Herkesin malumu olduğu üzere, fabrikanın eski Finli patronları fabrikanın son yıllarda geri gidişi nedeniyle fabrika ile ilgili satış kararı almıştı.
Bu satış ile ilgili olarak da uzunca bir süreç yaşandı.
İşte o süreç yaşanırken de deyim yerindeyse fabrika batma noktasına kadar geldi.
Doğrudan 1500 çalışanı olan, dolaylı yollarla da 3 bin kişinin ekmek kapısı Döktaş Dökümcülük ila nihai olarak da Güriş Grubuna satıldı.
Satış süreci işin neresinden bakarsanız bakın, 2 yıl sürdü.
Bu 2 yıllık dönem ise tam bir kabus gibi geçmişti.
Hatırlanacağı gibi Finlandiyalı Componenta firması fabrikadaki ekonomik durum nedeniyle aldığı satış kararı sonrasında fabrikanın o günkü yönetim kadrosu sırf fabrika düze çıksın fabrikadan ekmek yiyen binlerce insan mağdur olmasın diye olağanüstü bir çaba göstermişti.
Özellikle son 10 yılda trafiğe katılan araç sayısının büyük oranda artması, buna karşılık şehirlerin imar düzenlerinin de böyle bir artışa hazır olmaması, trafiği içinden çıkılamaz bir hale getirmiş durumda.
Örneğin; Orhangazi’de son 8 yılda trafiğe katılan araç sayısı 10 bini geçmiş durumda.
Yanlış okumadınız, 2010 yılında ilçede trafiğe kayıtlı araç sayısı 15 bin iken, bugün 25 binin üzerine çıkmış durumda.
Böyle olunca da Orhangazi’de de tıpkı diğer şehirlerdeki gibi yoğun bir trafik sorunu da yaşanmaya başladı.
Büyükşehir Belediyesi’nde Alinur Aktaş göreve başladığı günden bu yana şehir merkezi trafiğine yaptığı küçük dokunuşlarla büyük işler yaptı.
Her kentte trafik sorunu için yapılacak küçük dokunuşlarla kısmen de olsa rahatlama sağlanabilir.
Ancak tüm bu küçük dokunuşlar geçici çözümler üretecektir.
Her ne kadar geçmişte Orhangazi, Marmara bölgesinin göbeğinde olmasına, İstanbul ve Kocaeli gibi kentlerin dibinde olmasına rağmen hakettiği noktada değildi.
Şehrin bu makus talihi biraz daha ileriyi gören yöneticiler, hepsinden de önemlisi kurumlar arasında oluşturulan çok iyi uyum sayesinde değişmiş durumda.
Geçmiş yıllarda hep yerinde sayan ilçe, artık her zaman farklı arayışları ile öne çıkmaya başladı.
***
İşte bu şehrin önemli değerleri var.
İki önemli değer, tarım ve sanayi.
Sanayi konusunda Orhangazi belki de bir çok büyük ilden daha iyi durumda.
Birisi İstanbul-Bolu-Ankara otoyolu, diğeri ise bir kaç yıldır faaliyette olan Gebze-Orhangazi-İzmir otoyolu.
Bu iki otoyol özellikle tatil başlangıçları ve bitişlerinde büyük yoğunluğun yaşandığı güzergahlar.
Gebze-Orhangazi-İzmir Otoyolu faaliyete girmeden önce 15 milyonluk İstanbul’un tatillerde yükünü çeken Anadolu Otoyolu ile Bursa yolu geçmişte aşırı yoğunlukların yaşanmasına neden oluyordu.
Bu Kurban Bayramı’nda tatil 9 gün olunca, Gebze-Orhangazi-İzmir otoyolunun ihalesinin yapılıp, güzergahının belirlendiği 10 yıl öncesinin bölgedeki tartışmaları aklıma geldi.
Özellikle Türkiye’de yapılan hemen her şeye karşı gelen bir zümrenin otoyola da karşı olduğu, neredeyse yolun yapılmaması için ne çaba varsa harcadıkları dönemleri anımsadım.
Otoyolun ihalesinin yapıldığı 2006 yılında Türkiye’nin ve Marmara Bölgesi’nin hem ekonomik hareketliliği, hem araç yoğunluğu ile ilgili yapılan öngörüler bugün net bir şekilde karşımıza çıkmış durumda.
Örnek vermek gerekirse, Orhangazi’de 2010 yılında trafiğe kayıtlı araç sayısı 15 bin iken, 2018 yılı itibarı ile trafiğe kayıtlı araç sayısı 25 bini geçmiş durumda. Yani 8 yılda sadece Orhangazi’de trafiğe katılan araç sayısı 10 binin üzerinde olmuş.
Yaptırım kararları etkisini gösterdi, dolar aldı başını yürüdü.
Dolayısıyla Türk parası da dolar karşısında ciddi kayba uğradı.
***
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan olmak üzere, hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak’ın dolar krizinin başlamasından itibaren yaptıkları müdahaleler, açıklamalar ve yol haritaları doların ateşinin düşmesine yetmedi.
Hafta başında Merkez Bankasının aldığı kararlar ile doların ateşinde kısmi düşüş olsa da, yine de kısa vadede, hele ki günlük müdahalelerle doların düşmeyeceği de görüldü.
***
Ülkemiz zor bir dolar sarmalından geçiyor. Herkes bir şey söylüyor. Kendince önlem tavsiyelerinde bulunan da var, yangına körükle gidip deyim yerindeyse sürece en büyük darbeyi vuran da.
Orhangazi bölgesinin geçmişten bugüne kadar iki değeri, biri sanayisi ki çok güçlü sanayi kuruluşları olan bir kent, ikincisi ise tarımı.
Özellikle zeytin üretiminde ciddi ekonomik kazancı olan bir bölge Orhangazi.
Ancak, küçük coğrafyası nedeniyle tarımda,
İznik gölü koruma kanunu nedeniyle de sanayide belli bir doygunluğa ulaşmış olan Orhangazi’de, bu iki değere yeni değerler yeni kazanımlar da bir türlü eklenemedi.
Bunun genelde yerel nedenleri var. Örneğin, Orhangazi yeni değerler kazansın, değerini artırsın, yeni alternatifler üretsin diye geçmişte kafa patlatan yöneticileri olmadı bu şehrin.
Mevcudu koruyup, hatta küçük olsun benim olsun mantığı ile yürüyen bir anlayışla geldi Orhangazi bugünlere.
Oysa düşününce, kafa yorunca, çabalayınca ve zorlayınca ilçenin yeni değerleri de yavaş yavaş gün yüzüne çıkarılmaya başladı.
Mecliste iki madde vardı dikkat çeken.
Birincisi Gemiç altında Orhangazi Belediyesi’ne ait 100 bin m2’lik alanda Turşu Entegre Tesisi yapımı için emsal artışı kararı vardı.
Bir diğer gündem ise Süpürgelik mevkiinde Yalova istikametine doğru giderken yolun sağında kalan sanayi alanı için bir imar değişikliği.
Özellikle turşucular için düşünülen entegre tesis konusuna değinmek istiyorum.
Biliyorsunuz, Orhangazi’nin gıda üretiminde tescillenen, hatta coğrafi işarete konulabilen tek ürünü turşu üretimi.
Turşu üretimi de Gedelek Mahallesi’nde yapılıyor.
Gedelek Turşuları Türkiye’de bilinen bir marka.
Seçim sonuçları, yeni hükümet, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın yemini ve yeni bakanlar kurulu derken, ülkede yeni dönem de artık resmen başlamış oldu.
Cumhurbaşkanlığı ve Milletvekili Genel seçimlerinin Türkiye’deki sonuçları, birebir Orhangazi’ye de yansımış durumda.
Zaten, geride kalan tüm seçimlerde de aynı yansımayı gördük.
Orhangazi Türkiye’nin dört bir yanından göç alması hasebi ile küçük bir Türkiye mozağiyini de yansıtıyor aslında.
Dolayısıyla sonuçlar bire bir birbiri ile de paralellik gösteriyor.
***
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, 16 yılda girdiği tüm seçimleri kazandı.