktan sonra.
(*) ‘Dövüş Kulübü’: Chuck Palahniuk’un romanından uyarlanan 1999 yapımı film. David Fincher’ın yönettiği filmde Brad Pitt, Edward Norton ve Helena Bonham Carter başrollerdeydi.
YUMRUKLARINI KONUŞTURDULAR
En büyük örneğini verenler Melih Cevdet Anday ve Çetin Altan. Olay 1981 yılının Noel gecesi Hıfzı Topuz’un evinde yaşanıyor. Hıfzı Bey’in anlattığına göre Melih Cevdet ve eşi Yaşar Hanım’ın arasında gerilimli bir hava olduğu için yemeğe yalnız geliyor Melih Bey. Diğer konuklar ise Çetin Altan ve Mine Kırıkkanat. Çetin Altan ve Melih Cevdet’in gecenin ilerleyen saatlerinde sözlü atışmaları uzayınca yumruk yumruğa bir kavgaya dönüşüyor. Eline aldığı bir kova suyu üzerlerine dökerek onları ayırmaya çalışan Mine Kırıkkanat’a Hıfzı Bey yetişerek yardım ediyor. Tam ortalık sakinleşip dağılırken kapıda bir daha birbirilerine giriyor Melih Cevdet ve Çetin Altan. Edebiyat tarihinin en şiddetli ve kan ter içinde kalınan sahnesine bu şekilde imza atıyor iki usta edebiyatçı.
BASTONLU İLAHLAR
Tepkisini bastonla gösteren ustalar da var. Bunlardan biri Arif Damar, diğeri de Fazıl Hüsnü Dağlarca.
Arif Damar hayatının son yıllarında bastonu sadece yürümesine yardımcı olsun diye değil, eleştiri aracı olarak da kullanmaya başlamış. Bunlardan en önemlisi 2006 yılında TÜYAP Kitap Fuarı’nda yaşanan olay. Fuarda karşılaştığı eleştirmen ve yazar Feridun Andaç’a kendisine selam vermediği gerekçesiyle bastonla saldırmış. Çevredekilerin araya girmesi ve Andaç’ın usta şairin yaşına hürmeten olay yerinden uzaklaşmasıyla sonuçlanmış. Ancak daha sonra bu olayın medyaya yansıması ve Andaç’ın bir köşe yazısı ile cevap vermesi üzerine kampanya başlatılması edebiyat tarihinin fiili kavgalar yaprağına girmesine neden olmuş.
Fazıl Hüsnü Dağlarca’nın bastonu ise dönemin genç şairi Ayhan Bozkurt’un kafasına iniyor. Bozkurt ilk kitabının yayınlandığı günlerde bir de ödül almış. Kendini artık şair olarak tanıtıyor. Bir gün yayıncısı da olan arkadaşıyla otururken yoldan Dağlarca’nın geçtiğini görünce heyecanla fırlıyor, “Hocam merhaba, nasılsınız” diyor. Dağlarca kalın gözlüklerinin ardından ters ters bakıp “Sen de kimsin” diyor. Bozkurt “Şairim” dediği an kafasına iniyor baston. “Şair olmak kolay değildir. İyi şiir yazmakla şair olunmaz... S..tir git”, art arda indiriyor bastonu.
KEMAL TAHİR’İ ELEŞTİRİLER Mİ ÖLDÜRDÜ?
Kitabın en ilginç bölümlerinden biri Kemal Tahir’e yapılan eleştirilere ayrılan sayfalar. Hatta Emin Karaca şöyle iddialı bir cümle ile giriyor Kemal Tahir’in son gecesini anlatmaya: “Kemal Tahir’in 1960’tan itibaren yayımlanan her yeni romanından sonra yapılan saldırıların en sonuncusu yaşamına mal oldu”.
20 Nisan 1973 akşamı gazeteci Mehmet Barlas, Kemal Tahir’i Şişli’deki evine davet ediyor. Gecenin diğer konukları Mete Tunçay, İsmail Cem, Tuncer Arıklı, Ali Sirmen, Afşin Germen ve konukların eşleri. Gecenin tartışması Kemal Tahir’in tartışmaların hep odağında olan romanlarındaki tarihsel gerçekler. Özellikle ‘Kurt Kanunu’ romanı üzerinden eleştirilerini yöneltir Mete Tunçay ve tarihi gerçekleri çarpıttığını iddia eder. Kemal Tahir bütün bu eleştirilere cevap verir ama rahatsızdır yapılan eleştirilerden. Eşiyle 22.30 sıralarında ayrılır Barlas’ın evinden. Eşi Semiha Hanım’ın doktora gitme teklifini reddederek evlerine dönerler. O gece sabaha karşı saat 05.30 sularında vefat eder.
KÖYLÜ ŞİVESİNDEN ŞAİRLERİN SARHOŞLUĞUNA
Kitapta pek çok ilginç tartışmayı okumak mümkün. Orhan Kemal’in romanlarında kullandığı dil üzerine başlatılan ‘köylü şivesi’nden Hilmi Yavuz-Enis Batur savaşlarına, Fethi Naci, Vedat Türkali ve Tahsin Yücel’in başlattıkları tartışmalara, Necip Fazıl’ın sabah gazeteye yazı yazıp yerden yere vurduğu Çetin Altan’la akşam viski içmesine kadar.
Paylaş