Paylaş
Kendisiyle uzun zamandır röportaj yapmak için fırsat kolluyordum. Geçtiğimiz hafta ekibi Burak’ın yeni single’ı için PR çalışmaları sebebiyle İstanbul’a geldiği bilgisini verince ilk fırsatta kendisiyle tanışıp söyleşi yapmak istedim.
Burak Yeter, performanslarıyla global festivallerde sahne alan, birçok şarkıya yaptığı remixlerle ve yayınladığı şarkılarla artık dünyaca adından söz ettiren prodüktör, DJ, kısacası önemli bir müzik adamı. Kendisiyle seneler önce başladığı müzik yolculuğundan sohbeti başlatıp günümüze kadar uzun uzun konuştuk.
Her şeyin ilk başlangıç noktasından gitmek istiyorum. Burak Yeter’in ilk olarak müzik ile tanışması nerde başladı?
5 yaşında çok iyi piyano çaldığımı sanıyordum (gülüyor). Babam müzisyendi 12 telli klasik gitar çalıyordu, hala da hobi olarak çalar. Ben de babamdan heveslenip evdeki piyanoya merak sarmıştım. Ailemden bu konuda bir eğitim almadım, tamamen kendi merakımla deneyerek çaldım piyanoyu. Sonraları kendimi geliştirdim, evde kimseler yokken klasik gitarı öğrenmeye başladım. Hatta öyle ki, kendi kendime çalışıp hazır olunca eve akrabalarımız geldiğinde onlara mini konserler verirdim.
Böyle böyle üniversiteye kadar enstrümanlarla olan ilgim giderek arttı. Antalya’da konservatuara gittim orada da fagot çaldım. Zamanla batı müziğine ilgim artınca, piyano ve keyboard’a yöneldim. Daha çok elektronik piyanolara odaklandım ve minimoog’u öğrendim. Antalya’da çok fazla bu alanda imkan olmadığı için, araştırmalarımı hep internet üzerinden yapıyordum.
Yurt dışına çıkıp Almanya’ya gidince, müzik ile olan ilgim, o güne kadar yaptığım çalışmalar ve araştırmalarım beni daha çok prodüksiyona yönlendirdi. O dönemlerde Antalya’da bir rap grubuna alt yapılar hazırlıyordum.
Yurt dışından dönüp İstanbul’a geldiğimde rap ile olan bağım devam etti. O zamanlar adı ‘Nefret’ olan Ceza’nın da yer aldığı rap grubuna alt yapılar yaptım. Hatta sonrasında Ceza ile Türkiye turnesi yapmıştık, benim de adım o zamanlarda DJ Yeter’di.
Sanırım bir de DJ okulunuz var?
İstanbul’daki okulumuz Türkiye’nin en büyük DJ okulu, bugüne kadar 3500 öğrenci yetiştirdik. Amsterdam’daki okulumuz ise bir senedir eğitim hayatına devam ediyor. 3 hafta önce de Amerika’da Los Angeles’ta bir şube açtık, önümüzdeki ay orada da eğitimlere başlıyoruz. Şirketimizin adı Connection Recors DJ Academy, amacımız bütün öğrencilerin birbiriyle bağlanabilmesi, dileyen öğrencimiz ister İstanbul’da, ister Amsterdam’da, isterse de LA’de eğitimini almaya devam edebilecek. 3 ülke arasında eğitmenlerimiz sürekli seyahat halinde, öğrencilerimiz 3 farklı kültür arasında müziği her yönüyle öğreniyorlar.
Dünyanın birçok ülkesinde festivallere çalıyorsunuz, şarkılarınız, remixleriniz büyük beğeniyle dinleniyor, takip ediliyor. Bütün bunlardan önce kariyerinizdeki kırılma noktanız neredeydi?
Kırılma noktası MTV World DJ yarışmasıyla oldu. Benim babam inşaat mühendisi. Ailem birçok aile gibi doktor, mühendis, avukat benzeri bir mesleğim olmasını istiyordu. MTV World DJ yarışmasında birinci olmam müzik alanındaki hedefimin tasdikleyen adımdı diye düşünüyorum. Türkiye’de gece hayatında, müzik sektöründe bir meslek edinmek ve buna sebat edip başarılı bir noktaya getirmek gerçekten de çok zor.
Ben uzunca süre hem inşaat mühendisliğinde çalıştım, akşamları eve gelip geceleri de müzik üzerine yoğunlaştım. Tam istediğim noktaya gelene kadar herhangi bir şarkı da yayınlamak istemedim.
İlk remix çalışmam Sezen Aksu’nun ‘Haydi Gel Benimle Ol’ şarkısına yapmıştım, sonra Levent Yüksel’in ‘Onursuz Olmasın Aşk’ şarkısını remix’ledim, sonra da Ajda Pekkan’ın ‘Oyalama Beni’ şarkısına remix yaptım ve internette yayınladım bu şarkıları. Bütün bu şarkıların alt yapılarını internetten alarak remixlemiştim, Youtube’da bu şarkılar büyük ilgi görünce o dönemin dj’leri şarkıları kulüplerde çalmaya başladı. Ve bütün bu süreç en sonunda da beni plak şirketleriyle bir araya getirdi.
Şöyle bir geri dönüp bakıyorum, o zamanlar remixler albümlerin son şarkısı olurdu, versiyon gibi, şimdilerde ise artık A1 olarak yer alıyor. Seneler içinde dinleyici kitlesinin de ilgisi, alakası giderek arttı, müzik de çok değişti ve gelişti.
2010 senesinde Kral TV Müzik Ödülleri’nde Ajda Pekkan – Oyalama Beni remix’im ile En İyi DJ ödülünü aldım. Bu o dönemde bir DJ’in aldığı ilk ödüldü. Bu ödülün de bir diğer önemli adım olduğunu düşünüyorum.
Ödüllerden sonra müzik üretiminiz nasıl değişti?
Bu sürecin ardından elektronik dans müziğine daha fazla eğildim. Bu alanda şarkılar yaptım, o dönem EDM çok popülerdi. Ama yaptığım şarkılar sadece festivallerde çalınıyordu. Daha sonra kendi plak şirketimi kurdum. Connection Records ile birlikte yetenekli öğrencilerin prodüksiyonlarını kendi plak şirketimizden yayınlamaya başladık. ‘Tuesday’ single’ına gelene kadar nerdeyse 100’e yakın şarkı yayınladık. ‘Tuesday’ ile yepyeni bir sayfa açtık, daha yeni bir dünya sound’u yola devam ettik.
Başarılı bir şarkının sizin için bir matematiği var mı?
DJ olmanın büyük bir artısı var çünkü insanların ve kitlelerin neye, hangi şarkıya nasıl tepki verdiğini çok iyi gözlemliyoruz ve biliyoruz. Bu sayede seneler içinde insanların nelerden hoşlandığını daha iyi öğrendim.
Tuesday’in Global Başarısı
‘Tuesday’e gelirsek, şarkının geçtiğimiz sene yakaladığı dünyaca başarısını ve o serüveni bir de sizden dinleyelim?
Amatör dönemlerimden başlayıp, beat yaptığım dönemlere, MTV World DJ ödülü, Kral TV Müzik Ödülü, remixler, katıldığım birçok başka yarışmalar ve aldığım dereceler bunlar hepsi benim için güzel tecrübelerdi. Bu anlattığım dönem harika bir serüvendi, o serüveni tamamladım ve sayfayı kapattım.
Bütün bunlardan sonra yeni bir Burak Yeter olarak ilerlemeye karar verdim, daha global bir iş yapmak istedim. Biriktirdiğim bütün şapkalarımı dağıttım ve yeniden başladım, ilk global parçamı Spinnin’ Records’tan ‘Happy’ şarkısını yayınlayarak yaptım. İkinci şarkı yine aynı şirketten ‘Go’ şarkısıyla oldu, üçüncü şarkı ise ‘Tuesday’ oldu.
Peki Tuesday'i nasıl yaptınız? Yaptığınızda bu şarkının bu kadar tutacağını tahmin etmiş miydiniz?
Tuesday’i LA’de yaşadığım dönemde yapmıştım. LA’de gece hayatı kulüplerde bittiğinde evlerde partiler devam eder. Biz de R&B temalı bir ev partisinde çalıyorduk. O gece birkaç şarkıya remix yapmıştım. ‘Tuesday’i de o gece ilk kez o ev partisinde e çalmıştım, herkes çok beğenmişti. Partideki herkes bana bu şarkıyı hemen yayınlamam gerektiğini söyledi.
Menajerlerle görüşmeye başladım, Rusya’da bir arkadaşıma gönderdim şarkıyı. Oradaki plak şirketi şarkıyla çok ciddi şekilde ilgilendi, şarkı ilovemakonnen’in şarkısı olduğu için haklarının alınması için başvurduk ve bu işlemleri tamamlayıp ‘Tuesday’i Rusya’da piyasaya sürdük. Yayınlanmasından 2 hafta sonra şarkı Rusya’da birinci sıraya yerleşti. Şarkı dünyaca başarı yakalarken, Rusya’da son 5 yılın mega hit’i seçildi.
Tuesday’in Rusya’daki başarısını görünce diğer ülkelerde de yayınlamak ve Avrupa’da ilerlememiz 1 yılımızı aldı. Bunun için yeni bir ekip kurduk önümüzdeki dönemlerde neler yayınlayacağımı da planlayarak bir yola çıktım. ‘Tuesday’ yayınlandığı tüm Avrupa ülkelerinde de birinci oldu. Almanya, Hollanda, Fransa, İspanya gibi ülkelerde sıralamalarda yukarıda olmak çok zordur, ‘Tuesday’ şarkısı 77 ülkede bir numaraya ulaştı.
Tomorrowland Sürprizi
Tuesday'in başarısından sonra, dünyada birçok yerde çaldığınız. Bütün sahne aldığınız festival ve mekanları düşününce sizi en çok etkileyen kalabalık ya da festival hangisiydi?
Geçen sene Avusturya’daki ‘Electric Love’ festivalini unutamıyorum. Oradaki enerji, beni izleyen ve dinleyen kitle hala hep aklımdadır. Bu sahne benim için de global anlamda ilk olarak sahne aldığım en büyük organizasyondu, bu bakımdan da benim için yeri ayrıdır. Hatta bu performanstan bir klip yayınladık Youtube’da hala çok trafik alıyor bu video. Türk bir DJ olarak uluslararası arenada performans göstermekten ötürü inanılmaz gurur duyuyorum. Dün onaylandığı için açıklayabilirim, bu senenin büyük sürprizi Tomorrowland’de bu sene sahne alacağım. İlk defa Türk bir DJ bu festivalde sahne alacak, bu benim için çok önemli bir performans olacak. Tomorrowland’deki performansım için planlarımız var, çok heyecanlıyım bu sahne için.
Tuesday’in dünya çapındaki başarısından sonra yeni şarkı yapmak ve yayınlamak sizde farklı bir baskı yaratıyor mu?
‘New World’ projesine başlamadan önce 10 tane şarkı yapmıştım, “Tuesday” bunlardan sadece birisiydi. Tuesday’in yakaladığı bu başarı yeni şarkılar üretmemde elbette bana katkı sağlıyor.
Çalışmaya ve şarkı yapmaya devam ediyorum, nerdeyse 5 yıllık dönemde yayınlanabilecek kadar henüz piyasaya çıkmamış yeni şarkım var. Yine de üretmeye de bir yandan devam ediyorum. Bütün bunlar bir yana çok güçlü bir ekiple çalışıyorum. Hem Türkiye’de, hem de global anlamda şarkılarımın yayınlanması ve tanıtımı için çok planlı bir çalışma ile ilerliyoruz.
Geçen yıl ‘Tuesday’ listelerde ilk üç sırada Ed Sheeran – Shape Of You, ve Despacito ile hep yarıştı. Şarkımın böyle güçlü şarkılarla yarışıyor olması benim için gurur verici bir başarı. Bu arada henüz Asya ve Brezilya pazarında şarkımızı yayınlamadık, oralarda daha da büyük başarılara imza atacağını düşünüyoruz.
Peki bu kadar yoğun bir turne halindeyken, yeni şarkılarınızı nasıl üretiyorsunuz?
En iyi şarkı üretimini uçakta yapıyorum. Telefonla bölünmediğim tek ortam sanırım uçakla seyahat ettiğim anlar. Aslında şimdilerde uçaklarda da internet var biraz bu zorluyor beni de (gülüyor). Ama gerçekten de tamamen konsantre olarak uçak seyahatlerimde ürettiğim çalışmalar ile çoğu şarkımı hazırlıyorum.
Yakın zamanda yeni single’ınız ‘Crash’i yayınladınız. Detayları hakkında neler söylemek istersiniz?
‘Crash’in üzerinde bir senedir çalışıyordum. Güçlü bir İngiliz vokal ile çalıştım, adı Shawn. Kendisi Amstertam’a geldi, şarkının kayıtlarını orada tamamladık.
Şarkıya 3 farklı versiyon hazırladık, şu an yayınlanan versiyon ile yaza uygun bir başlangıç yapmak istedik. Daha sonra şarkının remixlerini de yayınlayacağız. Şarkıya da Kolombiya’da çok eğlenceli bir klip çektik, hikayesini de çok orijinal buluyoruz.
DJ’lik son senelerde gençlerin de çok önem verdiği bir alan, bu yönde ilerlemek isteyenlere ne önerirsiniz?
Zaman kaybetmesinler, teknoloji ve internet sayesinde her şey daha erişilebilir. Yeter ki ilham bulacakları bir durum olsun, o zaman üretmek daha kolay olacaktır. Yeni nesil deyim yerindeyse bulundukları her yerden müzik yapabilirler. Mobil olmak günümüzün gerçeği, gençler de bu konuda çok iyiler bence kendilerine güvensinler ve azimle, yılmadan üretmeye, yeni soundlar yaratmaya araştırmaya devam etsinler.
Paylaş