Klasik müzik dünyasının büyük kaybı

20. ve 21. yüzyılın en önemli orkestra şeflerinden biri olan Claudio Abbado 20 Ocak’ta hayatını kaybetti.

Haberin Devamı

Klasik müzik dünyasının büyük kaybı

80 yıllık ömrüne Milano La Scala Operası, Viyana Devlet Operası, Londra Senfoni Orkestrası ve Berlin Filarmoni Orkestrası gibi kurumlarda şeflik ve müzik direktörlüğü gibi görevleri sığdıran Abbado’nun geçen senelerde İstanbul Müzik Festivali kapsamında İstanbul’a gelmesi söz konusu olmuştu. Ancak Abbado’nun sağlık sorunları sebebiyle bu program iptal edilmişti. Abbado, Milano La Scala Operası’nda Leyla Gencer ile de birlikte çalışmıştı. Mahler kayıtlarıyla tanınan Abbado’nun 26 Ocak Pazar günü saat 19.30’da Mezzo TV’de Lucerne Festival Orkestrası’nı yönettiği Mahler 2. Senfoni konseri izlenebilir.

Haberin Devamı

CEYLAN ERTEM’İN 3. STÜDYO ALBÜMÜ GELİYOR!

Ceylan Ertem’in 2012 yılında çıkarttığı ‘Ütopyalar Güzeldir’ albümünden 2 sene sonra yeni albüm çalışmaları için tekrardan stüdyoya girdi. Üstelik bu albümde Yıldız Tilbe, Elif Çağlar, Mabel Matiz, Cenk Erdoğan, Ediz Hafızoğlu, Cem Tuncer ve Can Güngör’ün de bestelerine yer vereceğini twitter’dan da duyurdu. Ceylan Ertem’in sosyal medyada verdiği bu bilgilerin üzerinden çok vakit geçmeden Mabel Matiz ile olan çalışmasının meyvesi ortaya çıktı.

Klasik müzik dünyasının büyük kaybı

Kör Heves’ adlı söz ve müziği Mabel’e ait şarkının stüdyo kayıtlarını hızlıca tamamlayan ikili, önceki gün şarkının klibini de Youtube üzerinden yayınladı. Söz konusu şarkının klibi stüdyodaki kayıt anlarından oluşurken, Mabel Matiz de Ceylan Ertem’e şarkıda eşlik ediyor. Bu yazıyı yayına hazırlarken sürekli dinlediğim ‘Kör Heves’ , Ceylan Ertem’in yeni albümünü beklemek için harika bir sebep oldu benim için de.

7 ŞUBAT’TA REPTILE YOUTH İSTANBUL’A GELİYOR

Klasik müzik dünyasının büyük kaybı

Haberin Devamı

4.’sü düzenlenen ‘Avea Escape To Music’ kapsamında Reptile Youth 7 Şubat’ta Roxy’de sahne alacak. İlk albümlerinden ‘Speeddance’, ‘Black Swan Born White’ veBe My Yoko Ono’ gibi şarkılarıyla hafızalara yer eden grup, Mart ayında piyasaya çıkacak olan 2. albümleri ‘Rivers That Run For A Sea That Is Gone’ın heyecanını yaşıyor. Albümden çıkacak olan ilk single ‘JJ’in 10 Şubat’ta yayınlanması planlanırken, Danimarkalı ikili ilk defa İstanbul’da sahne almak için gün sayıyorlar. Özellikle İndie akımı severler, ajandalarınızda şimdiden 7 Şubat’a yer açmanızı öneririm.

MÜZİKLİ KARİYERLER # 3: BURAK TÜZÜN

‘Müzikli Kariyerler’ röportaj serisi hız kesmeden devam ediyor. Bugünün konuğu Şef Burak Tüzün.

Klasik müzik dünyasının büyük kaybı

Haberin Devamı

Müzik ile ilgili hatırladığınız ilk anınız nedir?

Müzikle ilgili hatırladığım ilk anım babam Edremit'te Orduevi Komutanlığı yaparken, henüz 4-5 yaşlarımda eğlencelerden sonra salon kapanınca hızlıca içeriye girip biri beni buluna kadar org çalmaya çalışışımdır.

Konservatuara keman bölümünden kabul edilmişsiniz. Keman seçmenizdeki ana sebep neydi?

1981 yılında konservatuvara 11 yaşında kabul edildiğimi düşünecek olursak, ki bilgiye ulaşmanın günümüz kadar kolay olmadığı günlerde zaten bildiğim çalgı sayısı çok fazla değildi. Bende en göze çarpan iki çalgıyı giriş formunda işaretledim: Keman ve piyano. Juri beni keman bölümü için uygun buldu.

Konservatuarda eğitiminize devam ederken orkestra şefliğine doğru bir kariyer planlamak nasıl ortaya çıktı?

Haberin Devamı

Lisans döneminde iki yıl öğrenci orkestrası müdürlüğü yaptım. Müdürlük dediysem öyle profesyonel bir görev aklınıza gelmesin. Yoklama almak, notları temin etmek, konser afişleri, davetiyelerini hazırlamak gibi işler. Rahmetli Hocamız Hikmet Şimşek'in yakınındaydım. Onun bageti de genelde benim yakınımdaydı. O zamanlar geceleri odanın ışığını söndürüp kendimce şeflik çalışırdım. Sonraları orkestral eserlerde söyleyecek sözlerim olduğunu fark ettim. Lisans III sınıfında şef olmaya ve Moskova Konservatuvarı'nda okumaya karar verdim.

Size Rusya'daki bu dönem nasıl bir katkı sağladı.

Moskova Konservatuvarı'nda altı yıl okudum. Ruslara, Rus topraklarına kendimi hep yakın hissetmişimdir. Belki o topraklarda da bizim topraklarımızdaki gibi büyük acıların saklı olmasındandır. Disiplinleri, soğuk hava, şovdan uzak davranışları, sanata ve bilgiye olan saygıları beni hep çekmiştir. Moskova'da mesleğimin yanı sıra öncelikle sahip olduğumuz kendi kültürümüzün ne kadar değerli ve özel olduğunu öğretti. Diğer kültürlere saygı duymayı, diğer kültürlerden kendime bakmayı öğretti.

Haberin Devamı

Orkestra şefi, orkestradaki müzisyenleri yönetiyor, belirli bir düzende çalmalarını sağlıyor. Hep merak etmişimdir, bunca müzisyen bir şef olmadan gerçekten çalamaz mı? Şefin bu anlamdaki müzisyenler üzerindeki en önemli etkisi nedir.

Bir çalgı onu çalan biri olmadan ne işe yarar ki? Orkestra, şefin çalgısı; ortaya çıkan müzik, şefin müziği, yorumudur. Eğer prova sürecini ve verimini etkileyecek şefe bağlı olmayan bir problem yoksa konserde duyduğunuz kadardır şefin ustalığı. Tabi orkestralarda çalgılara benzer. Fabrikasyon bir kemanla üstad bir yapımcının elinden çıkma keman hiç bir olur mu? Tabi ki tersi de söz konusu. Dünyanın en iyi kemanını usta olmayan birinden ne kadar zevkle dinleyebilirsiniz?

İyi veya daha etkili bir orkestra şefi nasıl olunur? Sizin mesleğinizin gelişimi nasıl oluyor?

Sanatta başarıyı dallara göre ayırmadan şunları söyleyebilirim. Öncelikle sanatçının "söyleyecek söz"ü olması gerekir. Bu mesleğiniz hakkındaki teknik ve müzikal yeterliliğinizin yanı sıra evreni algılama ve yorumlama sınırlarınızla birleşince anlam kazanır. Yaşama, evrene duyarsız bir kişinin yorumu olamaz. O olsa olsa iyi bir taklitçi olabilir. Orkestra Şefliğinde diğer dallara göre farklı olan şey bir sanatçı topluluğuna liderlik etme zorunluluğudur. Doğada problem yoktur. Problem insanın olduğu yerdedir. Burada psikoloji, liderlik gibi özellikler öne çıkar. Gerçek başarı bütün bu parçaların birleşmesiyle ortaya çıkan resmin sanatsal değeri ile doğru orantılıdır.

Kendinize örnek aldığınız, size mentor olan şef veya müzisyen var mıdır?

O kadar çok ki. Ama özellikle bestecilere olan hayranlığımı belirtmek isterim. Doğanın içinden o sesleri derleyebilen bütün ustalara hayranlık duymamak elde mi?

Sizin dinlemekten zevk aldığınız müzik türleri nelerdir? Favori grup ya da sanatçılarınız?

Her türlü müziği dinlerim. Ama Halk müziğinin bende ayrı bir yeri vardır. İnsanın ve insana dair her şeyin en yalın ve doğal ifadesi gibi gelir bana, yalın ama derin. Şakacı bile olsa. Yerel sanatçıları dinlemeyi severim.

Konserlere gidiyor musunuz? Gittiğiniz konserlerde hatalar gözünüze çok çarpıyor mu, ya da bu bir orkestra şefi olarak görmeden yapabiliyor musunuz?

Tabi ki konserlere gidiyorum. Tabi ki hata olduğu zaman bunu anlamamaya imkan yok. Allah düşmanımın başına vermesin. Böyle durumlarda sahnenin üzerinde ben varmış gibi heyecanlanırım.

Issız bir adaya düşseniz yanınıza alacağınız 3 parça ne olurdu?

Zor soru. Herhalde Bach, Mozart ve Chopin'den birer eser seçerdim.

En zevk aldığınız klasik eser hangisidir?

Bunlar cidden zor sorular. Böyle net ayırımlar yapmayı düşünmüyorum. Ama şöyle söyleyebilirim; benim için Chopin'in yeri sanki daha farklıdır.

Dinlediğinizde sizi duygulandıran bir müzisyen var mı?

Böyle çok sanatçı var. Buraya onlarca belki yüzlerce isim yazabilirim. Yalnızca enstrümancılar değil; şancılardan çok sayıda üst düzey sanatçı var.

Klasik müzik tarihine baktığınızda eserlerinin çok abartıldığını düşündüğünüz müzisyen var mı?

Geçmişten günümüze zaten doğal bir eliminasyon ile gelen besteciler için böyle bir şey söyleyemem. Ama günümüz bazı bestecileri ve eserleri hakkında bu tür düşüncelerim var.

İmkanınız olsa, en çok hangi klasik müzik bestecisiyle tanışmak isterdiniz?

Korsakov ile tanışıp Orkestrasyon çalışmak isterdim.

İstanbul Devlet Senfoni Orkestrası’nın bu haftaki konseri, Şef Burak Tüzün yönetiminde 24 Ocak Cuma günü Fulya Sanat Merkezi’nde saat 20.00’de gerçekleşecek. Solist Hande Küden’in seslendireceği J.Sibelius’un Keman Konçertosu’yla başlayacak olan konser, S. Alnıtemiz’in Nasrettin Hoca eseri ile devam edecek.

Yazarın Tüm Yazıları