3500 kitap çevre bilinci yaratır mı?

O amansız hastalıkla nasıl mücadele ettiğini, babamın öküzlerini bile satıp seni tedavi ettirmek için nasıl çırpındığını hiç ama hiç unutmadım.
Yarım asrı çoktan devirdim ama seni hatırlayınca hala burnumun direği sızlıyor annem...
Üstüne titrenen, sülalenin tek oğlu bugünlerde çok üzgün.
Büyük oğlum Çağlayan da çok acele etti. Senin 37 yaşında göç ettiğin mekana torunun 32 yaşında taşındı.
Bayramlarımız gözü yaşlı, anneler, babalar günlerimiz de acıyla geçiyor be annem...
13 Mayıs Pazar, Anneler günü. Ebediyete intikal eden tüm annelere dualarımızı hediye ediyor, hayattakilerin ellerinden öpüyoruz.
29 Mayıs da 14 ay önce Allah’ın bizden daha çok sevip yanına aldığı oğlumun doğumgünü. O gün, Ödemiş Mescitli Köyü’nde 3 bin 500 kitaplı Atatürk Çocukları, Çağlayan Irmak Kütüphanesi açacağız. Çağlayan Irmak doğduğu gün Yeni Asır’da işe başlayan Mesut Tim kendini köylerde kütüphane kurmaya adadı. Şimdi onunla el ele verdik. Klasiklerden sanata, Atatürk kitaplarından kişisel gelişime, tarım-hayvancılıktan Türk ve dünya klasiklerine, çağdaş romanlardan araştırma-inceleme kitaplarına, dini kitaplardan felsefe, TÜBİTAK, dilbilim kitaplarına kadar onlarca eseri raflara koyacağız.
İstiyoruz ki anne; tüm çocuklar, gençler, kadınlar, erkekler kütüphanedeki o kitaplardan yararlansın, aydınlansın. İnsanlarımızın beyni hurafelerle değil, gerçek bilgilerle dolsun.
Ağaçların, bitkilerin bizim kirlettiğimiz havayı, suyu temizleyip oksijen verdiğini, yapraklarıyla tozları tuttuğunu, bir de meyve verip hediye dağıttığını öğrensin.
Sokağa atılan kullanılmış bir tek kalem pilin, 4 metrekare toprağı zehirleyip 800 bin litre suyu kirlettiğini fark etsin.
Toprakla karışan pillerin içindeki nikelin, katmiyumun, civanın bitkiler ve sular aracılıyla insanlara geçip amansız hastalıklara neden olduğunu bilsin.
Kullandığı tarımsal ilaçların ürünlerdeki kalıntılarının insan vücudunda ne tür tahribatlar yaptığını öğrensin.
Okuduğu kitaplar ufkunda yeni pencereler açsın, memleket için proje, insanlık için söz üretsin.

NOT: Kütüphane için kitap vermek isteyenler, İbrahim Irmak’a (0533) 414 24 57, Mesut Tim’e ise (0533) 030 91 00 numaralı telefondan ulaşabilirler.

Şehrin beton kuşatmasından kaçıp sığınılacak bir alan yaratıldı.
Hafta için halkın yürüyüş parkuru, hafta sonları ise piknikçilerin mekanı oldu.
Yalnız burada bir sorun var.
Deniz kenarında mangal yakmak serbest bırakıldı. Deniz kenarında yer bulamayanlar bu kez orman içinde kömürü tutuşturup sefa yapıyor. O güzelliklerin farkında olan ve Engelliler Parkı yanında yürüyüş yapan B. Acun, orman içinde mangal yapanları uyarmış ama bin pişman olmuş, bir dayak yemediği kalmış. Diyor ki B. Acun, oradaki güvenlik görevlileri bunlara engel olamaz mı acaba? Engel olunmaz ise burada bir gün kesinlikle yangın çıkacak ve o güzelim ağaçlar alevlere teslim olacak.
¡¡¡
B. Acun’un bir şikayeti daha var.
“Çekirdek yiyenler de maalesef kabuklarını yerlere atıp kirlilik yaratıyorlar.
Acaba şu çekirdek satıcıları müşterilerine kabuklarını koyabilecekleri poşet veremezler mi?”  “Ben temizlik vergisi veriyorum, çöpümü istediğim yere atarım” diyenlere bir sözüm var benim. “Aslan yattığı yerden belli olur” diyorlar ya...  Bırakın aslanı, onlar kedi bile olamaz.

Ormanlar nasıl korunur?

Geçen hafta Bursa’daydım
Otobüsle yolculuk yaptım.
Balıkesir sınırlarına girerken yolun üstündeki taşocağının güzelim ormanı nasıl kemirdiğine şahit olup kahrolurken, 500 metre geçmeden Balıkesir Valiliği’nin devasa “Ormanları koruyun” uyarı levhasını görünce gülümsedim.
“Ormanı bekçi değil, sevgi korur”muş!
Ben de merak ettim, soruyorum şimdi...
Ormanı taşocağından kim korur?

Bir duyuru

Yağcılar ve Demircili Köyleri Çevre Derneği (YADEM), çevre etkinliği düzenledi. “Demircili-Sığacık arasındaki orkinos çiftliklerine, orman, zeytinlik, otoyol yakınlarındaki taşocaklarına dur demek için toplanıyoruz” diyen YADEM’ciler, çevrecileri, 13 Mayıs Pazar günü Urla-Yağcılar Köyü’ne bekliyor. Kahvaltılı toplantı saat 11.00’de başlıyor.