‘Kobani mi kaldı’nın şifreleri ve bundan sonrası

Sevgili okurlarım, Türkiye’nin yoğun iç siyasi gündemi nedeniyle, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın yaptığı bir konuşma ve o konuşmanın şifrelerine girilemedi.

Haberin Devamı

Bu nedenle bu yazımı o konuşmanın şifrelerine ayırıyorum. Cumhurbaşkanı Erdoğan, terör örgütünün; İstanbul Taksim saldırısının ardından, TSK başta olmak üzere güvenlik güçlerinin terör örgütüne yönelik büyük operasyonu sonrasında şu sözleri söylemişti:

“Terör, Suriye’nin kuzeyinden kaynaklanıyorsa Suriye’nin kuzeyinde bitiriyoruz. Kobani bitti ya, neyi yapamazsın? İdlib’de, Kobani’de gereken tedbirlerimizi her an alıyoruz, bundan sonra da alacağız.”

60 KM DERİNLİKTE EN KRİTİK HEDEFLER VURULDU

Kasım 2019’da ABD ve Rusya ile yapılan anlaşma terör örgütü PYD/YPG unsurlarının Türkiye sınırlarından 20 mil yani yaklaşık 30 kilometre aşağı indirilmesiydi. Aradan geçen üç yılda iki ülke de buna uymadı. Türkiye’nin “Terörü kaynağında bitirme” konsepti ile yürüttüğü kararlı mücadele nedeniyle terör örgütünün ele başları yani Kandil saldırı emri verdi. Taksim saldırısı tüm hainliğinin yanı sıra aynı zamanda da ekonomik saldırıydı. İşte o saldırıya Türkiye tüm güvenlik güçleri ile çok ağır yanıt verdi, bu yanıt aynı zamanda sözde devletleşmeye çalışan terör örgütünün beslendiği ekonomik altyapıya yönelik bir imha hareketiydi:

Haberin Devamı

- TSK, sınırı geçmeden daha önceden belirlenen hedefleri vurdu.

- Başta istihbarat teşkilatı olmak üzere güvenlik güçlerinin tamamının katıldığı operasyonda SİHA’larla tam 60 kilometre derine inildi.

- Cumhurbaşkanı’nın “Kobani mi kaldı ya?” sözlerinin ardındaki gerçek ise şu:

60 kilometre derinde terör örgütünün:

  1. Doğalgaz ve petrol tesisleri,
  2. İletişim ve internet altyapısı,
  3. Beton fabrikası,
  4. Elektrik altyapısı vuruldu.

‘Kobani mi kaldı’nın şifreleri ve bundan sonrası

ASKERİ OPERASYONLARI ZORUNLU KILAN SAHA GERÇEKLERİ

Artık klişeleşti ama tekrarlamakta fayda var. Türkiye’ye 2013-2016 yılları arasında eşzamanlı olarak adeta kan kusturan DEAŞ ve PKK terör örgütlerine yönelik Türkiye yeni konseptini devreye soktu: “Terörle kaynağında mücadele.” Bu yeni konseptin iz düşümleri, iç siyasette, dış politikada ve istihbarat diplomasisinde gerçekleşti ve gerçekleşmeye de devam ediyor. Türkiye’nin temel güvenlik stratejisini şöyle özetleyebiliriz:

Haberin Devamı

- Irak ve Suriye sınırlarında terörist geçişkenliğini tamamen bitirmek üzere 20 mil yani yaklaşık 30 kilometre derinliğinde kesintisiz koridor oluşturmak.

- Oluşturulan koridorun devamlılığını sağlamak.

Bu konseptin ve mültecilerin doğal olarak iç politikaya da yansımaları var. Ağırlıklı olarak milliyetçi görüşün hâkim olduğu siyasi partiler de “Suriyelileri hemen göndereceğiz ya da Esad ile görüşülsün ve bu iş hemen çözülsün” bakış açısı uzun zamandır hâkim. Bunun için Esad ile görüşmenin yollarını arayan siyasi partiler de var. Mevcut iktidar da iktidar olmak isteyen siyasi partiler de mültecilerin ülkelerine dönmesini istiyor. Bu normal. Ancak, “Türkiye askeri harekât yapmadan, diplomasiyi öne çıkarsın” söylemi saha ve uluslararası gerçeklere uygun değil. Nedenlerini sıralayalım:

Haberin Devamı

- Suriye’de şu an Şam yönetimi topraklarına hâkim değil. ABD, Rusya, İran, PYD/YPG ve doğal olarak Türkiye’nin kontrol ettiği bölgeler var.

- İsrail zaman zaman sahaya giriyor. Hizbullah’a destek veren İran unsurlarını bombalıyor.

DERT BAŞKA...

- Şam rejimi her ne kadar ara ara af yasaları çıkarsa da muhaliflerin dönmesini istemiyor. Çünkü Sunni ağırlığı olan muhalifleri şu an için değerlendirebileceği bir alan yok, güç kazanmalarını da istemiyor.

- Daha evvel konuya tam da bu pencereden bakan Rusya, Ukrayna savaşı sonrası bu tutumunu değiştirse de, Esad’ın kendi inisiyatifinden çıkmasını istemiyor.

- Şia yayılmacılığı üzerinden Suriye’de alan kazanan İran ise Sunnileri özellikle de ÖSO’yu tehdit olarak görüyor.

Haberin Devamı

TERÖR ÖRGÜTÜNE KARŞI ŞAM-ANKARA ARASINDA ORTAK OPERASYON GÜNDEME GELDİ AMA...

- Şam ve Ankara arasında birkaç yıldır süren arka kapı görüşmelerinde PYD/YPG’ye ortak operasyon yapma konusu gündeme geldi. Ancak hem Esad’ın gücü yetmedi hem de masada bulunan Rusya buna sıcak bakmadı.

- Amerika tarafından özel olarak silahlandırılarak, eğitilen 50-60 bin teröristten oluşan YPG/PYD hem Amerikalılar hem de Ruslar tarafından yok sayılamıyor. Ne yazık ki söz konusu ülkeler bu gücü kendi tarafına çekmeye çalışıyor.

ASKERİN GÜVENLİ BÖLGEDEN ÇEKİLMESİ YENİ MÜLTECİ AKINI DEMEK

Bu koşullarda Türk askerinin kendi oluşturduğu güvenli bölgeden çekilmesini istemek demek, bırakın 3.5 milyon Suriyelinin geri gönderilmesini, İdlib’den 3.5 milyon mültecinin daha gelmesine neden olacaktır. Kısacası Dimyat’a pirince giderken, evdeki bulgurdan da olunacaktır.

Haberin Devamı

YENİ KONSEPTİN VE ÜÇLÜ GÖRÜŞMELERİN ÖNEMİ

Bu nedenle Türkiye’nin iki yıldır uyguladığı “terörü kaynağında bitirme” konsepti sürecek. Bir yanda güç kullanma ve dinamik süreç yaşanırken, bir yandan da Türkiye, Suriye ve Rusya arasında birkaç yıldır devam eden ve son zamanlarda hızlanan arka kapı diplomasisinde elde edilecek sonuçlar neticesinde, askeri ve diplomatik üçlü görüşmeler de gündeme gelecek. Gelelim bu görüşmelerden gerçekçi beklentilere:

- Amaç o üçlü masada sahaya uygun gerçekçi çözümler bulmak.

- Cumhurbaşkanı’nın bir anlamda resetleme politikasıyla başlayan “görüşme” süreci çok aktörlü sahada tek başına tüm sorunları çözmese de görüşmek ve konuşmak bile tek başına önemlidir.

- Aslında Ankara’nın Esad’a mesajı net: “Ben sana yaşamsal tehdit değilim, buradan boşuna problem üretme.”

Yazarın Tüm Yazıları