Paylaş
Yeni albüm öncesi piyasaya sürdüğü ‘Gravity’ ve ‘We Dance’ single’larıyla ortalığı iyice ısıtan Bedük, hazırlıkları yaklaşık 1 sene süren İngiltere’de hazırladığı yeni albümü ‘Flashforward’ı sevenleriyle buluşturdu.
Son 1.5 haftadır sabahları işe giderken dinlemekten kendim alamadığım yeni Bedük şarkıları bizi az sonra aşağıda okuyacağınız röportajda buluşturdu. Yine yepyeni, bomba gibi, enerjisi en üstte bir Bedük var karşımızda, detaylar için söyleşimize buyurun:
Flashforward albümündeki İngiltere etkisini senden dinleyelim.
Albüme Türkiye’de başlamıştım aslında. Birkaç ay üzerinde çalıştım şarkıların. Daha sonra istedim ki, bir yer değişikliği yaparsam bu bana yeni bir enerji verir, farklı bir ilham yakalarım. Bu fikirle stüdyomu İngiltere’ye taşıdım ve albümün geri kalan sürecini de İngiltere’de tamamladım. Yeni bir ilhama yeni bir dünyaya ihtiyacım vardı. Gerçekten de bana yeni bir ilham kattı bu değişiklik.
Ben yaptığım işi kendi kendime değiştirmeyi, yeni şeyler denemeyi hatta deyim yerindeyse bir nevi baltalamayı çok seviyorum. Bir öncekinden tamamen başka bir iş yapayım, bu albümden sonra daha da yeni bir şeyler deneme isteği hep içimde var. Bakarsın bir sonraki albümde de Japonya’da olurum (gülüyor).
İngiltere’deki Stüdyo, çalışma koşulları anlamında Türkiye’den daha farklı mı?
Türkiye’deki stüdyomdan biraz daha küçük bir yer yeni stüdyom ama daha kompakt oldu ve son haline de baya ısındım. Aslında önemli olan fikirlerin büyük olması, mekân, stüdyo büyük olmuş çok da gerekli değil bana kalırsa. Bir de öyle bir yerde buldum ki stüdyoyu, yanımdaki komşularım da aynı benim gibi müzik insanları. 3-4 tane yan yana müzik üreten, müzik yazan stüdyo komşularım var, onlarla sürekli fikir alışverişinde olmak bana bambaşka bir vizyon kattı. Ben onlardan fikirler alıyorum, onlar benden fikirler alıyor. Enstrümanlarımız sürekli birbirimizde, resmen esnaf misali süper bir üretken ortam yarattım burada kendime.
Yeni albümü İngiltere’de yapmış olmak, demin belirttiğin yeni bir ilham yakalamak dışında sana farklı bir şey daha kattı mı?
Hani bizde bir laf vardır ya ‘tebdil-i mekânda ferahlık vardır’ aynen de öyle oldu. Yeni albümü, yeni şarkıları İngiltere’de yapmak bana yeni bir bakış açısı ve ilham kazandırmış oldu. Onun dışında üretme hızı anlamında filan düşününce önceki albümlerimden çok da farklı bir süreç yaşamadım. 1 senedir üzerinde çalıştığım bir albümdü, 2-3 ay Türkiye’de başladığım çalışmalar İngiltere’de şekillendi ve son halini aldı diyebilirim.
İngilizlerin müziğe bakışı, beğenikleri ve takip ettikleri dünyadaki popüler müziğe kıyasla aslında oldukça farklıdır. Sen de bu akımdan beslendin mi oradayken?
Bana İngiltere’nin kattığı en büyük fark, demin anlattığım stüdyomun olduğu yerde komşularımın da benim gibi sürekli müzikle ilgileniyor olması beni gerçekten de besliyor. Etrafımda sürekli müzik olması bakımından beni etkiledi, yaptığım müzik türü dışında etrafımda sürekli yeni müzikler duyuyorum. Sürekli müziğin içinde olmak, yaptığım iş açısından bana da katkı sağlıyor. Buradaki rekabet çok farklı, benim yapmadığım ama onların çok iyi olduğu şeyleri görüyorum, benzer şekilde onlar da bende kendilerinin daha önce denemediği şeyleri görüp tecrübe ediyorlar. Bu anlattığım şey müzisyen olarak harika bir kendini geliştirme imkânı yaratıyor.
Geçen yıldan albümün adının ‘Flashforward’ olacağını, senin paylaşımlarından hatırlıyorum. Albüme bu ismi vermendeki felsefeni merak ediyorum.
Doğru, hatta asın bayrakları electro’ya geri dönüyorum yazmıştım (gülüyor). Flashback nasıl geçmişten küçük anlar olarak göz önüne gelmesiyse, bana göre flashforward da aynı mantıkla gelecekten küçük görüntülerin göz önüne gelmesi demek. Benim müziğimin geleceğinden, daha doğrusu gelecekte yapacağım müzikten ufak ufak yansımaları içeriyor ‘Flashforward’. Eskiden yaptığım İngilizce electro dans müziğine geri dönüyorum ama bir farkla gelecekten geri dönüyorum. Flashforward, eski köklerime (İngilizce global elektronik dans müziği anlamında) geri dönmem ama hem sound hem de şarkılar anlamında gelecekten haber getirmem anlamında.
Flashforward’ın stüdyo aşaması için kısa kısa neler demek istersin?
Albüm bütün gitarları, canlı perküsyon ve davulları, genel anlamdaki prodüksiyon, aranjman, kayıt ve mix’lerini ben tamamladım. Bas gitarlarda Cem Tuncer’in de albümde imzası var. Eski dostum Cem Tuncer’in çığlık atan üst seviye baslarını duymak insanı heyecanlandırıyor. Mastering ise dünyaca ünlü Amerikalı mastering mühendisi Ted Jensen tarafından yapıldı.
Albümün daha ilk şarkıdan dans havasına alıyor dinleyeni, şarkıların sıralaması ve içerikleri hakkında neler eklemek istersin?
Flashforward ‘Move To My Beat’ ile başlıyor. Şarkıda kendimi rahat hissettiğim alandan çıkıp tüm dünyaya duyurabileceğim bir ses çıkartabilmeyi, uzağa gitmemle birlikte kendime ve müziğime daha doğrusu dinleyicime güvendiğimi anlatmak istedim. Bir anlamda bu yeni müziğe siz de ayak uydurabilecek misiniz diyorum. O yüzden de açılış şarkısı yapmak istedim.
Türkiye’den yaptığı işlerini ve sesini çok beğendiğim arkadaşım Deniz Tasar ile iki şarkıda beraber çalıştık. ‘Get Wrecked’ parçası albümün global anlamda gidebileceği gösteriyor, birlikte yazdığımız ‘With You’ ise albüme harika bir dinginlik kazandırdığını düşünüyorum.
Londra’da demin bahsettiğim stüdyo komşuluğu sayesinde tanıştığım James Essien ve Deon ile birlikte yazdığımız ‘Say Something’ müthiş bir hit olduğunu düşünüyorum. Bana göre yepyeni bir şarkı söyleme özelliği var bu parçada.
İki sürpriz var albümde; birincisi ‘Alive’ , daha önce yayınladığım ‘Oynayalım’ parçasının Türk üflemeli enstrümanlarını sample olarak alıp yepyeni bir şarkı haline getirdim. Kafa sesiyle yorumladığım şarkı bambaşka bir boyuta yükseldi.
Diğer sürprizim ise 2008 senesinde düğün videosuyla büyük ses getiren ‘Automatik’ şarkısının 10. yılı olması sebebiyle yaptığım ‘Automatik X’. Nefis bir kulüp şarkısı oldu bence.
Dünyaca festivallerde ve kulüplerde çalan DJ ve prodüktör dostum Nico Ramirez ‘Gravity’ için 90’lar esintili harika bir remix hazırladı, ben de bununla albüme güzel bir kapanış yapmak istedim.
‘Gravity’ muhteşem bir şarkı olmuş. Klip de çok güzel olmuş.
‘Gravity’ ilk ortaya çıkan şarkılardan birisiydi, o kadar etkilendim ki ben de daha albüm bitmeden ona klip çektik hemen yayınlamak istedim. Sözleri benim için çok değerli bir şarkı. Yer çekimi ve insan arasındaki ilişkiyi anlatmaya çalıştım, insanın boşluktaki halini anlatıyor. Hani kötü anlarda kullandığımız bir laf vardır ‘yer yarılsa da içine girsem’ deriz, şarkı tam da onu anlatıyor. Şarkı tam olarak bu hissin üzerine kuruldu, bana çok işleyen bir şarkı oldu.
Klibe gelirsek, yarısını Marakeş’te yarısını Londra’da çektik. Yönetmenliğini Berat Tunç üstlendi. Şarkıyı çok anlatan bir klip oldu, ters köşe bir hali olduğunu düşünüyorum.
Albümden tekrara alıp sürekli dinlediğim şarkı ‘We Dance’ oldu. Bunu da kendim için sormak istiyorum. Hikâyesini, detayını senden öğrenebilir miyiz?
Şarkı hikâyesini aslında karı-koca ilişkisinden alıyor, ilk başta öyle çıktı. Daha sonra albüm süresinde İngiltere’de sokaklarda gezdikçe, insanları inceledikçe ilginç bir farklılığımızı gördüm. Biz Türkler herhangi bir konuda birisiyle darıldığımızda, tartıştığımızda ya da kızıp küsüp birkaç saniye sonra öpüp barışıp dans edebiliyoruz. Biz enerjisi yüksek bir milletiz, olaylar karşısında dağılmadığımızı gözlemledim. Ne hissediyorsak onu yaşıyoruz, içimizde tutmuyoruz kısacası. Bu bana çok güzel bir özellik olarak geliyor. ‘We Dance’i bunun üzerine kurguladım, şarkıda aynı şeyi söylüyorum sürekli, bu tekrar eden kavga edip, öpüşüp barışıp dans etme durumumuzu anlattım. Benim de çok sevdiğim bir şarkı, bir sonraki klibi bu şarkıya düşünüyorum (gülüyor).
Özellikle yurt dışındaki yorumları merak ediyorum, sana neler diyor insanlar?
Albüm ilk yayınlandığında itunes’ta bir numaraya yükseldi, bu benim için elbette çok değerli bir geri dönüş. Dinlettiğim herkes şarkıların ve albümün genel anlamda ‘unique’ olduğunu söylüyorlar. Bu tabi benim çok hoşuma gidiyor. Albüm için 02 Academy’de bir nevi lansman konseri düzenledik, sahneye çıkması çok keyifli bir mekândı. Aslında ben yaptığım işi aynen yapmaya devam ediyorum, İngiltere, Almanya, Japonya’da olması bana çok fark etmiyor.
Son olarak konser haberiyle kapatalım söyleşimizi, yakın zamandaki konser planın nasıl?
Konserler son sürat devam ediyor. Mayıs ayında şimdilik netleşen 4 konser var.
6 Mayıs’ta Adana, 8 Mayıs’ta Samsun, 11 Mayıs’ta Uşak ve 12 Mayıs’ta İzmir’de olacağım.
Paylaş