Paylaş
Boşuna yazlık işine girme, gidip kalamazsın diyenlere; "Ben Youtuber'ım, yanımda tabletim olsun istersem Fiji'den bile çalışırım" dedim, Fiji biraz uzak kaçınca, soluğu Çeşme'de aldım. Yaz aylarını yazlıkta geçirmiş her çocuk gibi, bütün gün yan gelip yatma halleriyle kendimi yazlığa attım.
Yazlıkta Teknoloji?
Öncelikle şu konuda anlaşalım; o tabletler söyledikleri gibi bilgisayarların yerini tutmuyor. Resmen kandırıyorlar bizi! İstediğiniz klavyeyi takın, uygulamayı yükleyin, tablet dediğiniz bir noktada yetersiz kalıyor. Tableti olduğu gibi kabul etmek lazım; bir eğlence aracı. Gazete okuyun, dergi bakın, Youtube'dan video izleyin, arada bir solitaire patlatın, ancak benim gibi websitesi güncellemek, sunum hazırlamak gibi ciddi işlere kalkışmayın! Yarı yolda bıraktın beni tablet, alacağın olsun!
Tableti geçtik, gelelim telefona! Telefon, hayat kurtarıcımız! E-mail yaz, not al, gündemi takip et, hem de hep elimizin altında. Ama bunları plajda yapmaya kalkışın, bakalım dayanıyor mu o şarj! Gözlerim bozuldu kısık ışıkta e-mail yazmaya çalışmaktan! Hoşgeldin hipermetrop!
E bir de internet sorunu var! Sürekli biten paketler, her gittiğim yerde internet için şifre almalar, bağlanmak ile bağlanamamak arasında gidip gelmeler... Youtube'da video mu açıyorum, savaşa mı gidiyorum belli değil!
Yine de azim ettim; kumdan kale yaparken toplantı yapmanın, kolluk takarken, email yazmanın, doktorasını yaptım.
Tabi her toplantıyı da telefondan yapamadım! İzmir- İstanbul bol bol yol yaptım. Uçak saatlerini, rötarlarını, havaalanına giden kestirme yolları hepsini ezberledim, öğrendim. İstanbul'da 2 güne 7 günlük iş sığdırmaya çalıştım, yazlıkçı olacağım diye kendimi paraladım.
Yazlıktan çalışmayı geçelim, bir de yazlıkta anne olmaya gelelim, zira o da hiç kolay değil!
Hayaller Deniz Yatağı, Gerçekler Vileda!
Bilirsiniz, çocukken yazlık demek bütün gün boş boş oturmak demektir. Canın bir şey istediğinde 'Anneee!" diye bağırmak, sanki kışın okula değil de inşaata gidiyor gibi, üstüne basa basa tatilde olduğunu vurgulamak, bencilce dinlenmek, eğlenmek demektir. Sabahları geç kalkılır, öğlen yatakta kitap okunur. Denize bile girmeye üşendiğin günler olur! Ama bütün gün yatmak hakkındır, çünkü yazlık dokunulmazlıktır! En disiplinli anne bile yazlıkta yelkenleri suya indirir.
Yalan söylemeyeceğim, hayallerimde benzer bir senaryo vardı. Bol bol kitap okuyacak, mutfakta rahat rahat yemek yapacak, denizde saatlerce yüzecektim. Yazlığın vaatlerine kapılmış, beklentilerimi bir hayli yüksek tutmuştum. Bahçede, denizde Ali yorulur, erken yatar, geç uyanır diye umuyordum. Bizimkisi bahçeyi denizi bulunca, toptan kaldırdı uykuyu. Evdeki hesap çarşıya uymadı. Hal böyle olunca 7 buçukta 'Anneeeee' çığlıklarıyla başlayan gün, gece 10'a kadar yoğun bir maraton halinde devam etti.
Bir de bu maratona, 2 yaş sendromu ve tuvalet eğitimini ekleyin, işte benim yazlık maceram da böyle geçti! :)
Yazlığın misafiri bol olur bilirsiniz. Misafir gelince de mutlaka mutfağa girmek gerekir. Bu yaz çok sık yaptığım, hayat kurtaran Pratik Keçi Peynirli Tart tarifimle yazımı noktalıyorum. Şimdiden afiyet olsun!
Keçi Peynirli Tart
4 adet Milföy
4 yemek kaşığı Keçi Peyniri
4 çay kaşığı bal
1/2 Soğan
1 tatlı kaşığı Hardal
Zeytinyağı
1 çay kaşığı Limon Suyu
Kekik
Tuz, Karabiber
Adımlar:
1- Milföylerin üzerine doğranmış soğan, keçi peyniri ve balı bölüştürün.
2- Tat vermesi için tuz, karabiber ve kekik ekleyin.Kenarlarına zeytinyağı sürün ve önceden ısıtılmış, 180 derece fırında kızarana kadar pişirin.
3- 1 tatlı kaşığı bal, 1 tatlı kaşığı hardal, zeytinyağı ve limon suyunu karıştırın, tartların üzerinden gezdirerek servis edin. Afiyet olsun!
Yarınki yazımda Youtube ve Youtuber olmaktan bahsedeceğim, yine beklerim!
Paylaş