Paylaş
Dünya ve bölgemizde değişen dengelerden birisi de farklılaşan tedarik zincirinin ortaya çıkardığı yeni koşullar.
Bu yeni koşullarda en fazla avantaja sahip ülke ise Türkiye.
Mart 2020’de Türkiye’de pandemi görüldükten sonra Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan tüm dünyaya seslenmiş, “Artık dünyada hiç bir şey eskisi gibi olmayacak” demiş ve eklemişti; “Türkiye bu süreçten en avantajlı çıkacak ülke olacak.”
Bu avantajları ülke olarak lehimize çevirmenin de belli başlı kuralları var haliyle.
Özellikle Türkiye hem doğu hem batıya açılan kapıların tam ortasında olması, özellikle Çin, Hindistan ve doğu ülkelerinin yanı sıra, dünyanın en önemli enerji kaynaklarının olduğu ülkelerin Avrupa’ya ihraç edecekleri petrol ve doğalgazın tek geçiş noktası olması açısından son derece kritik bir durumda.
Pandemi ve sonrasında gelen Ukrayna-Rusya savaşıyla değişen güç dengeleri nedeniyle, ihtiyaç ve taleplere karşılık verebilmek, bu süreçten Türkiye’nin avantajlı çıkmasını sağlamak da oturduğunuz yerden olmayacak.
Yeni kritik ve önü açık önlemler şart.
Dolayısıyla da hem özel sektörün hem devletin alması gereken önlemler var.
Bu konuda önemli bir vurguyu Orhangazi Ticaret ve Sanayi Odası yaptı.
*
Bilindiği gibi, Bursa Ticaret ve Sanayi Odası’nın Ortak Akıl toplantıları yapılıyor. Bu toplantıların 21.si BTSO ev sahipliğinde geçtiğimiz gün yapıldı. Bu toplantıda BTSO Meclis başkanı Ali Uğur önemli bir konuya dikkat çekti.
Değişen tedarik zincirinin ve ortaya çıkan yeni koşulların Türkiye’yi ön plana çıkardığını anlattı. Marmara havzasında yeni yatırım alanlarının oluşturulması bölgemizin küresel değer zinciriyle daha fazla bütünleşmesini sağlayacaktır. Artan ihracat performansı ve cari fazla ile Türkiye, yapısal sorunlarından da büyük ölçüde kurtulacaktır.
*
BTSO Meclis Başkanı Ali Uğur’un söylediklerine kulak verelim; “İş dünyasının önünde yeni koşullar ve krizin doğurduğu fırsatlarla dolu kritik bir eşik bulunuyor. Dünya ticaretinde değişen tedarik yapısı ve özellikle lojistik maliyetlerdeki artışlar, bulunduğumuz coğrafyaya çok daha büyük bir anlam yüklemiştir. Başta en büyük ticaret ortaklarımız arasında bulunan Avrupalı şirketler olmak üzere birçok firma, üretim gecikmeleri, artan navlun maliyetleri ve konteyner krizi nedeniyle Türkiye gibi daha yakın ve istikrarlı merkezlere yöneliyor. Ülkemizin stratejik konumu, güçlü lojistik altyapısı, maliyet avantajlı nitelikli iş gücü ve oluşan yatırım iklimi, uluslararası şirketlere uygun bir ortam sunuyor. Bu talebi karşılayacak olan en önemli üretim sahası ise bugüne kadar başardıklarıyla Türkiye ekonomisinin zenginlik sahası olan Marmara Havzası’dır. Marmara Havzası’nda yeni yatırım alanlarının oluşturulması bölgemizin küresel değer zinciriyle daha fazla bütünleşmesini sağlayacaktır. Artan ihracat performansı ve cari fazla ile Türkiye, yapısal sorunlarından da büyük ölçüde kurtulacaktır.”
*
Uzun lafın kısası, Marmara havzası için geleceğe dair önlemler alınmak zorunda.
Bursa, Türk sanayisinin lokomotif şehirlerinden birisi.
Her geçen yıl da sanayisi büyüyen, yeni yatırımlar ile hem sanayi üretimi hen istihdamı hem de ekonomiye katkısını artıran Bursa bölgesi başta olmak üzere, Marmara havzasının tamamı için geleceği doğru planlama zamanı.
Türkiye, pandemi ve savaşın etkenlerini avantaja çevirmek, tedarik zincirinin en güçlü halkası olmak, bu konuda da lider konuma gelmek istiyorsa, hem yerel idareler hem bakanlıklar bu konuda doğru bir gelecek inşa etmek zorunda.
Paylaş