Paylaş
Haziran ayında Türkiye açısından bir dizi kritik toplantı yapılacak. ABD ve Avrupa Birliği ile süreç ve toplantılar ayrı gibi görünse de öyle değil. Biri diğerini kolluyor, takip ediyor. Bir anlamda Türkiye konusunda bir bütün politika izleniyor. Türkiye açısından ilk kritik tarih 14 Haziran. Batı, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın özellikle ABD Başkanı Biden ve Yunanistan Başbakanı Kriakos Miçotakis ile görüşmesinin olası sonuçlarına odaklandı. Olası sonuçlarla, Türkiye’den beklentilerin ABD-AB ortak zirvesinde de ele alınması bekleniyor. Libya meselesinin ele alınacağı Berlin Konferansı sürecinde ise Türkiye üzerinde baskının artması gündemde. Bu ayın son kritik tarihi ise 24-25 Haziran’daki Avrupa Birliği Zirvesi. Birlik, Türkiye ile yola nasıl devam edeceğini konuşacak. Bu toplantılar öncesinde ABD ve AB’den batılı diplomatların dile getirdiği ve Türkiye’ye iletilen görüşleri şöyle sıralayabiliriz:
- Türkiye, Batı ile ilişkilerinde uluslararası ilişkilerden, bölgesel sorunlara, demokrasi ve hukuk başlıklarında kritik bir dönemeçte. Türkiye’den bu kez somut adımlar bekleniyor.
- S-400’ler konusunda Türkiye’nin önerileri kabul görmüyor. Türkiye, ABD’nin taleplerini kabul etmeli.
- Türkiye, Libya’dan asker çekmeli. Türkiye’nin jest niteliği taşısa da asker çekmesi Rusya’yı da aynı yönde hareket etmek için mecbur bırakacaktır.
- Yunanistan ile diyalog süreci takip ediliyor. Batı, Kıbrıs konusunda yeni bir sürprize açık değil. Bu yüzden Erdoğan’ın 20 Temmuz konuşması beklenecek.
PEKİ YA TÜRKİYE’NİN HAKLI TALEPLERİ?
Biden görüşmesi ve AB Liderler Zirvesi öncesi Batı ittifakı masaya sadece taleplerini koyuyor, sadece istiyor ama kendi adım atmıyor. Şu ana kadar yapılan görüşmeler neticesinde Ankara’nın bakış açısını maddeler halinde şöyle özetlemek mümkün:
- S-400’ler konusunda ABD’nin talepleri yakışıksız ve karşılanabilir nitelikte değil. Bir çözüm bulunamadığından konu Biden-Erdoğan görüşmesi açısından paranteze alınsın.
- ABD, terör örgütleri PYD/YPG ve FETÖ konusunda adım atmayacak. Bu nedenle Biden-Erdoğan görüşmesinde sorunlar yerine işbirliği alanlarına odaklanılsın. Gelinen noktada görüşmenin tonunun iki ülke ilişkilerinde belirleyici olacağı unutulmasın.
- Libya hükümeti, sivil toplum örgütleri Türkiye’nin askerini çekmesini istemiyor. Aksine, Türk askerini koruyucu olarak gördüklerini ifade ediyorlar. Türk askeri ile Wagner’in aynı kefeye konulması ise yakışıksız.
- Batı ile iyi ilişkiler kurmak isteğini belirten Türkiye, Doğu Akdeniz ve Yunanistan ile ilişkilerde son dönemde attığı olumlu adımlarla da bunu da göstermiştir. Ancak Kıbrıs başta olmak üzere haklı politikalarından geri adım atmayacaktır.
VE İNSAN DENİZİ ÖLDÜRÜR
Deniz ölür mü? İnsan denizi öldürür mü, öldürebilir mi? Sadece deniz midir ölen? Deniz tüm canlılarla, insanla, insanlıkla, çocuklarla, gelecekle, toprakla nihayet dünya ile ölür. İnsan; denizi de, dünyayı da, kendini de, geleceğini de öldürür, öldürüyor... Ekranlarda mavinin üzerini, içini kaplayan salyayı gördükçe canınız yanıyor mu? Yarını, yarınları düşündükçe kahroluyor musunuz?
Günlerdir Marmara Denizi’ndeki salya görüntüleri ne yazık ki insanoğlunun katil yönünü gözler önüne seriyor. Kurşun yerine plastik, bomba yerine evsel ya da endüstriyel atık ile ağır yaralı Marmara Denizi... Komada, ölecek! Üstelik henüz ne tedavi var ortada ne de plastik ya da atık saldırısı durdu. Çöp kutusu alışkanlığı olmayan kaç İNSANIN kaç şişesi saplandı denize? Kaç yıldır kaç evin, kaç fabrika ve tesisin ne kadar miktarda atığı boğuyor denizi? Ne acı ki insanın denize saldırısının sonucu 2007 yılından beri raporlanmış... Salyanın denizi boğacağı biliniyormuş. Peki ne yapıldı, ne yaptık? Hiçbir şey... Komadaki denize saldırı sürüyor. Şimdi acil çalıştayla acil eylem planı ve kurtarma çalışmaları bekleniyor. Buna bir de acil insan planı ekleyin. İnsanın karanlık yanıyla, insanın para hırsıyla, boşvermişliğiyle, cehaletiyle, göz yummasıyla, yol vermesiyle mücadele edilsin. İnsanı ve insanlığı kurtarmayı amaçlasın.
Paylaş