Siyanürlü atık barajından sızan su arseniğe dönüşür
Paylaş
LinkedinFlipboardLinki KopyalaYazı Tipi
Yıllardır anlatıyorlar.
Çevre sorunlarına dikkat çekiyorlar.
“Sağlığımızla oynamayın” diye tüm yetkililere adeta yalvarıyorlar. Etkili ve yetkililer bazen duymuyorlar onları, bazen de dinliyorlarmış gibi yapıyorlar. Oysa tek dertleri var onların. Yaşam Hakları’nın, Hakkı’nın hakkı ile karıştırılmaması. * * * Ege Üniversitesi (EÜ) Çevre Sorunları Uygulama ve Araştırma Merkezi Müdürü Prof. Dr. Ümit Erdem, EÜ Fen Fakültesi Kimya Bölümü öğretim üyelerinden Prof. Dr. Emür Henden, Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi Halk Sağlığı Ana Bilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Fethi Doğan donkişot gibi. Siyanürlü suları, arsenikleri, havadaki kükürt dioksitleri velhasılı çevremizi kirletenleri dikkat çekiyorlar. Adı gibi Erdem’li, Ümit hocamız, “İbrahim bey, ne olur, şu madencilerin siyanürlü atık su barajlarını yaz, belki seni duyan biri olur” dedi ve iki örnek verdi: GEMİ KONAĞI’NDA DENİZ KAN AĞLIYOR Birinci örnek Kıbrıs’tan; “Kıbrıs’a 1880’li yıllarda gelen Amerikalı bir şirket, Gemi Konağı’nda maden işletmesi açıyor ve bakır, altın, demir, sülfürik asit üretimine girişiyor. O bölgede 6 tane atık barajı kuruluyor. Dikkat edin bu barajlarda iddialara göre sızdırma yok. Ama, şimdi yağmur yağınca o bölgedeki deniz kıpkırmızı oluyor. Bu kıpkırmızı suların içinde bakır oksit, demir oksit, siyanür ve bakır sülfat var, çevre felaketi yaratıyor. KÜTAHYA’NIN DULKADİR KÖYÜ İkinci örnek Kütahya’dan; Türkiye’de daha önce Kütahya Dulkadir Köyü’ndeki Etibank’ın gümüş madeni işletmesi için defalarca uyarıda bulunduk ve ölüm olaylarını da dikkat çekerek ‘Buradaki işletmeyi durdurun’ dedik. Devlet burada işletmeyi durdurdu ama bir süre sonra orası özelleştirildi. Alanlar da burada hiçbir şekilde düzeltme yapmadan, atık barajlarında önlemler almadan üretmeye devam ettiler. Atık Barajları sızıntı yapar. Havuz altına mebran da koysak kapasiteyi aşınca çevreyi yıkmaya başlar. Orada da şimdi öyle oldu. Sağanak yağışlarla birlikte o atık barajlarından sızan siyanürlü bileşikler arseniğe (fare zehirine) dönüşür. O da buluştuğu suyla her yere akar ve facialara çanak tutar. İşin uzmanı olmayanların, bakanların olay hakkında konuşması çok yanlış. O bölgenin acilen toprak su analizi yapılmalıdır. Siyanür miktarı tespit edilmelidir. Jeofizik ve hidrojeologlar ve Ziraat Fakülleri’nin toprak bilimcileri o bölgeye giderek araştırma yapmalıdır. Orada tehlike var. Tekrar uyarıyoruz” * * * EÜ Çevre Sorunları Uygulama ve Araştırma Merkezi Müdürü Prof. Dr. Ümit Erdem’in söylediklerinden ders çıkaran olur mu bilemiyorum. Ama izin verirseniz ben birkaç söz söylemek istiyorum. İzmir’in etrafı maalesef madenciler tarafından kuşatılmaya başlandı. Bergama’daki durumu altıncıların siyanürlü atık barajını biliyorsunuz. Efem Çukuru’ndaki altın işletmesinin de farkındasınız. Şimdi de bunlara Yamanlar dağı eteklerindeki altın arama çıkarma çalışmaları ekleniyor. İzmir’i kuşatmak için geriye bir tek Buca, Kaynaklar bölgesi kaldı. Ben de diyorum ki oraya da açın bir maden ocağı, yapın bir siyanürlü atıksu barajı tamam olsun! Malum Türkiye, İzmir deprem kuşağında şiddetli bir sallantıda nasıl olsa patlar çatlar o barajlar. Patlamasa bile şiddetli yağmurlarda dolup taşarlar. Taşan siyanürlü suların kaynaklarımızı ve topraklarımızı kirleteceği ve bizi yavaş yavaş öldüreceğini herkes biliyor. * * * İnsan soramadan edemiyor. Acaba bu Gavur İzmir’den Kurtulma Projesi olabilir mi? Şakası bile insanı ürpertiyor değil mi? Buradan tüm madencilere ve oradan nemalanan bademcilere sesleniyorum. Siyanürlü maden arama çıkarma sistemini lütfen terkedin. Suları, toprakları, havayı kirletmeyen işletmeler açın. “Siyanürlü su kullanmadan maden çıkarılmaz” mı diyorsunuz? Ben de, “Hadi oradan” diyorum...