Paylaş
2. infazcı: Hayır, çok ağır olur o zaman.
1. infazcı: İlk defa yerde kesiyorum. Cesedi parçalara bölüp plastik poşetlere sararsak iş biter.
17 kişilik Suudi infaz ekibinin, gazeteci Cemal Kaşıkçı’yı öldürdükten hemen sonra aralarında yaptıkları konuşmadan küçük bir bölüm ile başladık. İnsanın tüylerini ürperten bu konuşmaları dünyanın gündemine bir kez de Birleşmiş Milletler getirdi. Cinayet anındaki ve sonrasındaki ses kaydının dökümü, Birleşmiş Milletler Yargısız ve Keyfi İnfazlar Özel Raportörü Agnes Callamard’in 101 sayfalık raporunda yer alıyor.
RİYAD SORUMLU
“Yargısız infazdan Riyad sorumlu” diyen raporda, Suudi yargısının güvenilir olmadığı, Suudi Arabistan Veliaht Prensi’nin mal varlığına el konulması ve hakkında uluslararası ceza soruşturması açılması gerektiği gibi önemli tespit ve öneriler yer alıyor. Dünya ve raporla “FBI soruşturma açmalı” çağrısı yapılan ABD, Suudi Arabistan’a karşı ayağa kalkabilecek mi, yoksa “durumu idare etmeye” devam mı edecek?
Diğer yandan rapor “Riyad, Türkiye’den özür dilemeli” önerisine de yer vermiş.
Özür talebinin gerekçeleri “diplomatik ayrıcalıkların istismarı ve kendi toprakları dışında güç kullanımı yasağını ihlal etmek”...
Aslına bakarsanız Suudi Arabistan’ın Türkiye’den özür dilemesi gereken başka başlıklar da var. Aşağıda sıralayacaklarım, son dönemde Suudi Arabistan ve onun en yakın müttefiki Birleşik Arap Emirlikleri basınında çıkan haber başlıkları:
“İran, Türkiye ve Katar köşeye sıkıştıkça terör artıyor.”
“Allah aşkına bu mu Cumhurbaşkanı? (Erdoğan’ı kastederek)”
“Erdoğan Suriyelilerin krizini kullanıyor.”
“Erdoğan eski yol arkadaşlarından korkuyor.”
“Türkiye cezaevleri... İnsan haklarına açık ihlaller.”
“Türkiye’deki dolandırıcılık emlak sektörüne ulaştı.”
“Suudi vatandaşlar daire fiyatlarını ödemelerine rağmen evlerine girmelerine izin verilmiyor.”
“Suudi Arabistan’ın Türkiye büyükelçiliği vatandaşlarını emlak problemleri konusunda uyardı.”
“Türk banklarının mevduatlarında milyarlarca azalma.”
Bunlar tam demokratik(!), insan haklarına saygılı(!), basın özgürlüğünün dört dörtlük uygulandığı(!), muhaliflerine karşı infaz timi kurmayan Suudi Arabistan ile benzer özellikler taşıyan Birleşik Arap Emirlikleri’nin “trol ya da robot” olmayan gerçek hesaplara ait sosyal medya mesajları ile haber başlıkları...
KARA KAMPANYA
Ankara uzun bir süredir iki ülkede yürütülen kara kampanyayı yakından takip ediyor.
Düzenli, Türkiye’nin siyasetini, ekonomisini ve sosyal yapısını hedefe koyan bir kara kampanya olarak tanımlanıyor.
İtibarsızlaştırma kampanyasında Suudi Arabistan ve Birleşik Arap Emirlikleri vatandaşlarının Türkiye’de yatırım yapmalarının engellenmesinin amaçlandığı da görülüyor.
Özellikle son dönemde “S-400’ler konusu ve İstanbul seçimlerinin” de Suudi Arabistan ve Birleşik Arap Emirlikleri’nce yakından takip edildiğini söyleyelim. Ancak yapılan haberlerde yine tamamen Erdoğan ve hükümet karşıtı bir tavır sergileniyor.
Diğer yandan Trump’tan yüz bulan iki ülkede yapılan ve yaptırılan haberler arasında “DEAŞ Türkiye’de yeniden tehdit olacak mı?” gibi başlıklar taşıyan tehdit içerikli metinler de dikkatlerden kaçmıyor.
Ankara’da ilgili kurumlar tarafından yakından takip edilen tüm bu kara kampanya çerçevesinde iki ülkenin el altından yaratabileceği -çıkarlarına göre terör örgütlerini fonlamak dahil- olası tehditlere karşı hazırlık yapılıyor.
Kısacası, iş “özür dilemeye” kalırsa, Suudi Arabistan’a kim inanır?
Paylaş