Borusan konserde vites yükseltti

Sanat kurumlarının çoğu da aynı durumda. Ancak özellikle konserlerin ücretsiz, çevrimiçi ya da seyircisi yarı yarıya azaltılmış salonlarda yapılması beraberinde bir tartışmayı da getirdi.

Bir kısım, konserlerin seyircisiz yapılmasındansa hiç yapılmaması gerektiğini savunuyor.

Diğer bir kısım ise sürecin belirsiz olduğunu söyleyerek, yeni koşulların dayattığı şartlarda da olsa kültür-sanat faaliyetlerinin devam etmesi gerektiğini savunuyor.

Türkiye’nin önemli sanat kurumlarından Borusan Sanat, ikinci grupta yer alıyor ve dün yeni sanat sezonunun açıkladıkları bir basın toplantısı yaptılar. Tabii ki Zoom üzerinden.

12’DEN 28’E ÇIKTI

Borusan Sanat Genel Müdürü Ahmet Erenli, pandemi etkisinde şekillendirdikleri yeni sezon programında hem seyirciyi hem de orkestra üyelerini düşünerek konserleri seyircisiz gerçekleştireceklerini ama konser sayısını arttırdıklarını söylüyor. Kaşe ile çalışan sanatçılar için büyük bir destek anlamına geliyor bu da. 

Borusan İstanbul Filarmoni Orkestrası’nın (BİFO) her sezon 12 olan konser sayısı bu sezon 24; canlı radyo yayını, 4 radyo bant yayını olmak üzere tamamı çevrimiçi platformdan yayınlanacak 28 konsere çıkıyor. Aynı şekilde Borusan Quartet 4, Borusan Müzik Evi ise 6 konserinin aralık ayından itibaren çevrimiçi platformda yayınlanacak kayıtlarıyla müzikseverlerle buluşacak.

Yarınki açılış konserinde BİFO’yu Sascha Goetzel yönetecek. Saat 19.00’da Borusan Klasik’te başlayacak olan canlı radyo yayınının programında Mahler’in 5. Senfoni’sinden Adagietto; Beethoven’ın Opus 133 Yaylı Çalgılar için Grosse Fuge’ü ve Mozart’ın 40. Senfonisi yer alıyor.

KAYITLAR BORUSAN OTO’DA YAPILIYOR

İşin en ilginç kısmı, bu konserlerin yapılacağı mekân. Pandemi öncesinde konserler Lütfi Kırdar’da yapılıyordu. Şimdi ise tüm konserlerinin kaydı Borusan Oto İstinye 9.55 Salonu’nda gerçekleşecek. Yani showroom ve servis alanından oluşan bir mekân böylelikle konser salonuna dönüştürülmüş olacak.

BİFO’nun yeni sezonunda şeflik kürsüsünde BİFO Onursal Şefi Gürer Aykal’ın yanı sıra, Sascha Goetzel, Patrick Hahn, Carlo Tenan, Alexander Liebreich, James Judd, Gabor Kali, Garrett Keast, Stanislav Kochanovsky, Thomas Rösner, Domingo Hindoyan ve Cem Mansur yer alacak. Valentina Lisitsa, Naz İrem Türkmen, Midori Goto, Giovanni Guzzo, Jan Mrácek, Camille Thomas, Daniel Hope, Zarina Abaeva, Maria Barakova, Xabier Anduaga, Elina Vähälä, Philippe Quint, Ezgi Karakaya, Ferhat Göksel, Erkut Gökgöz, Gökhan Aybulus ve Sezai Kocabıyık ise orkestranın eşlik edeceği solistler arasında bulunuyor.

Koşullar ne olursa olsun bir çıkış yolu bulan ve sanatı hayatımızdan çıkartmayan kurumlar iyi ki varlar.

KUMBARACI50 KAPANMASIN


İsmini üzerinde bulunduğu yokuştan ve kapı numarasından alan ‘Kumbaracı50’ tiyatroseverlerin çok yakından bildiği bir mekân. Bundan 11 sene önce Altıdan Sonra Tiyatro’nun ‘evi’ olarak açılmıştı. Ekibin kendi arasında ‘içinden kolon geçen sahne’ diye esprisini yaptığı bu tiyatro, şimdiden Beyoğlu’nun hafızasında yerini almış durumda. Burası 11 senelik tarihiyle, Ses Tiyatrosu’ndan sonra Beyoğlu’nda aktif olarak devam eden en eski tiyatro sahnesi. O küçücük mekân sadece Altıdan Sonra’nın değil, 150’den fazla tiyatro grubunun ‘evi’ oldu, 55 binden fazla seyirci ağırladı. Şimdi pandemi nedeniyle, pek çok bağımsız tiyatro mekânı gibi kapanma tehlikesiyle karşı karşıya. Kumbaracı50, yeni keşiflerden büyük isimlere pek çok tiyatrocunun gözbebeği. Mekân ayakta kalsın diye bir destek kampanyası başlatıldı. “Duvara bırakacağınız parmak izi, bizlere güç verecek ve Beyoğlu’nun faaliyette olan en eski ikinci sahnesi Kumbaracı50’nin bu krizi atlatmasını sağlayacak” diyorlar. 7 Ekim’de başlayan kampanya için 200 bin TL’lik bir hedef koymuşlar. Ki bu, pandemi boyunca kira ve diğer sabit giderlerini karşılamak için gereken meblağın çok altında bir rakam. 1 Aralık’a kadar sürecek kampanya boyunca en az 1000 destekçiye ulaşmayı hedefliyorlar. Sadık seyircilerden tanıdığımız oyunculara kadar kampanyaya katılım da umut verici. Kampanya sayfasına göz attım da oyuncular Zerrin Tekindor, İbrahim Selim, yayıncı Can Öz gibi isimler de ‘duvara izlerini bırakmış’... Herkes gücü yettiğince destek olursa İstanbul, Kumbaracı50 gibi üretken ve özgün bir sanat mekânını kaybetmeyecektir.