Paylaş
NASIL BU NOKTAYA GELİNDİ?
Sovyet kontrolünün 1980’li yılların sonunda zayıflamasıyla patlama noktasına gelen Azeri-Ermeni anlaşmazlığında, 1991’lerden itibaren Dağlık Karabağ’daki çatışmalar adeta savaşa döndü. Ermeni güçlerinin sivilleri katlettiği Hocalı Katliamı bir dönüm noktası oldu. Her ne kadar Rusya’nın arabuluculuğu ile ateşkes ilan edilse de sorun bitmedi, Azerbaycan toprakları işgal altında kaldı. Sonraki yıllarda zaman zaman süren görüşmeler de tıkandı, 2016 yılından beri bölgede sıcak çatışmalar var. Bugün itibarıyla Azerbaycan’ın topraklarının yüzde 20’lik bölümü işgal altında.
ERMENİSTAN’IN TAHRİK EDEN SALDIRILARI
Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan dün Uluslararası Deniz Hukuku ve Doğu Akdeniz Sempozyumu’nda, “‘Artık hesap vakti geldi’ diyen Azerbaycan ister istemez kendi göbeğini kendi kesmek zorunda kalmıştır. Yaşanan gelişmeler, bölgede nüfuz sahibi tüm ülkelere gerçekçi ve adil çözüm yöntemlerini devreye sokmaları konusunda bir fırsat tanımıştır” açıklamasını yaptı. Peki neden? Açık ve net söyleyelim: Dağlık Karabağ konusunda strateji değişikliğine gidildi. Kararlılık net bir biçimde ortaya konuldu. Nedenlerine gelince;
Sorun 30 yıldır sürüyor.
Minsk üçlüsü sorunun çözümü için gerçekte hiçbir şey yapmadı, yani süreç işlemedi.
Son dönemde Azerbaycan halkında ve devletinde, Dağlık Karabağ’ın diplomasi yoluyla geri alınmayacağı yüksek sesle dile getirilir oldu. Tek yolun askeri çözüm olduğu görüşü ağırlık kazandı.
Azerbaycan’ın askeri çözüm görüşünün pekişmesinde ise Ermenistan’ın tahrik eden saldırıları etkili oldu.
Azerbaycan daha önceki yıllarda elindeki imkânların sınırlı olması nedeniyle genelde savunmada kalıyordu. Ancak son yıllarda askeri kapasitesinin artması nedeniyle Azerbaycan artık savunmada değil. Yani topraklarını geri alma potansiyelini kavuştuğuna dikkat çekiliyor. Bu potansiyelde Türkiye’nin katkılarının da altını çizmek gerekir.
MİNSK YERİNE YENİ FORMÜL OLUR MU?
Özellikle Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın dünkü açıklamalarının ardından “Minsk Grubu yerine yeni bir oluşum gündeme gelebilir mi” sorusuna da yanıt aranıyor. Yeni bir oluşum yerine Rusya ve Türkiye’nin bu konuda bir misyon üstlenmesi de kulislerde konuşuluyor. Ermenistan’ın arkasında Rusya var. En büyük hamisi ve silah tedarikçisi. Türkiye-Azerbaycan ilişkilerine bakacak olursak, Türkiye de Azerbaycan’ın hemen her alanda en büyük destekçisi. Ankara’dan yapılan, “Azerbaycan ne şekilde isterse, o şekilde destek verilecek” açıklaması da bunu net bir biçimde ortaya koyuyor. Kaynaklarım, “Türkiye ve Rusya bölgedeki başka konularda zaten masada. Bu masaya Ermenistan - Azerbaycan konusu da eklenebilir” yorumunu yaptı.
Her ne kadar artık bıçak kemiğe dayanmış olsa da diplomasiye öncelik verilmesi sadece Azerbaycan-Ermenistan için değil, bölgenin geleceği için de şarttır. Bölgede zaten birçok alanda kriz başlığı bulunuyor. Ve bu kriz başlıklarının birçoğunda Türkiye ve Rusya her ne kadar iyi diyalog içinde görünüyor olsa da masanın farklı taraflarında karşı karşıya oturuyorlar.
300 PKK’LININ KARABAĞ’DA NE İŞİ VAR?
Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar dün yaptığı açıklamada, “Ermenistan derhal saldırılarını durdurmalı. Yurtdışından getirdikleri paralı teröristleri geri göndermeli” dedi. Peki kim bu paralı teröristler? Yaklaşık 10 gün önce basına yansıyan bilgilere göre, Irak ve Suriye’de sabotaj eğitimi almış onlarca PKK’lı terörist Karabağ’a nakledildi. Hulusi Akar’ı dinleyince aklıma gelen bu haberle ilgili şu bilgiyi de paylaşayım: Karabağ’a para karşılığı giden PKK’lı teröristlerin sayısının 300 civarında olduğu değerlendiriliyor.
Paylaş