Paylaş
Erdoğan’ın “Gerekirse askeri önlemleri hayata sokmaya devam edeceğiz” ifadesinin acaba politika değişikliğine mi gidiliyor yorumlarını da beraberinde getirdiğini görüyoruz. Önce şunu söyleyelim; Türkiye her zamanki gibi her türlü olasılığa karşı diğer devletler gibi hazırlıklarını yapıyor, ancak Türkiye’nin ana politikasında bir değişiklik yok. Ankara’nın önceliği ve temel hedefi sivil ölümlerin durması, ateşkes ilan edilmesi. Diğer yandan HAMAS’a terör örgütü denilmemesine de uluslararası çerçevede bakılması gerektiğine dikkat çekerim. Birleşmiş Milletler’in terör örgütü listesinde HAMAS bulunmuyor. Netice olarak Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın konuşmasına bir bütün olarak bakılmalı.
Bu tespiti yaptıktan sonra; Ankara’da konuşulan Türkiye’nin yol haritasının çerçevesini çizelim:
‘TÜRKİYE HANGİ TARAFTAN OLURSA OLSUN SİVİL ÖLÜMLERE KARŞI’
◊ Türkiye ilk günden itibaren hangi taraftan olursa sivil kayıplara karşı çıkan, karşı duran bir tavır sergiledi.
◊ Mesele masum sivillerin ölümünün engellenmesi. Hangi taraftan olursa olsun sivil ölümler kabul edilemez.
◊ Ancak 7 Ekim sonrası İsrail yöneticilerinden gelen ilk sözler intikam oldu. İntikam gözleri kör edebilir. İsrail sivil ayrımı yapmadan toplu bir cezalandırma yöntemi seçti.
◊ Türkiye konuya insancıl yaklaşıyor.
‘BİRİNCİL ÖNCELİK ATEŞKES’
◊ Ankara’nın birinci önceliği ateşkes ve bunun hemen sağlanması. 18 saatlik, 48 saatlik bir ateşkes... Bu sağlandıktan sonra da bunun üzerine bina edilecek süreci uzatmak.
◊ Ateşkesin sağlanması ile müzakere sistemine geçebilmek önemli.
◊ Bu durumda Türkiye’nin garantörlük formülünün de gündeme getirilmesi ve hayata geçirilmesi planlanıyor.
◊ Nihai hedef ise 1967 sınırları çerçevesinde Filistin Devleti’nin de kurulması.
BATI’NIN İSRAİL BAGAJI VAR AMA TÜRKİYE’NİN YOK
Ankara’nın temel politikası bu. İsrail yönetimi şu an için tavrını silahtan ve saldırıdan yana koymuş durumda. Ancak İsrail Devleti içinde de tartışmalar olduğuna dikkati çekmek lazım. Gelelim Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “Ey İsrail Batı’nın sana borcu çok ama Türkiye’nin yok” sözlerine... Ankara’da şu tespitler yapılıyor:
◊ Tarihe bakıldığında Avrupa’nın Yahudilere yaptıkları ortada. Yani onların bir bagajı var.
◊ Avrupa bir anlamda kendini insani anlamda İsrail’e borçlu hissediyor. Bu yüzden de insani zulme dur diyemiyor.
◊ İsrail’e sadece kapalı kapılar ardında uyarıda bulunuyorlar. Açıktan söyleyemedikleri için de kamuoyu baskısı oluşmuyor.
◊ Tarihe baktığınızda Türkiye’nin İsrail ile ilgili bir bagajı bulunmuyor. Tarihimiz nedeniyle de açık açık konuşuyoruz.”
ABD’YE UYARI
Ankara yaptığı tüm temaslarda ABD’ye de endişelerini aktarıyor. İsrail’e güçlü bir şekilde “Dur” denilmesi gerektiği belirtiliyor. Aksi halde bölgenin karışma olasılığının sonuçlarının ABD için de zor bir durum yaratacağı ifade ediliyor. Yetkililerin yürüttükleri diplomasi trafiği çerçevesinde şu tespitler de yapılabilir:
‘KİMSE ÜÇÜNCÜ DÜNYA SAVAŞI İSTEMİYOR’
◊ Burada birkaç katmanlı sorun var. ABD bir adım atıyor, arkasından Rusya başka bir adım atıyor.
◊ Bölge içinde farklı çıkarları olan ülkeler var.
◊ İran denge unsuru da olabilir, sıkıntı unsuru da. İran İsrail’in politikalarını reddediyor. Duruşumuzdan vazgeçmeyiz diyor. Ancak olayın büyümesini istemiyor.
◊ Kimse savaşın yayılmasını istemiyor.
◊ Türkiye zaten başından beri sorunun suhuletle çözülmesinden yana. Amaç bölgede huzurun olması.
Gelelim Türkiye İsrail ilişkilerine... Bu konudaki politika ise şöyle özetleniyor:
‘BÜYÜKELÇİ ÇEKMEK ŞU AN GÜNDEMDE YOK’
◊ Türkiye’nin büyükelçisini İsrail’den çekmek gibi bir kararı şu an için yok.
◊ Ancak hükümet kanadından İsrail’e her seviyede geliş gidişler askıya alındı.
◊ İsrail Ankara büyükelçisi ve başkonsolosunu kendi kararıyla ülkesine çağırdı. Türkiye’nin bir talebi olmadı.
◊ Türkiye Cumhuriyeti’ne akredite olmuş devlet temsilcilikleri Türkiye Cumhuriyeti’nin güvencesi altında bulunuyor. Bu kapsamda Ankara’nın bakış açısı Türkiye’de misafir edilen kim olursa olsun, koruma altındadır şeklinde.
İSVEÇ’İN NATO ÜYELİĞİ
İsveç’in NATO üyeliğine ilişkin kanun teklifi ile ilgili sürece gelince... Son dönemde İsveç’in attığı olumlu adımlara dikkat çekilerek; “PKK İsveç’te eskisi gibi rahat edemiyor. İsveç’te görüşmelere başladığımız günle bugün arasında olumlu farklar var” yorumu yapılıyor.
BİRLEŞMİŞ MİLLETLER’İN BAŞINDAKİ İSİM DOĞRUYU SÖYLEYİNCE...
"Ancak Hamas saldırılarının durduk yere ortaya çıkmadığının da bilincinde olmalıyız. Filistin halkı 56 yıldır boğucu bir işgale maruz tutuluyor. Topraklarının adım adım yerleşim yerleri tarafından ele geçirilmesine ve şiddete şahit oluyor. Ekonomileri yıkılmış, insanlar yerlerinden edilmiş ve evleri yerle bir edilmiş durumda. Siyasi çözüme olan inançları yok olmaya başladı.”
Antonio Guterres
Biliyorsunuz bu sözler BM Genel Sekreteri Guterres’in... Genel Sekreter bu konuşmasında HAMAS’ın 7 Ekim’deki saldırılarını da kınadı. Ancak İsrail’e de “Savaşın bile kuralları var” uyarısında bulundu. Ancak kıyamet koptu. İsrail öfkelendi. Niye? Sanırım birilerinin İsrail’e BM’nin niye kurulduğunu hatırlatması gerekiyor.
◊ İkinci Dünya Savaşı’ndan galip çıkan büyük devletlerin liderliğinde oluşturulan bir dünya teşkilatı.
◊ 20. yüzyılın ilk yarısında yaşanan savaşların ve barışa yönelik tehditlerin tekrarını önlemek ve uluslararası barış ve güvenliği korumak amacıyla kuruldu.
BM’nin başındaki isim de konuşmayıp, uyarmayıp, sivillerin çocukların ölümüne karşı çıkmayıp ne yapacak Allah aşkına? BM’nin ve o koltukta oturmasının gereğini de mi yerine getirmesin?
Paylaş