Paylaş
Harun gerek işine olan aşkı, gerekse sahip olduğu nefis sesiyle çok özel bir sanatçı. 2018’in sonlarına doğru Sezen Aksu ile düet yaptığı yeni şarkısı ‘Geçmişe Susmasını Söyle’yi yayınladı. Şarkı yayınlanır yayınlanmaz hemen üzerine Harun ile oturup konuşmak istedim. Hem Harun’un müzik geçmişini, hem de bu özel şarkının hayata geçiş sürecini ilk ağızdan sizlere aktarmak istedim. Detayları gelin hep birlikte Nuri Harun Ateş’ten dinleyelim:
Müzik hayatına nasıl girdi?
İzmirliyim ben İzmir’de büyüdüm. Girit göçmeni bir ailenin çocuğuyum. Anneannemin annesi mandolin çalarmış, babaannem ise çok güzel şarkı söylerdi, ama müziğin içinde büyüdüğümü söyleyemem. Tabii evimizdeki Coşkun Sabah—Anılar kasetini saymazsak. Tabii bir de karışık oyun havaları kaseti. O kaset ki beni dalağım şişene kadar oynatmıştır. Hele içindeki ‘Azize’ şarkısı yok mu, işte o şarkı fon müziğidir bebekliğimin. Üzerime annemin kıyafetlerini giydiğim gibi başlarmışım oynamaya tabii büyüyünce ne olacaksın diye sorduklarında cevabım “Dansöz” olurmuş. İşte böyle başlamış hikâyem tabii annem eczacı babam eczacı o yüzden kimsenin aklında gerçekten dansöz olma ihtimalim yok. Zaten olamadım da, içimde kaldı resmen neyse yolum allahtan sahneye çıktı da çok da uzaklaşmamış oldum ilk hayalimden. (gülüyor)
Yani anlayacağınız müziğin içinde denizin ortasındaki bir tekne gibi bir oraya bir buraya savrulup yolunu bulmuş biriyim. Aynı bir tekne gibi ben de bir sürü yere yanaştım ama sahnede olacağım en baştan beri belliydi, çocukluğumdan beri bunu istiyordum, garip bir kendini anlatma, onaylanma, sevilme dürtüsüyle doğmuşum yapacak bir şey yok. Ama insanı hayat savuruyor oradan oraya. Konservatuara girişim, operayla tanışma, yeteneğimin farkına varışım derken yıllar geçti.
Şimdiki kariyerime bakınca aslında engeller benim yolumu çizdi diyebilirim. Annemin, giyip oynadığım kıyafetlerimi elimden alıp yasaklaması, konservatuara girme isteğimin her yol denenerek engellenmeye çalışılması, her türlü farklılığımı törpülemeye çalışan bir çevre ve hiçbirine eyvallah demeyen bir ben. Şimdi şimdi tahlil edebiliyorum baya garip bir bünyem varmış, bana bir şeyi yapma deyin, sonra ben onu nasıl yapacağımın bin tane yoluyla geri geleyim. Yani özetle müzik her şeyle mücadele etmemin en keyifli yoluymuş ve bu yüzden içsel olarak ona yönelmişim diyebiliriz.
Geri dönüp baktığında şu anki kariyerine bakınca ailenle olan bu süreç için neler söyleyebilirsin?
Zaman kaybettim diyebilirim.
Ailem benim gibi bir çocuk hayal etmemişti zaten ailelerin en büyük sorunu da bu bence çocuk olmadan hayal kurmaya başlamak. Neyse dediğim gibi sanatla alakalı bir aile değillerdi ve aile mesleği olan eczacılığı sürdürmemi bekliyorlardı.
Mesela annem sürekli şöyle derdi “ Bizim ailede sanatçı yok, sen nereden biliyorsun yetenekli olduğunu “(gülüyor). Açıkçası bilmiyordum, zaten anneme bile utana sıkıla yan odadan şarkı söyleyebilmiştim ilk defasında düşünün. Şimdi mesela Aleyna Tilki’ye bakıyorum, o küçücük yaşında kendine güvenine ve yaptığı güzel şeylere, eminim acayip bir aile desteğiyle büyümüştür.
Ama garip bir şekilde ne kadar engellendiysem o kadar çalıştım sonra da her şey değişti zaten. Bizim annemle aramızda çok büyük bir sevgi vardı hep ve o sevgi annemi daha tutucu, daha ‘el alem ne der’ gibi yaşayan biriyken, daha bana dönük, aramızdaki sevginin her şeyden daha önemli olduğunu fark edip beni destekleyen biri haline dönüştürdü.
Dünyadaki sayılı kontrtenor birisin. Kendini nasıl geliştirdin ve bu 50 kişiden biri oldun?
Az önce dediğim kariyer yolculuğumu bir gemiye benzetirsek, bu gemi bir sürü yere yanaştı ve yanaştığı yerlerden biri de operaydı. Aryaları çalıştıkça, hem sesimin hem ruhumun yatkın olduğu yeri buldum. Her şeyin başladığı yer de izlediğim bir (Farinelli) adlı filmdi. O filmdeki aryaları kendi kendime söylemeyi deneyince ve söyleyebilince bu garip durumu araştırmaya başladım ve eğitim hayatım başladı.
6 konservatuvar değiştirdim, en sonunda İsviçre’den burs aldım ve orada okudum. Dünyada sayıca kontrtenorların az olmasının sebebi gerçekten de az rastlanır bir ses türü olması ve üzerine eğilinmesi gereken bir zor bir eğitim süreci olması. İşini iyi bilen bir Foniyatrist tarafından eğitilmeniz gerekiyor, ben Türkiye’de sevgili Profesörüm Güzin Gürel’i buldum, ülkenin en iyi hocasıdır ona çok şey borçluyum. Türkiye’de okullarda sesime zarar verilmediyse veya ben kendi sesime zarar vermediysem Güzin hanımın bana öğrettikleri sayesindedir. Yurt dışındaki hocalarımdan da çok şey öğrendim. İnsan yorumculuk yolculuğunda dinlediği seslerden de çok şey öğreniyor. İlham aldığı insanlardan, iyi şarkıcılardan da kendine birçok şey katıyor. Kontrtenor olarak çok sevdiğim Andreas Scholl daha sonrasında hocam oldu zaten. Keza Sezen Aksu, Ayten Alpman, Nilüfer, Ajda Pekkan gibi ders verircesine şarkı söyleyen şarkıcılarımız var. Hepsi hikâye anlatıcısı bu isimlerin. İşte konservatuvar eğitimim ve bütün bu harika sanatçıların izini sürmek beni bugünlere getirdi.
‘Kafası Karışık Kontrtenor’ nereden çıktı, bir hikâyesi var mı?
Evet bu benim lakabım, kendim koydum kendime, ironik gibi duruyor fakat değil aslında. Kafam da repertuvarım da karma karışık tıpkı hayatlarımız gibi. ‘Barok müzik söylerken nasıl bir sonraki şarkı Müslüm Gürses şarkısı olabilir?’ diyenler oluyor. Ben her zaman söylediğim şeyi söylüyorum bu durumu merak edenlere. Sezen Aksu da, Pavarotti de, Müslüm Gürses de, Maria Callas da aynı yere dokunmaya çalışıyorlar. Söyledikleri şarkıda hissettikleri şeyi, sana da hissettiriyorlar. Bu onların yorum gücünden kaynaklı.
2015’te yayınladığın albümünden bu yana hayatındaki tecrübeleri de düşünerek. Şimdi kendi geldiği noktada nasıl değerlendiriyorsun?
İlk albümüm benim sahne şovumun albümüydü. Samsun Demir ile öyle bir karar almıştık. Samsun bey bu yönde öneride bulunmuştu, ‘sahnede şovunda nasıl söylüyorsan aynı şekilde stüdyoya gir ve bu albümü kaydet’ demişti, o albüm de bu şekilde çıktı aslında. Teatral ve organik soundlu bir albümdü. Fakat bu albüm öncesinde ve sonrasında benim yaptığım şarkılar vardı. Şimdi sıra onları dinleyiciyle buluşturmaya geldi.
Sezen’e şarkıyı göndersek albümüne alır mı?
Gelelim Sezen Aksu ile düet yaptığın ‘Geçmişe Susmasını Söyle’ye, senden dinlemek isterim bu şarkının hayata geçmesini.
Bizim yollarımız Çağlar Yerlikaya ile yıllar önce kesişti. Didem Peker bizi tanıştırdı. Çağlar da şarkı sözleri yazan, kendi kitaplarını çıkartan, hep kelimeler ve yazıyla işi olan harika birisidir. Birlikte bir şeyler yapalım diyor ama bir türlü denk getiremiyorduk. İlk albümde ‘Makyaj’ adında bir şarkım var sözleri Çağlar’a ait. Trans bireyleri anlatan çok özel bir şarkı. Şarkının sözlerini ilk duyduğumda beni acayip etkilemişti. Çağlar’a izin verirsen bu sözleri bestelemek istiyorum dedim ve sonrasında ilk şarkımızı yapmış olduk. Sonra bu yan yanalığın ikinci şarkısına geldi sıra, 2011 senesiydi, bir gün oturduk Çağlar ile geçmişten, kapanmayan hesaplardan, yaralarımızdan bahsederken yaşadığım sert bir hikâyemi anlattım ona. Çağlar bir hafta içinde “Geçmişe Susmasını Söyle”nin muhteşem sözleriyle geri döndü ve ben de besteledim. Sonra şarkıyı koydum bir kenara, çünkü şarkının enerjisi o kadar ağırdı ki, söyleyemeyeceğimi düşündüm o dönemde. Hatta bu şarkıyı başkasına verelim dedim Çağlar’a, o da tamam dedi. O dönem kime verebiliriz filan diye düşünüyoruz, bir yandan da kimseye vermek istemiyorum ama düet mi yapsam biriyle diyorum. Bir şekilde tek başıma söylemek istemedim bu şarkıyı. Sonra bu konu gitti geldi aramızda ve şarkı bir köşede kaldı. Bu sırada ben az önce senin de bahsettiğin sahne şovum olan ‘Kafası Karışık Kontrtenor’ albümünü yayınladım.
O albüme eklenmedi yani şarkı, neden?
Şarkı’yı söylemeye de paylaşmaya da hazır değildim. Bu nedenle elim gitmedi albüme koymaya
Bu arada geçen dönemden sonra mı düet gerçekleşti.
Evet, hikaye 2016 yılında başladı. Bir gün Kanyon’da Naim Dilmener ile karşılaştık, oturup sohbet ettik biraz. O dönem Sezen Aksu’nun son albümü çıkmak üzereydi, Naim bey albümdeki şarkıları dinlemiş çok heyecanlıydı. O anda aklıma bizim Çağlar ile yaptığımız şarkı geldi, dedim böyle bir şarkımız var, biz ikimiz de Sezen’e aşığız, belki Sezen Hanım’ın da hoşuna gider, albümünde söyler dedim. Naim Bey de ‘yollayıp fikrini alalım neden olmasın’ dedi. Ondan sonra aynı gece Sezen Hanım’dan Naim Bey’e cevap gelmiş, ‘Naimcim albümü tamamladım, mix mastering tamamlandı, 10 gün içinde yayınlanacak, yeni bir şarkı ekleyemem. Fakat şarkıyı çok sevdim, Harun ne istiyorsa yapmaya hazırım’ demiş. Ben tabii delirdim, ne yapacağımı şaşırdım ve beraber bir kahve içelim bana o yeter dedim.
Sonra Sezen Hanım ile düet yapma talebini nasıl ilettiniz?
Sezen Aksu ile aynı şarkı içinde buluşmak o kadar büyük bir şey ki. Her insanın ilham aldığı sanatçılar, divalar vardır; Ajda Pekkan, Nilüfer, Nükhet Duru, Sezen Aksu gibi. Bu insanlar ile aynı şeyi yapıyor gibi görünsek de onlar her zaman çocukluğumda bana hayaller kurduran şarkılarıyla ellerimden tutan kahramanlarım olarak kalacaklar. Sezen Hanım benim için ışıl ışıl parlayan kraliçe. Hal böyle olunca Sezen Hanım’a bu şarkıda düet yapalım mı demek gerçekten de aklıma gelmedi. (gülüyor)
Naim Bey’e nasıl “benimle düet yapmak ister mi acaba” dedim, hala aklım almıyor. (gülüyor) Naim Bey de ‘soralım tabi, belki de olumlu bakar’ dedi. Sezen Hanım’dan da hemen yanıt geldi ‘tabi ki seve seve yaparım’ diye. Düşününce Sezen Hanım bugüne kadar kimlerle düet yaptı Tarkan, Muazzez Abacı, Yaşar Gaga, Özdemir Erdoğan ve Levent Yüksel yani bu isimleri düşününce benim de kendisiyle düet yapacak olduğuma uzun süre inanamadım ve tabii Çağlar İngiltere’de ben burada resmen günlerce ağladık bu habere.
İlk konuştuğumuzda Sezen Hanım’ın kendi albümü çıkmıştı sonrasında takip eden dönemde de başka önemli gündemleri oldu, uygun vakit ancak 2 sene sonra geldi. 2018 yılında Açık Radyo’ya fon sağlamak için Naim Bey Sezen Hanım ile program yapıyordu. Ben de programı dinliyorum, dinlemeye doyamıyordum tabii. Sonra Naim Bey’e “program harika ikinizi de dinlemeye doyamıyorum” diye tweet attım. Program bitiminde Naim Bey Sezen Hanım’a benim düet konumu sormuş ve üzerinden 2 ay geçti geçmedi Canan Çelikçi Hanım’dan telefon geldi ve düet kayıt sürecimiz başladı, Canan hanım da çok yardımcı oldu, resmen rüya gibi bir dönemdi. Hala da o rüyayı yaşıyorum.
Şarkı tamamlandıktan Sezen Aksu ile sonradan bir araya geldiniz mi?
Sezen Aksu ile ilgili söyleyebileceğim en net şey, hayatım boyunca onunla tanışma hayali kurdum. Tabii herkes starların ne yaptığını, nasıl yaşadığını merak edip onlarla ilgili kafasında kurgular yaratıyor. Bense onunla tanışınca kafamda canlandırdığım her şeyin aynısıyla karşılaştım, buna o kadar şaşırdım ki sanki hiç tanışmamışız gibi hissettim. O kadar bizim gibi, gördüğümüz gibi birisi ki, gerçekten de evden çıktığımda sanki onunla tanışmamış gibi hissettim, Sezen Aksu’nun sahneden size geçen samimiyeti var ya, o işte aynen normal hayatta da öyleydi.
Peki bu şarkıdan sonrası için neler var aklında?
Bu şarkı kesinlikle benim için bir milat. Ama bir yandan da sonrasını planlamadım. Şunu demek istiyorum, bunu şarkı yayınlandıktan sonra Sezen Hanım aradığında da söylemiştim. Ben bu kadarını bile hayal etmemiştim. Resmen uzay boşluğunda gibiyim (gülüyor). Sezen Hanım da ‘tamam artık yeter yeni hayaller kur, bunu artık düşünme bu oldu artık!’ dedi.
Başka şarkılarım var, tabi ki onları da yayınlayacağım. Hatta 2 tanesinden bahsedebilirim. Biri Erhan Güleryüz’ün 20 sene önce yaptığı bir beste. Üzerine yeni sözler yazdım, Sezen Hanım da dinledi çok sevdi, çok duygulandı. Bir tane de anneme yazdığım bir şarkı ‘Ay Demem Yasakmış’ adında. O da annemle geçmişteki yaşadıklarımızın hesap dökümünü yaptığım çok komik bir şarkı. Yani işte böyle böyle devam edecek. (gülüyor)
Paylaş