Paylaş
Allah aşkına, mesele sadece tutuklanıp tutuklanmamasından mı ibaret? Önce şunu söyleyeyim, hukuk kuralları herkes için geçerlidir, geçerli de olmalıdır. Hukuk işlemelidir nokta. Ancak konunun sadece “tutuklanmalı, tutuklanmamalı, rehabilite edilmeli” boyutuyla tartışılması, bana sorarsanız fazlasıyla sığ! Bununla sınırlı kalan bir tartışma “sorunun” büyüklüğünü de gerçekliğini de örtüyor. Atatürk’e resmiyle ve çok ama çok çirkin bir şekilde hakaret eden 17 yaşındaki gencin videosunu izlemeyenler, önce bir açın, izleyin!
HER ŞEYDEN ÖNCE AHLAKI ÖĞRENMEMEK!
* Görüntüler tek kelimeyle çirkin ve ahlaksız. Güzel ahlakı, iyi ahlaklı olmayı öğrenmekte olduğunu varsaydığımız bir gence asla ve asla yakışmıyor.
* Bu hakaretin Atatürk’e yapılması konunun bir boyutu. Bu gencimiz bugün o sınıfta Atatürk, silah arkadaşları ve O’na ve onlara inanmış bir millet sayesinde okumakta olduğunu öğrenmiştir değil mi? En azından öğretilmiş olduğunu düşünüyorum.
* Olayın bir başka boyutu, o resim Atatürk’ün resmi olmasaydı, başka birinin resmi olsaydı da aynı şekilde “rezillik” derdim.
* Bitmedi, o video sınıfta çekiliyor. Arkada oturan başka öğrenciler görünüyor. Kimse “Arkadaş akıl sağlığını mı yitirdin, ne yapıyorsun?” diye sormuyor.
17 yaşındaki gençte akıl sağlığı açısından ciddi bir hastalık olduğu yönünde bir bilgi yok. Buradan hareketle 17 yaşındaki bir genç ve etrafında “Arkadaşım ne yapıyorsun?” demeyen diğer gençlerin nefreti, cehaleti, ahlak eksikliği nereden kaynaklanıyor? Kimse kusura bakmasın! Öğretmenden okul yönetimine, ailelerden yetkililere bu konu üzerinde herkes oturup bir düşünsün. Eğer gençlere tarih, saygı, sevgi, ahlak öğretemiyorsak, burada çok büyük bir sorun vardır. O sınıflarda, ellerinde o cep telefonlarıyla, bu kadar rahat kimler sayesinde bulunuyorlar, önce bunu bir öğrenmeleri gerekiyor. Sonra da “ahlak, saygı” kelimelerinin anlamlarını ve bu iki kavramı hayatlarına nasıl yerleştireceklerini...
YENİ İÇTÜZÜĞE NEDEN İHTİYAÇ VAR?
TBMM 1 Ekim günü açılarak yeni yasa yılı çalışmalarına başlayacak. Bu yasama yılında TBMM Başkanı Numan Kurtulmuş’un temel hedeflerinden biri iç tüzükte gerekli görülen değişikliklerin bir an önce yapılması. Aslında Kurtulmuş ve ekibi çalışmalara çoktan başladı. Üstelik siyasi parti temsilcileriyle görüşerek, onlardan da çalışma yapmalarını istedi. Peki iç tüzük değişikliğine neden ihtiyaç duyuluyor?
* Öncelikle Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’nin hayata geçmesinin ardından, bazı değişiklikler yapılmasına rağmen sistemle uyum gösterecek bir adım tam anlamıyla atılmadı. Yani yeni sisteme uyumda önemli bir ayak eksik.
* TBMM’nin daha etkin, hızlı çalışması temel hedef.
* Diğer yandan milletvekilleri karşılarında haklı olarak bakanları da görmek istiyor.
* Yasa tekliflerinin görüşmelerinde milletvekillerinin eleştirilerinin büyük bölümü hükümete yönelik oluyor.
* Ayrıca Genel Kurul’da gerek tekliflerin görüşülmesinde gerekse denetim konularında özellikle muhalefet milletvekillerinden soruların büyük bölümü hükümet icraatını veya bakanlıkları hedef alıyor.
* Ancak Genel Kurul’da muhalefetin karşısında sadece teklif sahibi veya Komisyon Başkanlığı bulunuyor. Bu durumda milletvekillerinin sorularının büyük bölümü muhatapsız kalıyor.
* Bu durum, ülke gündemini ilgilendiren deprem, ekonomik gelişmeler, çevreyle ilgili tartışmalar veya uluslararası gelişmelerde de bir sorun olarak siyasetin karşısına çıkıyor. Muhalefetin “genel görüşme” taleplerinde soruları yanıtlayacak bir hükümet temsilcisi bulanamıyor.
İÇTÜZÜK NEDEN ZOR?
Ancak TBMM’de içtüzük değişiklikleri öteden beri anayasa değişikliklerinden bile zorlu geçmiştir. Meclis İçtüzüğü muhalefetin sesini duyurmasında ve kamuoyunda algı oluşturmasını sağlayacak çalışmalarda temel bir metin olduğundan daima uzlaşması zor bir alan olarak karşımıza çıkıyor. 2002’den önce koalisyon hükümetleri döneminde de içtüzük düzenlemeleri tartışmalı oldu. DYP Şanlıurfa Milletvekili Fevzi Şıhanlıoğlu’nun Meclis’te 30 Ocak 2001’de kalp krizi geçirip ölümüne neden olan kavga içtüzük değişikliği sırasında yaşanmıştı. 2012’de uzlaşma içermeyen bir değişiklik girişimi de Meclis’te sert tartışmalara ve günler süren gerilime neden oldu. Meclis’te uzlaşma içermeyen içtüzük teklifleri, genel olarak diğer yasama ve denetim çalışmalarını da etkileyerek siyasi tansiyonu yükseltiyor. Umarız siyasi partiler TBMM’nin etkin çalışabileceği, milletvekillerinin sorun ve sorularının yanıt bulabileceği, TBMM ve vekillerin çalışmalarında itibarı yükseltici bir içtüzükte kavgasız, gürültüsüz uzlaşabilirler. İnsanımızın kavgadan, gerginlikten yorulduğunu siyaset unutmamalı.
Paylaş