Ah be Yunus senden sonra 7 bin çocuğumuz gitti...

Yıl 2011... Van’ı deprem 7.2 ile vurdu...

Haberin Devamı

Yüzlerce ölüm yaşandı, yine sonsuz acı saplandı kalplerimize. O depremin hepimizi derinden sarsan, o kocaman güzel gözlerini unutamadığımız ve ne yazık ki hayatını kaybeden bir çocuğu vardı; Yunus... Fotomuhabir Ümit Bektaş, Yunus’un enkaz altında kurtarılmayı bekleyen fotoğrafını çekmişti. Her baktığımızda ağladığımız fotoğrafını... Kahramanmaraş depreminin ardından gördüğüm her çocuk fotoğrafı bana Yunus’u ve o zaman yazdığım bir yazıyı hatırlatıyor. Şöyleydi o yazı:

Ah be Yunus senden sonra 7 bin çocuğumuz gitti...

“Kocaman kahverengi gözlerim, omzumdaki ölü el, yüzümdeki dehşetle ‘O’yum ben. Hepinizin rüyalarına giren, her gazetede fotoğrafı olan ve son nefesini o son fotoğrafa veren çocuk... Siz beni görebiliyor musunuz? Gerçekten görebiliyor musunuz? Unutmayın beni olur mu? Yüzümdeki dehşeti unutmayın. Son fotoğrafımı unutmayın. Benim son fotoğrafım bu ölümlerin de son fotoğrafı olsun. Biliyor musunuz, ben 1 yaşındayken gazeteleriniz başka ölü çocukların fotoğrafları ile doluydu. Daha çok kadın, daha çok erkek, daha çok çocuk üzerlerine yıkılan duvarlarla ölmüştü. Siz büyüklerin yaptıkları duvarlarla... Hayalet kentler varken ekranlarda, ben 1 yaşındaydım. Sizin tam 12 yılınız vardı. Ben evinize ve rüyalarınıza top oynarken girmedim. Çocuklar rüyalarınıza oyun oynarken girsin. Başka çocuklar rüyalarınıza, evlerinize son fotoğraflarıyla girmesinler. Ben son fotoğrafın son çocuğu olayım. Bugün bir yaşındaki bebekler benim gibi 13 yaşıma geldiklerinde karanlıktan korkmasınlar. Onlara kimse “Sesimi duyuyor musun? Işığı görüyor musun?” sorularını sormasın. Beni, son fotoğrafımı üç ay, üç yıl, on üç yıl geçse de unutmayın. O soruları da kendinize sorun; asıl siz sesimi duyuyor musunuz? Siz ışığı görüyor musunuz?”

Ah be Yunus senden sonra 7 bin çocuğumuz gitti...

YUNUS’A YENİ MEKTUP

Ah be Yunus...

Her depremi unuttuğumuz gibi bir süre sonra Van’ı da unuttuk. Ara ara olan depremlerde o soruları yine hatırladık, yine konuştuk. Sonra yine unuttuk. Ta ki Kahramanmaraş depremine ve felaketine kadar... Daha kötüsü sen bir yaşındayken yaşanan Gölcük depreminden daha ağırını, daha kötüsünü yaşadık şimdi. Sen son fotoğrafın son çocuğu olamadın ne yazık ki... Senden sonra, on iki yıl sonra, duvarlar bu kez daha çok alanda, daha çok insanın, daha çok çocuğun üzerine yıkıldı. Bizi yine affet Yunus diyeceğim ama... Elinden oyunlarını, çocukluğunu, topunu, hayatını almış insanlar olarak nasıl af dileriz? Peki bu depremde kaybettiğimiz çocuklarımız, sayısını tam olarak bilmediğimiz çocuklarımız, onlardan nasıl ve hangi yüzle af dileceğiz; onu da bilmiyorum... Sadece artık hayalet kentlerde ölü çocuklar görmeye tahammülümün kalmadığını biliyorum. Ah be Yunus, senin son fotoğrafının ardından geçen 12 yılda keşke en azından siz çocuklar için bir şeyler değişseydi.

Ah be Yunus senden sonra 7 bin çocuğumuz gitti...

Haberin Devamı

KAYBETTİĞİMİZ ÇOCUKLARIMIZ

Haberin Devamı

Ah be Yunus...

Çok üzgünüm, çok üzgünüz. Bu son felakette şu ana kadar yaklaşık diyorum, çünkü hâlâ çalışmalar sürüyor; 7 bin çocuğumuzu daha kaybettik. Bebek, çocuk, genç yani 0-18 aralığında bulunan 7 bin çocuğumuzun oyunlarını, hayallerini, geleceklerini, mis kokularını,hayatlarını aldık. Biz büyüklerinizi affedin diyeceğim ama... Bunun affı olur mu? Son fotoğraf olsun demiştin. Sen son fotoğraf olamadın, şimdi elimizde içimizi yıllarca kanatması gereken en az 7 bin fotoğraf var. Bunlar son olur mu dersen... Sana verecek tek yanıtım: “Olmalı Yunus, olmalı! Konuşup bir süre sonra unutup sonra tekrar bir felaketle yeniden konuşmaya başlamaktan ben artık çok utanıyorum. O yüzden olmalı Yunus!”

Haberin Devamı

MEHMETÇİK İLK NE ZAMAN SAHADAYDI

Ah be Yunus senden sonra 7 bin çocuğumuz gitti...

Köşemi yakından takip eden okuyucularım bilirler, depremin olduğu sabah yola çıktım. İlk durağım Adana, ikincisi Hatay idi. Depremin ikinci gününde karayoluyla ve zor koşullarda Hatay’a girdiğimde şok geçirdim. Havalimanındaki hasar nedeniyle ve karayolundaki hava şartları ve zorluklardan dolayı Hatay’a ulaşmak herkes için zordu. ‘Mehmetçik sahada mıydı?’ tartışması sürüyor. İkinci gün OHAL ilanının ardından Mehmetçik sahaya tam anlamıyla indi. Şunu söylemem gerek. Sabah Hatay’a girdiğimde sayıları az da olsa hem askerleri hem özel harekâtçıları gördüm. Henüz kurtarma ekiplerinin, birkaç iş makinesi dışında kimsenin giremediği Hatay’da, askerler ve özel harekâtçılar enkaz altından insanlarımızı çıkarmaya çalışıyordu. O gün en çok duyduğum ses şuydu: “Hilti var mı? Hilti getirin...” O gün, yani birinci gün Milli Savunma Bakanı da zaten Hatay’da idi. Yine o sabah Hatay’da yol sorduğum bir asker, “Abla bilmiyorum, ben de Ankara’dan geldim” yanıtını verdi.

Haberin Devamı

İMAR AFFI LİTERATÜRDEN NASIL SİLİNİR?

Ah be Yunus senden sonra 7 bin çocuğumuz gitti...


Deprem bir doğa olayıdır. Ancak afete ve felakete dönüşmesi ise insan eliyle olur. İnsanın yapmadıklarıyla, eksik yaptıklarıyla, yanlış yaptıklarıyla... Bu yanlışlardan birinin imar affı olduğuna ise hiç şüphe yok. Depremin olduğu ilk andan beri imar affı literatürden silinmelidir diyorum. Adalet Bakanı Bekir Bozdağ, CNN Türk’te Gece Görüşü Programı’nda bu konuda çok önemli açıklamalar yaptı ve Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne bir anlamda çağrıda bulundu:

* Belediye meclislerimize bakarsanız, her konuda ihtilaf eden partilerin imar kararları konusunda nasıl birlikte hareket ettiklerini görürsünüz.

* Anayasal düzeyde, bazı konularda af çıkarılamayacağına dair hükümler bulunmaktadır.

Haberin Devamı

* İmar affı konusunda da Anayasal bir düzenleme yapılırsa kalıcı olur.

* Bu konunun artık Türkiye gündemine gelmemesi gerekiyor. Bu da Anayasal engel ile olur.

Kısaca Adalet Bakanı “İmar konusu, affedilemeyecek suçlar arasına alınsın” dedi. Son derece doğru bir bakış açısı. Şimdi sıra başta iktidar partisi olmak üzere tüm siyasi partilerde. En kısa sürede TBMM gündemine getirilip bu değişiklik yapılabilir. En azından bu büyük yanlışı bir daha kimse tekrarlayamaz.

SON DURUM NE?

Ah be Yunus senden sonra 7 bin çocuğumuz gitti...

Şu an TSK, 40 bin 740 personeli ile sahada. Peki TSK tam anlamıyla görevlendirildikten sonra neler yaptı?

* Deprem bölgesine “hava yardım koridoru” kurdu.

* Sağlık, arama kurtarma ekipleri ve araçları deprem bölgesine sevk edildi.

* Seyyar mutfaklar (108), mobil gıda laboratuvarı (4), fırın (41), banyo (730), tuvalet (164), çamaşır yıkama üniteleri (17), jeneratör (732) kuruldu.

* Komandolar deprem bölgesine sevk edildi.

* Mehmetçik çadır kent kurma çalışmalarına da ilk günlerde başladı. Tam 61 bin 181 çadır kurulumu tamamlandı.

* Bölgede görevlendirilen Mehmetçiğin sayısı her gün arttırıldı.

* TSK’ya ait uçaklar yaralı tahliyesini yürüttü. Helikopter ve uçaklar 5 bin 600 sorti yaptı.

* Hava Kuvvetleri’mize ait uçaklar, aralıksız şekilde deprem bölgesine ihtiyaçların ulaştırılmasına ve deprem bölgesinden yaralı vatandaşlarımızın sevkıyatına devam ediyor.

* Deniz Kuvvetleri’nin TCG İSKENDERUN, TCG SANCAKTAR ve TCG BAYRAKTAR gemilerinin yanı sıra fırkateynler, korvetler ve karakol gemileri tahliye ve malzeme taşıma görevi üstlendi.

* Ayrıca gemiler hastaneye dönüştürüldü. 83 ameliyat ve bin 813 hasta bakımı SSH Maraş’ta, 8 ameliyat ve bin 146 hasta bakımı TCG Sancaktar’da yapıldı.

* Bölgeye lojistik destek üsleri kuruldu.

* Aynı zamanda sınırdaki önlemler arttırılarak, yasadışı yollarla giriş yapmaya kalkanlar engellendi.

* Bölgedeki asayiş için devriye görevleri de Mehmetçik tarafından üstlenildi.

* Sahra çadırı kuruldu.

* Arama kurtarma çalışmalarında Mehmetçiğe 35 köpek de yardım etti.

Yazarın Tüm Yazıları