Paylaş
Fransız elektronik müzik sahnesinin öncülerinden olan bu ikiliye kulak verelim:
AaRON’un bir anlamı varsa bunu sizden duymak isteriz?
Bu bizim kim olduğumuzu öğrenmek isteyenlere, bizim insan olarak olduğumuzu söylediğimizden başka bir şey olmadığımızı belirtmek üzere kullandığımız bir sembol sadece. Yaşamlarımızı tanımlayan tek bir gerçeklik ya da kural yok. Bir başka deyişle, her şeye bir isim veriyoruz çünkü biz minik insancıklar şu ya da bu nedenle her şeyi daha iyi kontrol edebilmek için her şeye bir tanım bulmak ihtiyacı duyuyoruz. Bu Olmayan Ülke’yi zihin, ruh ve zekanın toprağı olarak ele alırsanız onu henüz tümüyle tanımlanmamış bu gezegendeki son toprak parçası, görünmeyenin toprağı olarak zihninizde canlandırabilirsiniz. Her birimizde sınırları, sonu olmayan böylesine güzel, keşfedilmeyi bekleyen iç dünyalar gizli. İç dünyanıza dalmaya korkmayın; kendinize ait çok güzel şeyler bulabilirsiniz...Bu başlık bizim için bir marş, bir bayrak, okura bir göz kırpış. A.A.R.O.N (Artificial Animals Riding On Neverland), Olmayan Ülke’de dörtnala giden yapay hayvanlardan başka bir şey olmadığımızı söylemenin bir yolu.
Nasıl tanıştınız ve müzik yapmaya başladınız?
Simon: Ortak bir arkadaş sayesinde bir araya geldik. Hatta o ortak arkadaşımızın ( Vanessa Filho) Oliver’ın ev stüdyosuna bir kaydına yardımcı olmak için gitmiştim. Sözlerini benim yazdığım bu proje ile birlikte çalışmaya başladık denebilir. Oliver o sıralar yeni bir projeye başlamak isteğindeydi, bense yazdığım sözlerin ve melodinin mikrofondaki birlikteliğinden bir hayli mutlu oldum. Bu başlangıç yeni bir yolculuğu dönüştü.
İkiniz de film sektöründe çalışıyorsunuz, bu sizin müzik yapmanıza fayda sağlayan bir durum oldu mu?
Pek etkisi oldu denemez. Diğer yandan etkili bir film ancak ve ancak güzel bir film müziğiyle mümkün olabilir. İyi bir şarkı da dinleyiciye görmediği imgeleri gösterir, onu deyim yerimdeyse hiç gitmediği bir yere sürükler.
Sanatsal açıdan ikimiz de görsel dünyadan daha çok etkilendiğimizi söyleyebilirim. ‘We Cut The Night’ albümü Bill Viola, Walt Whitman, Gregory Crewdson, Jim Jarmush, Nan Goldin, Paolo Sorrentino gibi sanatçıların akımından etkilendiğimiz bir çalışma olduğunu belirtmem gerekli.
“Blouson Noir” klibiniz John Malcovich’in de başrolde oynamasıyla büyük bir etki yarattı. Bu birliktelik nasıl gerçekleşti? John Malcovich gibi bir yıldızla çalışmak zor muydu?
Oliver: John Malcovich ile ortak arkadaşlarımız vasıtasıyla tanıştık. Simon kendisine şarkının başlangıç noktasını anlatan bir mektup yazdı. Şarkının New York sokaklarında nasıl doğduğunu, ışık ve gölgenin reenkarnasyonu en iyi neden John Malcovich’in oynayacağını bu mektubunda anlattı. Böylece yönetmenliğini benim yaptığım bu nefis klibi çekme fırsatımız oldu.
Bu kliple birlikte insanların çevreye, etrafına, hayata nasıl sırtını döndüğünü şiirsel bir şekilde bu döngülerin içinde kayboluşunu basit bir anlatımla vermek istedik. Hayattaki her şeyin birbiriyle ilgili olduğunu izleyicinin gözünden anlatmaya çabaladık. Bütün bunları John Malcovich harika bir şekilde klipte rol alarak hepimize gösterdi.
Şarkılarınızın ilham kaynağı nerde gizli?
Yukarıda söylediklerimizin yanı sıra ilham dediğimiz şey gündelik hayatımızda gizli. Bu albümde devasa şehirlerdeki insanlığın içinde gizli kalmış ekstrem enerjiyi anlatmak istedik. Diğer bir deyişle bu ekstrem gücün doğadaki deli rüzgarda, İzlanda’nın çöllerinde, Fas’ta, Utah’ın sessiz ovalarında, Lanzarotte’deki yanar dağlarda gizli olduğunu anlattık. Seyahatlerimizin bize kattığı tüm birikimi şarkılarımıza aktardık. Biz müziği dinleyenlerin hislerini, coşkularını harekete geçirmek için yapıyoruz.
AaRON kesinlikle benzersiz bir grup. Grubun biyografisinde Simon ve Oliver’ın arasındaki iş birliğinin bu durumu daha da eşsiz kıldığını yazıyor. İkiniz stüdyoda nasıl çalışıyorsunuz, eşsizlik nerede ortaya çıkıyor?
Eşsizlik aslında aramızdaki kargaşadan, anarşiden doğuyor. Herhangi bir kural yok, tek kural eğlenmek üzerine diyebilirim, bu sırada müzik ve sözler gelişiyor, büyüyor ve şarkı olarak ortaya çıkıyor. Kendi aramızdaki duyguları ifade etmek için biz genelde birbirimizle fotoğraflar paylaşırız, bizim iletişim yolumuz da bu. Bir melodi bulduğumuz zaman, şarkıya oradan başlıyoruz, sonra da şarkıya bilen kaslar ekleniyor ve son formuna erişiyor.
Şimdiye kadar dört albümünüz yayınlandı. Yeni bir albüm için çalışmaya başladığınızda bir temanız, konseptiniz oluyor mu? Yeni müzik üretmek için nasıl bir ruh hali size iyi geliyor?
Yeni bir albüm çalışmasına başladığımızda özel bir konsept ya da tema arayışımız olmuyor. Genelde çalışma şeklimiz kaseyi dolana kadar önümüzde tutmak gibi. Zaman olarak kendimizi zora sokmuyoruz, ilham geldikçe üretiyoruz. Eğer yeni bir şey yaratamıyorsak da sessiz kalmayı tercih ederiz. Albümler arasında kaybolmak, gidip hayatın kaynağından beslenip çantamızı dolduruyoruz. Ayrıca çalışırken de birbirimizi eleştirmeyiz, yeni bir albüm tıpkı bir laboratuvar gibidir. Eğer şarkılar tüylerimizi diken diken etmeye başladıysa o zaman tamamdır deriz.
Son zamanlarda bu soruyor sormak hoşuma gidiyor, sanatçıların duygu dünyalarında şarkıların yerini merak ediyorum. Üzgün ve mutlu olduğunuzda ne dinlemekten keyif alırsınız?
S: Düşünceli yürüyüş anlarımda bana Leonard Cohen – “ Treaty” eşlik ediyor. Mutlu anlarım için de Manhia De Carnaval – “Orfeo Negro” dinlerim.
Geçtiğimiz yıl Babylon’daki performasınız hakkında bir sürü güzel yorum okudum. İstanbul’da hatırı sayılır bir hayran kitleniz var, Aralık ayındaki Babylon Bomonti konseriniz için ben de sabırsızlanıyorum. Sevenlerinize bir sözünüz varsa bu satırlar sizin olsun.
İstanbul’daki en son performansımız o dönemki turnemizin ilk konseriydi ve gerçekten muhteşem bir geceydi. Birkaç senedir sessizce kendi köşemize çekilmiştik, bu kadar ciddi bir enerji beklemiyorduk doğrusu. Şarkılarımızı canlı sunarken, onları dinleyicilerimize daha farklı bir gözle anlatmak için sahnedeki ışıklandırma için de ciddi bir mesai harcıyoruz. Sahnedeki ışıkları AaRON’un 3. Üyesi olarak da görebilirsiniz. (gülüyor). Yeniden Türkiye’de olmak için biz de sabırsızlanıyoruz!.
CLIQUE AÇILDI!
Beyoğlu’nda yepyeni bir mekan geçtiğimiz hafta eğlence dünyasına kapılarını açtı.
909 Productions altında High End, Crystal, 11:11, Chunk, RAW ve Kloster gibi elektronik müzik dünyasını yakından takip edenlerin müdavimi oldukları kulüpleri hayat geçiren Tangun ve Kürşat Gencel kardeşler ile, Hip Produtions adıyla birbirinden efsane konserlere imza atan, Magma ve Switch gibi özel kulüpleri eğlence dünyasına kazandıran Ateş Tezer ve Ufuk Özgönül ortaklığında Clique geçtiğimiz hafta açıldı. Çarşamba’dan Pazar’a hizmet verecek, Funktion-One ses sistemiyle köşe bucak donatılmış Clique 2 kat ve 3 ayrı bölümde zengin elektronik müzik paletinde İstanbul’un imza kulüplerinden biri olmaya aday.
19 Kasım’da Tangun / Cure-Shot, Reset Robot enerjiyi en yukarı taşıyan kalabalık ile lounge alanında Doğukan Ires, Seco, Hello Alien ile Clique açılış gecesini geride bıraktı.
Clique, hafta sonuna 25 Kasım akşamı Matt Sassari ile başlayıp 26 Kasım’da ise dans müziğini kendince harmanlayan deep house’dan tech house’a nefis setlere imza atan Markus Homm DJ kabininde misafirleri edecek.
IN HOODIES LANSMAN KONSERI @ SALON İKSV
Geçtiğimiz Nisan ayında yayınlanan In Hoodies’in ilk albümü ‘A Lunar Manoeuvre’ için 23 Kasım akşamı Salon İKSV’de bir tanıtım konseri düzenleniyor.
Murat Kılıkçıer ile In Hoodies’in oluşum sürecini, albümün kayıtlarının detaylarını albümün CD olarak yayınlanmasından sonra yaptığımız röportajda konuşmuştuk. Son olarak 14 Kasım’da ‘In Hoodies’ yeni single çalışması ‘Frankie’i yayınladı. Şarkı tüm dijital platformlarda yerini alırken, “A Lunar Manoeuvre” un Ocak 2017’de yayınlanacak olan LP versiyonunda olacak.
Şimdi bu nefis albümün hak ettiği tanıtım konserine sıra geldi. Kayıtları İngiltere’de tamamlanan, prodüktörlüğünü Richard Ashcroft ve The Verve’den bildiğimiz Chris Potter’ın yaptığı ilk ‘A Lunar Manoeuvre’ bu akşam Salon İKSV’de birbirinden özel konuklarla canlı canlı çalınacak.
Konser öncesinde ve gece boyunca Sadi Güran, Ethem Onur Bilgiç, Esk Reyn, Furkan 'Nuka' Birgün, Alex Senna, Mia Miette, Emir Özşahin, Mert Tügen, Murat Güzelgün, Deniz Bankal, Goldie Bold, Fırat İtmeç, Eda Noy, Tuğba Güler, Volkan Şeker, Gizem Oktay, Gözde Ulukan, Güneş Akyürek, Baran Türkoğlu, Büşra Üzgün, Betül Sayınta, Yiğitcan Bolcan, Barış Yavuz, Ceren Ata, Artemis Günebakanlı gibi sanatçıların albüme ilişkin farklı formlarda eserleri sergilenecek. Sergi Salon İKSV’nin fuaye alanında saat 20:00’de başlayacak.
Her anıyla özenle ve titizlikle hazırlanan bu özel geceyi kaçırmamanız dileğiyle.
Paylaş