Paylaş
Queen’in ‘Show Must Go On’ şarkısı çocukluğundan ilk hatırladığı müzik anısının başrolündeymiş. TV’de duyduğu Queen şarkısı onu etkisi altına almış, şarkının peşinden koşarak müziğe adım atmış o zamanlardan. Çekme kasetler, metalcilik, davul çalması derken müziğin akıntısıyla lise yıllarına kadar bu şekilde ilerlemiş. Müzik yapma keyfini alınca lisedeyken arkadaşlarıyla stüdyolara gidip sevdikleri şarkıları çalıp kendi kendilerine kayıtlar yaparlarmış. Tüm bunlar Can Güngör’ün şu an hayatının müzikle dolu geçmesinin temellerinin atıldığı ilk günler olarak anılarında hala canlı bir şekilde yer ediyor.
Can Güngör kendi albümlerinin yanı sıra aranjör olarak görev aldığı birçok albüm ve şarkıya da hayat vermiş bir isim. Sahnede kendi şarkısını söyleyen Can ile aranjör Can’ın kesiştiği noktaları merak ettim. Ortak üretimler yapmanın her zaman çok keyifli ve heyecan dolu olduğunu belirten sanatçı, başkasının kulağıyla duymaya çalışmanın, ortak yollar bulmanın, kendi şarkısına yakışmayacak birçok yaklaşımı başka müzisyenler için uygulamanın çok eğlenceli olduğunu söyledi. Diğer yandan da bunların hepsi ‘müzik yapmak’ çatısında toplandığı için genel olarak da çok ayrı görmediğini belirtti. Tek başına bir şarkıyı yapıp güzel olduğuna karar vermekle, birkaç kişiyle bunu yapmanın arasında fark olduğunu bunun da ayrı bir tadı ve daha konforlu olduğunu vurguladı.
İmzası olan şarkılar arasından birisini seçmek istese o ne olurdu diye sorduğumda Can’ın cevabı ‘Zalım’ oldu. Ceylan Ertem için yaptığı Aşık Mahzuni düzenlemesi olan ‘Zalım’ kendisi için büyük sürpriz olduğunu belirtti. Bu denli ilgi görebileceğini kestiremediğini söylerken, sözlerin, müziğin ve tabi Ceylan Ertem’in söyleyişinin birleşmesinden büyük bir güç ortaya çıktığını anlattı. Mabel Matiz’in Gel’i de benzer şekilde seçtiği şarkılardan oldu. Her iki şarkıda da evrensel bir his, bir bütünlük hali olduğunu aktardı. Bu his ve bütünlük hali kelimelere dökmek istediğinde mümkün olmayan bir durum olduğunun da altını özellikle çizdi.
Can Güngör’ün 2020 senesinde Sony Music etiketiyle yayımladığı 'Sular Dar' albümü tüm çalışmalarından ayrı bir yere koyuyorum. Özellikle detayları ve zenginliği açısından Can Güngör'ü tanımak isteyen herkesin net olarak cevap bulabileceği bir albüm. Pandemide yayımlanan bu albüm sonrası yaşadıklarını ve duygularını öğrenmek istedim. Can Güngör, pandemi sebebiyle o dönem çıkan albümlerin çoğunun perdelendiğini bu sebeple de yeni dinleyiciye pek ulaşamadığını söyledi. Diğer yandan eski takipçilerinin radarından hiç çıkmadığını belirtirken, pandeminin en büyük etkisinin konserlerin yapılamasından ötürü yaşanan zorluk olduğunu vurguladı. Albümün hazırlığı süresinde daha az konser verdiği için albüm çıkışıyla bu açığı kapatmak, dinleyicisiyle daha çok buluşmak istese de bu sefer de pandeminin buna engel olduğunu söyledi. Yine de dinleyicisinin onu yalnız bırakmadığı için hissettiği mutluluğu sık sık dile getiren Can Güngör, ‘Sular Dar’ın çıkmasının hemen ardından yeni şarkılar yazmaya başladığını ve şu sıralar onları toparlamakla uğraştığını belirtti.
Can Güngör’ün şarkılarındaki sadelik beni her zaman etkilemiştir. Sözlerdeki sade ama vurucu etkiyi tuttururken, beste ve düzenlemede aynı uyumu sağlamasının nasıl olduğunu sordum kendisine. Bu yorumdan ötürü çok mutlu olduğunu belirten sanatçı genelde bir ritüeli olmasa da az ama özle anlatılabilen müziklerin her zaman ilgisini çektiğini de aktardı. Teknik anlamda 20 kanaldan oluşan bir müziğin kimi zaman 100 kanal yapılı bir şarkıdan daha büyük duyulabildiğini söyledi. Yıllar içinde hedefinin daha az ama anlamlı ve etkili katmanlar yaratmak olduğunu belirten Güngör, her sesin bir argüman olduğunu ve bunun hakkını vermek için çalıştığını belirtti. ‘Sular Dar’ albümünde bazı şarkılarda maksimal ve yoğun müzikal çözümlere de girdiğini bunun sebebinin de o dönemde orkestral elementleri müziğine ekleme arzusunun baskın olduğunu söyledi. Bu aralar aynı albümde yer alan ‘Revolte’ şarkısının sadeliğinde müzikler yapabilmeye odaklandığını da bir ipucu olarak fısıldadığını belirtmeliyim.
Ne zaman ve nasıl ‘tamam bu şarkı bitti!’ diyebildiğini öğrenmek istedim Can Güngör’den. Meğer onun da en zorlandığı durum buymuş, hiç de kolay karar veremiyormuş. Kimi zaman miks, kimi zaman bir akor ya da davul ritminde kaybolup çok uzun süre karar veremediği olabiliyormuş. Böyle anlarda da çözümü yine daha fazla çalışarak kendisi ikna olana kadar devam ediyormuş. Haliyle bu yorucu süreç kişilik olarak detaycılık ve yaptığı işin üzerine titremenin de bir bedeli olduğunu kabul ediyor. Ama bu durumla çok barışık olduğunu, böyle olduğu için bu müzikleri yapabildiğini düşünerek kendisini de rahatlatabildiğini söylüyor.
Malum yeni bir yıla girdik, neler hayal ediyor bu sene, neler planlıyor diye sordum. İnsanın kendi takviminin, dünyevi takvimlerin üzerine bindiğini düşündüğünü, bir şey zamanı gelince olduğunu belirtti. Kendisinin sürekli yeni bir şeyler bulmaya çalıştığını, kemikleşmek ve katılaşmaktan çok korktuğunu aktardı. Hatta bu yüzden de yapmayacağım ya da yapacağım dediği şeylerin de hep kendisiyle gezdiğini söyledi. Hayat şartları müsaade ederse yeni yılda daha çok konser yapmak istediğini belirtti. Büyük bir albümü geride bırakmanın rehavetiyle, daha sık ama daha küçük üretimler yapmak istediğinin de altını çizdi. Bu planlar açısından da çok heyecanlı ve hevesli olduğunu vurguladı.
Bizi bir araya getiren 14 Ocak konseri hakkında nasıl hazırlıkları olduğunu sorarak söyleşimizi noktalamak istedim. Ekipçe bu konser için büyük heyecan yaşadıklarını söyleyen Can Güngör, yeniden hem de yüz yüze dinleyenlere konser yapma fikrinin çok iyi geldiğini söyledi. Uzun bir konser olacağının ipucunu verirken bazı şarkılarda konser için özel düzenlemeler yaptıklarını belirtti. Enerjisi yüksek bir konser olacağını her halinde belli olan Can Güngör’ü bu Cuma Zorlu PSM’de izleyebilirsiniz.
The Weeknd’in Radyosu : Dawn FM
The Weeknd 2020 senesinde yayımladığı ‘After Hours’ albümünden sonra nasıl bir albüm yapar diyenlere cevabını sundu. Geçen hafta yayımlanan 5. stüdyo albümü ‘Dawn FM’ The Weeknd’in yaratıcılığının en nefis sunumu olarak karşımızda.
Kendine yeni albümünde bir radyo kanalı yapan The Weeknd şarkı aralarındaki anonslarda da kapı komşusu Jim Carrey’den destek almış. ‘Dawn FM’in konseptini arafta olma hali olarak belirten The Weeknd, tünelin sonundaki ışığa yani ölüme ulaşmak gibi bir his verdiğini belirtmiş. ‘After Hours’ albümünden daha da karanlık bir modu olan, bolca 80’lerin diskosuna tanık olacağımız bir güzellik ‘Dawn FM’. Klipleri için benzer bir yorum yapmak istesem de zorlanıyorum, nedense görsel dünyası beni biraz korkutuyor The Weeknd’in. Yeni albümünden yayımladığı ‘Sacriface’ ve ‘Gasonline’ klipleri kimi anlarda mini korku filmi gibi olduğunu itiraf etmeliyim.
2022’yi ‘Dawn FM’ ile açmak gerçekten de iyi oldu. The Weeknd bir önceki albümü pandemi dönemine denk geldiği için oldukça mutsuzdu. Albümün pandemide yayımlanmasından daha çok ‘After Hours’a yakışacak bir turne yapamadığı için mutsuz olduğunu her seferinde dile getiren sanatçı bence bu acıyı ‘Dawn FM’ ile sonlandıracak. 2022’de çıkacağı turne programında hem ‘Dawn FM’i hem de ‘After Hours’u performansındaki tüm uçuk şovlarla paylaşacağına eminim.
The Weeknd’e yeni albümünde deyim yerindeyse bir yapımcı ordusu eşlik etmiş. Max Martin, Calvin Harris, Sweedish House Mafia, OPN sadece bu isimlerden bazıları. Bununla yetinmeyip sanatçıya albümde Tyler, The Creator, Lil Wayne eşlik ederken, efsane Quincy Jones bir anlatımıyla yer alıyor.
Yıldızlar: Gasoline, Sacrifice, Here We Go…Again, Best Friends, Starry Eyes
Oscar’ımı Verdim Gitti: Out Of Time , Is There Someone Else, Less Than Zero
Kalben’den Yeni Albüm ve Kitap : Eski Dünyanın Yangını
Ne ilginç tesadüftür ki The Weeknd ‘After Hours’u yayımladığı dönemde yani henüz pandemi yeni yeni hayatımıza girdi derken Kalben de nefis albümü ‘Kalp Hanım’ı yayımlamıştı. 2 sene sonra The Weeknd yeni albümü ‘Dawn FM’i yayımladı, kısa bir süre sonra Kalben de yeni albümü ‘Eski Dünyanın Yangını’nı yayımlayacak. Hatta sadece albüm yayımlamakla kalmıyor bir de aynı isimli romanını çıkartıyor.
17 Ocak’ta yayımlanacak olan yeni albüm ve kitap aslında Türkiye’de de bir ilki yaşatacak bize. Kalben’in uzun zamandır ince ince işlediği bu dünyadan ilk şarkısı ‘Kaybolmuş’ geçen hafta bize bu yeni dünyanın kapısını araladı. Sözü ve müziği Kalben’e ait ‘Kaybolmuş’un düzenlemesi Can Güngör’e ait. Şarkının başındaki o buğulu gitarlar Kalben’in vokaliyle birleşince dinleyiciyi kıskıvrak yakalıyor. 5. stüdyo albümü ‘Eski Dünyanın Yangını’ndan ilk duyduğumuz şarkı olan ‘Kaybolmuş’un klibi şarkıyı, Kalben’i, bu nefis düzenlemeyi bir başka boyuta taşıyor. Dilan Bozyel’in yönetmenliğini üstlendiği klip son zamanlarda izlediğim en özel işlerden birisi diyebilirim.
Şarkılara, albümlere sığmayacak enerjide olan Kalben’in üretim heyecanı dinleyicisi olarak her adımda benim de başımı döndürüyor. Yeni albümünü ve şarkılarını büyük bir sabırsızlıkla beklerken üzerine bir de ilk romanını okuyacak olmanın hissettirdiği merak, mutluluk gerçekten tarifsiz.
Paylaş