Var olmayan restoran

Günümüzde herkesin konuştuğu, herkesin de bir tarafından şikayetçi olduğu bir husustur sosyal medya.

Haberin Devamı

Sosyal medyanın en kötü tarafı ise algı oyunları.
Yani, olmayan bir şeyi varmış, olan şeyi de yokmuş gibi insanlara rahatlıkla ulaştırılıyor olması.
Bununla ilgili çok bildik bir hikaye vardır; şu hikayeyi okuyarak, sosyal medyanın ne olduğunu, neler yapılabildiğini, olayın nerelere varabileceğini de en iyi şekilde görmüş olabilirsiniz.
***
Size “algının gerçeği nasıl yendiğini” en iyi anlatan sosyal deneylerden birini anlatayım:
Var olmayan bir restoran nasıl Londra’nın en iyi restoranı oldu?
Vice News’in yazar kadrosundan Oobah Butler 2018 yılının başında dünyanın en çok kullanılan gezi tavsiye uygulamalarından TripAdvisor’da bir restoran kaydı gerçekleştiriyor.
Ancak restoran gerçekte yok.
Butler bir web sitesi hazırlıyor.
Sosyal medya hesaplarını kuruyor. Ve tamamen hayalde var olan restoran hayata geçiyor.
İsmi ise “The Shed” (Kulübe).
Butler, The Shed’in sosyal medya hesaplarında paylaşmak için “yemek” fotoğraflarını çekiyor ancak bunlar gerçek yemek bile değil.
Örneğin “güzel bir yemek” gibi görünen tabaklardan biri tuvalet tabletinden oluşuyor.
The Shed’in tanıtımında “yalnızca rezervasyonla hizmet vermekte olan” bir restoran olduğu yazıyor.
Butler arkadaşlarına TripAdvisor’a girip “olmayan restoranı” hakkında pozitif yorum yapmalarını istiyor.
Pozitif yorumlar arttıkça The Shed’in TripAdvisor’daki puanı yükseliyor ve insanlar rezervasyon için aramaya başlıyor.
Butler arayanlara tamamen dolu olduklarını, belki 6-7 hafta böyle süreceğini söylüyor.
Bu arada sistematik olarak pozitif yorumlara devam ediyor.
Instagram hesabından düzenli olarak paylaşımlar yapıyor ve “olmayan restoran” The Shed dilden dile yayılmaya başlıyor.
Butler sadece bu yalanını aynı şekilde sürdürerek The Shed’i TripAdvisor’da 5 tam puan ve mükemmel yorumlarla Londra’nın bir numaralı restoranı haline getiriyor.
***
Sonunda The Shed’e gelmek için haftalardır sırada bekleyen müşterileri arayarak restoranın müsait olduğunu ve gelmek isteyip istemediklerini soruyor.
Hepsi çok mutlu oluyor.
Bu kişilerin bir kısmı Paris’ten kalkıp gelecek.
Tabi ortada restoran yok, arka bahçeye açılan evin için dökülüyor, küçücük bir mutfak var.
Butler hazırlıklara başlıyor.
Bahçeyi donatıyor.
Yemek servisi için alışveriş yapıyor.
Yemek alışverişi dediğim de hazır yemekler.
Mikrodalgada ısıtıp verecek. Londra’nın en iyi restoranına gelen kim yemeğin kalitesine “kötü” deme lüksünü sahip ki!
Müşteriler geldiğinde onları bu özel deneyim için bahçeye götürürken gözlerini bağlıyor.
Bir arkadaşı DJ oluyor.
Mikrodalgada ısıttığı yiyecekleri misafirlere veriyor.
Bu mükemmel (!) deneyimi yaşayan misafirler aslında olmayan bir restoranda yedikleri hazır yemeği şöyle değerlendiriyor:
Londra’nın en iyi restoranında bu deneyimi yaşamak harikaydı
Mikrodalgadan çıkardığı yemekleri tabaklara dökerken ve keyifle bu “deneyimi yaşayan” müşteriler ise olmayan restorandan mutlu ve bahtiyar ayrılıyor.
***
İşte bu hikaye de gösteriyor ki, bazı zamanlarda algı, gerçeği rahatlıkla alt edebiliyor.
Siz siz olun,
Sosyal medyayı çok da ciddiye almayın.

Yazarın Tüm Yazıları