Paylaş
‘The Away Days’ yeni single çalışmaları ‘Paris’in prömiyerini, geçtiğimiz hafta yurtdışındaki müzik piyasasında hatırı sayılır bir yeri olan Spin Magazine aracılığıyla gerçekleştirdi.Grubun bundan önceki single’ı ‘Your Colour’ın da prömiyeri Clashmusic tarafından yapılmıştı.
Gezi dönemi sonrasında NME’de röportaj vermiş, belki de Türkiye’den çok yurtdışı müzik basınında daha çok yer almış bir grup The Away Days. 2012 senesinde kurulan grup 2 sene içinde ekip içinde değişiklikler yaşasa da, şu anki haliyle daha profesyonel olduklarını yayınladıkları single çalışmalarıyla da gösteriyorlar.
Özellikle bu son iki single çalışmalarının global müzik arenasında ses getirmesi, daha doğrusu grubun edindiği bu uluslararası bilinirlik çok da tesadüfi değil. Grup müzik çalışmalarına verdiği önemim yanı sıra, basın ilişkilerini de büyük bir titizlikle yürütüyor.
Uzun zamandır grupla bir röportaj yapmak hayalimdi. Ekip ile geçtiğimiz hafta provalarını yaptıkları stüdyoda bu söyleşiyi gerçekleştirdik. Eğer hala The Away Days’ten haberdar değilseniz, sizi şöyle alayım;
‘The Away Days’ nasıl kuruldu?
Oğuz: 2007-2008 civarı ben Antalya’da yaşarken cover’lar yaptığım bir grubum vardı. Sonra Üniversite için İstanbul’a gelince Sezer ile tanıştım. Sezer ile enerjimiz çok iyi uyuştu, Dogstar’da çalmaya başladık. Zamanla kendi şarkılarımızı yapmaya başladık, basçı, baterist aramaya başladık. Grubu kurup şarkılar yapmaya başladık. Seneler içinde Sezer ve benim dışımda grup epey değişti. Şu anki halimizle Haktan, Ulaş, Orkun, Sezer ve ben(Oğuz) olarak yola devam ediyoruz.
Türkiye'de yabancı isimle grup müzik grubu kurmak zor iş, eminim epey tepki de almıştır. Nerden geliyor isminiz?
Oğuz: Away Days ismini duygu olarak deplasman olmakla, buraya ait olmamakla alakalı bir fikirden yola çıkarak koymuştuk. İsmimizden çok memnunuz aslında, ama şu an bir gruba isim koysak galiba başka isimleri de düşünürdüm.
Sizi ilk defa ‘Disco Kralı’nda görmüştüm. Sanırım o ilk canlı yayın tecrübenizdi, sonrası nasıl etkiledi sizi?
‘The Away Days’ olarak o dönem iki tane Peyote konseri yapmıştık. Bir gün stüdyoda Okan Bayülgen’in programdaki gitaristi Tuncer abi de vardı, orda bir anda ‘bu Cumartesi Okan’da çalmak ister misiniz? ‘ dedi. Biz de kendimizi canlı yayında bulduk. Program sonrası tabi ki bilinirliğimiz arttı, tüm çalışmalarımız da ivmelenmiş oldu.
‘How Did It All Start’ Ep’niz çıktı ve sonrası nasıldı?
Çağan Tunalı ile EP üzerinde çalışıyorduk, elimizdeki şarkılarla daha da fazla uzatmadan online olarak yayınladık. Müziğimize gelen olumlu tepkiler EP sonrasında ciddi bir şekilde giderek artmaya başladı. Ama EP’nin çıktığı dönem aslında hepimiz daha amatördük, bir menajerimiz de yoktu. Promosyon pek yapamadık. Doğruyu söylemek gerekirse bu anlamda dinleyici ile bir bağ kurmamıza faydası çok oldu. EP’nin ardından ‘New Comers’ festivaline davet ettiler.
SXSW’da sahne aldınız, epey ciddi bir durum bu. Biraz anlatır mısınız o süreci.
Bütün gruplar gibi biz de SXSW’e başvurumuzu yaptık. Yaklaşık 20.000 sanatçının başvurusu oluyor sanırım ve bunlardan 1000-1500 civarı kabul oluyor. Biz bir de ilk rounda kabul edildik. Performansımızı dinleyen kitle çok ilgiliydi, bütün götürdüğümüz CD’leri de satın aldılar. Aslında konserin güzel geçmesinden ziyade, bu festivalde biz çok güzel kontaklar yaptık.
Bütün müzik endüstrisi burada olduğu için bu anlamda bulunmaz bir fırsattı. SXSW parti havasında geçen inanılmaz bir tecrübe, harika bir festivaldi. SXSW’daki normal konserimizin dışında şans eseri bir de otel odasında bir konser daha verdik. İzleyiciler arasında Guardian’dan gazeteciler de varmış. Konser sonrasında sohbet ettiğimizde bizi bu kadar beğeneceklerini tahmin etmediklerini itiraf etmişlerdi. Bu konser sayesinde böylece Guardian’da da yer aldık.
Hep İngilizce mi yazacaksınız şarkı sözlerinizi?
Bizi takip edenler İngilizce yolunda başarılı olduğumuzu gördükleri için, daha da teşvik ediyorlar. Bazı gruplardan da bu anlamda destekleyenler daha da oluyor bu sayede. Gece ve Sakin grubunun elemanları en büyük destekçilerimiz diyebiliriz.
Evet hep İngilizce şarkılarla yolumuza devam edeceğiz.
Sözleri kim yazıyor?
Oğuz: Sözleri ben yazıyorum. Daha çok müziğin ruh haline göre çıkıyor sözler. Çok fazla not alıyorum, sözler çok elimde.Çoğu zaman melodinin üzerine sözleri yazıyorum.
Şu an yurt dışında müzik yapan bir grup olsaydınız, her şey daha farklı olur muydu?
Kesinlikle her şey çok başka olurdu.Yaptığımız müzikle bence mutlaka orda da keşfedilirdik diye düşünüyorum. Yine de tüm gayretlerimiz bir gün yurtdışına gitmek üzerine onu belirtmek isterim.
İngiltere’de yaşayıp müzik yapan binlerce grup var. Her müzik grubu gibi onlar da NME’de yer almak istiyorlar ama bu işler o kadar da kolay olmuyor. Onca müzik yapan grubun arasında diğerlerinden farklı olmak, sesini duyurup aralarından sıyrılmak çok zor gerçekten.
Bizim Türkiye’den İstanbul’dan The Away Days olarak yaptığımız müzikle NME, Spin, Guardian gibi büyük mecralarda yer almamız gerçekten bizim için çok mutluluk verici. Aslında ‘İstanbullu bir İndie grubu’ olmak yurt dışında çok ilgi çekiyor ve merak ediliyor. Şarkılarımızı dinledikten sonra beklemedikleri sound’la karşılaşıyorlar sanırım. Tam olarak nereden olduğumuzu ilk etapta anlayamıyorlar dinleyiciler.
Son zamanlarda nasıl gidiyor çalışmalarınız? Şu an yurt dışı için neler yapıyorsunuz?
Müzik yapmanın dışında bir de en çok yurt dışında müzik yapabilmek için bir o kadar enerji harcıyoruz. Plak şirketleri, menajerler ile ne kadar kontak varsa hepsini bulup, görüşmeye çalışıyoruz. Olumlu tepkiler alıyoruz, ama daha yolumuz var.
‘Your Colour’ single'ının Clashmusic 'te prömiyeri yapıldı. Bu bağlantıları nasıl kurdunuz?
Bunun için aynı Avrupa’daki gruplar gibi çalışıyoruz. Tıpkı onlar gibi bizim de yurtdışında PR’ımızı yapan bir şirketle çalışıyoruz. SXSW sonrasında bizimle temasa geçip çalışmak istemişlerdi.
Benzer şekilde Amerika için de ayrı bir PR’ımızı yapan şirketle çalışıyoruz. Yurt dışında bu iş nasıl profesyonel olarak yapılıyorsa biz de İstanbul’dan yaptığımız müzikle onlarla aynı koşullarla bu kulvarda koşuyoruz.
Şimdilerde de Spin Magazine yeni single ‘Paris'in prömiyerini yaptı. Şarkı da klip de harika, nerede çektiniz? Şarkının hikayesi nedir?
Klibi Maslak’ta 5-6 saatte çektik ama baya zorlandık. Klip çekiminde polisler geldi, kaçtık. (Gülüyorlar)
Şarkının hikayesine gelecek olursak; ‘New Comers’ festivalinde çalacağımız zaman, yurtdışından çok sevdiğim bir arkadaşım geliyordu. Festival için provalar yaparken yeni bir şarkımız vardı, adı da yoktu. Prova sırasında sohbet ederken ‘en son nerde kaldın? ‘ diye sorduğumda ‘Paris’ dedi ve o isimsiz yeni şarkımız da ismini bulmuş oldu bu sohbet ile.
‘Paris’ biraz bana Foals’u andırıyor sanki?
Biz Paris’i 1,5 sene önce yapmıştık. O zamanlar daha ilk şarkılarımız, elbette etkilenmeye de çok açığız. Şarkının mix’i için de daha önceden Foals ile çalışan Claudius ile çalışmıştık. Bu yüzden Foals hissi almanız aslında gayet normal. Epey önce yaptığımız şarkı olduğu için, bütün konserlerde çalıyorduk, artık yayınlayalım da yenilerine sıra gelsin istiyoruz.
Peki albüm hazırlıkları nasıl gidiyor?
İçimize sinen bir plak şirketi anlaşma yapmadan albüm çıkartmak istemiyoruz. Tüm bağlantıları düzgün yapıp ondan sonra bir albüm çıkartmak istiyoruz. Güzel gelişmeler oluyor, şimdi söylemeyelim ama yakında haberlerini alırsınız.
Bu arada 5-6 aydır stüdyoya kapanıp 20’den çok şarkı yaptık. Sound olarak da farklılaşıyoruz ve çok heyecanlıyız bu anlamda.
Türkiye’de plak şirketi için bir arayış var mı?
Aslında bizi yurt dışında tanıtmak isteyen Türk plak şirketleri de var. Ama hala görüşmelerimiz devam ediyor net bir şey söylemek zor. İlk albüm bu anlamda çok önemsiyoruz, doğru anlaşmayla güzel bir ürün çıkartmak istiyoruz.
Bizim yaptığımız müzik ve gittiğimiz yol çok belli. Kendimizi de değiştirmek gibi bir gayemiz hiç yok. Sonunda ya ‘The Away Days’ olarak bu işi yaparız ya da bu işi kapatırız. İstemediğimiz bir müzik ve içimize sinmeyen bir albüm çıkartmayacağız.
Türkiye'de olanlardan nasıl etkileniyorsunuz? Müziğinize yansıması nasıl?
Müziğimize direk bir yansıması aslında yok. Yani Türkiye’de olanlardan etkilenerek beste yapmak gibi bir durumumuz yok. Ama bu ülkede yaşadığımız için, elbette yaşananların hepsi tabi ki bizi de etkiliyor, çoğu zaman üzüyor. Ama gündeme uygun şarkı yapmak veya bunu bir promosyon aracı olarak kullanmak bizim için uygun değil.
Grup yarın (26.07.20114) Peyote saat 23:00’de sahnesinde olacak. Bayram trafiğine girmeden önce harika bir konser olacak, İstanbul’da kalanlar veya İstanbul’a gelenler için güzel bir alternatif olabilir.
Ayrıca 20 Ağustos’ta Küçükçiftlik Parkı’ndaki Portieshead, Savages gibi büyük grupların sahne alacağı Midtown Fest’te de The Away Days’i izleyebilirsiniz.
Grubun resmi Facebook sayfası : https://www.facebook.com/theawaydays
BAYRAMDA KONSER ARAYANLARA
Bayram tatilinde İstanbul’da kalanlar veya azalan İstanbul nüfusunu fırsat bilip sakin İstanbul sokaklarında gezecek olanlar için harika konserler var.
The Away Days @ Peyote, İstanbul, @26.07.2014, 23:00
Emre Aydın @ Jolly Joker, İstanbul, @26.07.2014, 22:00
Can Gox @Beyoğlu Hayal Kahvesi, İstanbul, 26.07.2014, 00:00
Sapan @Beyoğlu Hayal Kahvesi, İstanbul, 29.07.2014, 22:30
Portecho ‘Live’ @Topless, İstanbul, 31.07.2014, 22:00
Dream Theather @Küçükçiftlik Parkı, İstanbul, 31.07.2014, 20:30
KARIŞIK KASET
The Away Days ile röportaj yapıp onlardan Karışık Kaset listesi almadan bırakmadım elbette. Bu yazının listesi onların elinden çıktı.
Liste Spotify’da Karışık Kaset by The Away Days adıyla da oluşturuldu.
Keyifli dinlemeler…
1.Drenge - Backwaters
2.Wild Beasts - Mecca
3.Splashh - Need It
4.Slow Club - Tears of Joy
5.Jungle - The Heat
6.Alt-j - Hunger of thePpile
7.Pure x - Heaven
8.CYMBALS - Like An Animal
9.The Drums - What we Had
10.Avi Buffalo - So What
11.Alvvays- Adult Diversion
12.Washed Out - All Over Now
13.Fleet Foxes - Grown Ocean
14.Gorkem Han Jr - Ocean
15.Jagwar Ma - Let Her Go
16.Fat White Family - Is it Raining In Your Mouth?
17.Glass Animals - Hazey
18.The Head and the Heart - Summertime
19.Portugal, The Man - Purple Yellow Red and Blue
20.Ben Khan – Youth
21.The Away Days – Your Colour
Paylaş