Paylaş
Gözler bu kriz için artık 30 Kasım’daki Avrupa Konseyi Toplantısı’nda olacak. Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi, Kavala’nın 30 Kasım’a kadar serbest bırakılmaması halinde konsey üyesi Türkiye hakkında taraf olduğu Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’ne uymadığı gerekçesiyle ihlal prosedürü başlatacağını duyurdu. Bir aylık bir süreç var. Türkiye, Konsey ve ülkeler nezdinde yapacağı görüşmelerle kendi görüşlerini, yargı sürecini gerekçeleriyle anlatacaktır. “Geciken adalet, adalet değildir” sözünü hatırlatarak, Kavala ya da başka davalarda yargılama süreçlerinin hızlandırılmasının ne kadar önemli olduğunun bir kere daha altını çizmek gerek. Bu konuda adım atılması hem Türkiye’de yaşayan herkes için, hem de Türkiye’nin uluslararası kamuoyunda karşılaştığı eleştirilerin önlenmesi açısından önemlidir. Ancak;
Büyükelçiler hangi ülkelerde bu yöntem ve üslupla böyle bir açıklama yapmıştır ya da yapabilmiştir? Üslup ve yöntem bana göre tam anlamıyla hadsizliktir. Yanlış anlaşılmasın, ülkeler başka ülkeler hakkında endişelerini ya da eleştirilerini dile getirebilir. Bunun diplomatik bir üslubu ve yöntemi vardır. Kavala ile ilgili açıklamalarını ilk gördüğümde, “Sanırım aralarında Kavala başlıklı whatsapp grubu kurdular, oradan yazıştılar, ‘açıklamayı koyuyorum haydi siz de rt yapın’ diye konuştular” yorumunu yaptım.
Türkiye’nin başta Fetullah Gülen olmak üzere terörle mücadele konularında bazı ülkelerden talepleri var. Kanıtlara, yaşananlara, şehitlere, stratejik ortak söylemine rağmen bu taleplerin hiçbirine olumlu yanıt verilmedi. Ne garip ki ikili görüşmelerde bu ülkelerden bazılarının devlet başkanlarının gündemi hep Osman Kavala oldu. Yanlış okumadınız, bazı devlet başkanları ikili görüşmelerinde Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın önüne Kavala’nın durumunu koydular. Ankara, devlet başkanları düzeyinde sorgulanmasını hep şüpheyle karşıladı.
Bazı ülkelerin Erdoğan ve politikalarına karşı duyduğu antipati sır değil. Üstelik 20 yıldır dünya da kendisini tanıyor, olası tepkilerini hesap edebiliyor. Demem o ki, bu hadsiz üslubu Cumhurbaşkanı’nın kabul etmeyeceğini ve tepki göstereceğini herkes bilir, hesap eder. Büyükelçiler ve ülkeleri bu hesapla hareket edip, “Nasılsa Erdoğan sert tepki gösterecektir, kriz çıkacaktır” demiş olabilirler. Türkiye’nin diplomasisi ve ara formülü bu kötü niyeti de önlenmiş oldu.
Dünyadaki ekonomik gidişat, Türkiye’deki ekonomik sorunlar, ikili ilişkilerin iyileştirilmesini ve profesyonelleştirilmesini gerektiriyor. Bu çerçevede Dünya İklim Zirvesi’nin toplanacağı Glasgow’da yapılması beklenen Biden-Erdoğan görüşmesinde iki ülke ilişkilerinin hiç değilse türbülanstan çıkartılması gerekiyor. ABD, Türkiye’nin stratejik bir bölgede bulunan uzun süreli bir NATO müttefiki olduğunu ve Washington’ın bölgesel çıkarlarının çoğunda yanında yer aldığını, NATO’nun Türkiye’ye Türkiye’nin de NATO’ya ihtiyacı olduğunu unutmamalı.
TEŞEKKÜR
Hayat anlık bir bitişmiş gerçekten... TIR’dan kopan bir lastiğin bize çarpması sonucu ölümden döndük. Tam bir hafta sonra ise biricik kızımın babası, arkadaşım, çok kıymetli Metin Devrimci’yi kaybettik. Başta Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Sağlık Bakanı Fahrettin Koca, Prof. Dr. Erol Göka olmak üzere arayan, soran, mesaj atan herkese çok teşekkür ederiz.
Paylaş