Hande Fırat

İşte FETÖ'nün 'Üzüm Salkımı'

25 Şubat 2020
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın da bahsettiği ‘FETÖ şeması’na göre örgüt üzüm salkımı gibi yapılanmış. Bu karmaşık şemayı en tepedekiler dışında kimse bilmiyor. Son derece profesyonellik ve gizlilik hâkim. Yönetim ve ana yapıda çalışan kesim maaş alıyor. Örgütün temel amacı çocukları ele geçirmek. Sınavla zekâ seviyeleri belirleniyor. Başta sadece ders çalıştırıyorlar, Gülen’in adı geçmiyor, namaz kılınmıyor. Kadınlar üç gruba ayrılmış. A grubunun çevresinde FETÖ izi yok. Bu grup subaylarla evlendiriliyor.

Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, son AK Parti grup toplantısında, “FETÖ tehdidi konusunda kurumlarımızı harekete geçirdikten sonra dahi, bu yapının gerçek organizasyon şemasını çıkarmakta zorlandık. Hatta hâlâ bu şemayı tam olarak çıkaramadığımızı düşünüyorum. İlk kuruluş yıllarından itibaren, bu yapıyı organize eden akıl öyle bir sistem kurmuş ki, en kritik isim üzerinden dahi en fazla birkaç kademe geriye gidebiliyorsunuz. Bunun ucu Türkiye’de değil, bunun ucu dışarıda” demişti.

ŞEMANIN PEŞİNE DÜŞTÜM

Ben de o şemanın ve çalışmaların peşine düştüm. Bazı boşluklar olsa da, örgütün beyin takımı yurtdışında olsa da devlet örgütle ilgili kapsamlı bir şema çıkardı. Edindiğim bilgileri sizlerle de paylaşmak istiyorum.

* Şemalardan örgütün üzüm salkımı gibi yapılandığını görebiliyoruz.

* İnsanın ağzını açık bırakacak biçimde profesyonel, “mahrem” alanlar tam gizliliğe dayalı, insanı birebir kıskaç altına alıp bir nevi beyin yıkayarak robot haline getirmeye yönelik, nihayetinde “Arkasında kesin bir devlet ya da istihbarat örgütü var” dedirtecek bir örgütlenme.

ÖRGÜT 3 ANA PARÇADAN OLUŞUYOR

1) Sivil yapı

2) Eğitim yapısı

Yazının Devamını Oku

Savunma Bakanı’nın açıklamaları

21 Şubat 2020
CNN Türk ekranlarında ‘Gece Görüşü’ programı için Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar sorularımı yanıtladı. Röportaj, Bakan Akar’ın yoğun programı nedeniyle röportaj canlı yayında yapılamadı. Bakan Akar’ın sabah saatlerinde yaptığımız röportajdaki açıklamalarından önemli başlıkları analiz edeceğiz.

İDLİB

Ruslarla sürdürülen görüşmelerden henüz bir sonuç çıkmadı. Cumhurbaşkanı Erdoğan ise şubat ayının sonuna kadar süre vererek, “Soçi Mutabakatı’nın gerekleri yerine getirilemezse gereken yapılır” mesajı verdi. Herkesin aklındaki soru şu: Türkiye bu harekâtı gerçekleştirecek mi, Ruslarla karşı karşıya mı kalacak? Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar’ın açıklamalarından yola çıkarak şu tespitleri yapabiliriz:

Öncelik hâlâ diplomaside.

Türkiye’nin isteği, öncelikle İdlib’de kalıcı ateşkesin sağlanması. Bunun için de Rusya’nın rejim üzerinde etkisini kullanması gerek.

Türk gözlem noktalarının boşaltılması söz konusu değil.

Türkiye Rusya’ya karşı bir eylem ya da tavır içinde değil. Türkiye’nin hedefinde rejim ve ateşkese karşı gelenler var.

Türkiye yeni bir mülteci dalgası ile karşı karşıya kalmak istemiyor.

Tüm olasılıklara karşı planlar yapıldı. TSK hazır.

Yazının Devamını Oku

Darbe ve vesayet virüsü

18 Şubat 2020
ABD’nin CIA eliyle çeşitli ülkelerde darbe ve yönetim değişikliklerine neden olması yıllardır haberlere de kitaplara da konu olur.

Kimi “katkı”, kimi “öngörü”, kimi “CIA ajanlarının eylemli katkıları” diye geçer. Bir süredir 1947 yılında kurulan düşünce kuruluşu RAND’in Pentagon için hazırladığı 277 sayfalık Türkiye raporu ve o raporda yer alan “darbe” olasılığı tartışılıyor. Eşzamanlı olarak 26. Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ’un açıklamaları ile “askeri vesayet” de önemli bir tartışma konusu oldu. Bu yazıda bu iki başlığa ilişkin hem İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’nun özel demecine, hem de güvenlik ve siyaset kurumlarının bu tartışmalara bakış açısına yer vereceğim.

SOYLU: DARBEYE TEŞEBBÜS EDENLERİ BU KEZ KİMSE KURTARAMAZ

İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’yu aradım. FETÖ’ye karşı yürütülen mücadeleye dikkat çektikten sonra “Darbe tehlikesi var mı?” sorusunu yönelttim. Soylu’nun açıklaması şöyle:

“Halep oradaysa arşın burada. Türkiye’de darbe yapabilecek ne kimse var, ne de bir kurum var. Birtakım mahfiller tahrik ediyor, tahrik etmeye çalışıyor. Tahrik yapan da eden de çalışan da tahrike gelen de 15 Temmuz’da darbecilerin karşı karşıya kaldığı süreci rahmet okurlar. Darbeyi aklından bile geçirenler, 15 Temmuz’u rahmetle okur. Darbeye karşı güçlü bir şekilde bilendik. Bu kez darbeye teşebbüs edenleri kimse kurtaramaz.”

İkinci sorum ise “Birileri yeniden askeri vesayet istiyor” tartışması üzerine... Soylu’nun bu konudaki yanıtı da netti:

“Türkiye’nin hiçbir kurumunda vesayet talebi yok. Vesayet mirasçısı da yok. Kendi dönemlerinde Türkiye’yi vesayete bulaştırmış kişiler acaba yeniden olur mu diye bir alışkanlık, arayış içindeler.”

DARBE İDDİASINA KURUMLAR NE DİYOR?

İçişleri Bakanı

Yazının Devamını Oku

ABD heyetinin Türkiye temasları

14 Şubat 2020
İdlib’deki gelişmeler, Rusya’nın gerilimi tırmandıran tavrı, ABD ve Rusya’nın Twitter atışması ve ABD’li heyetin Suriye Özel Temsilcisi James Jeffrey başkanlığında Türkiye’ye yaptığı ziyaret...

Baş döndüren İdlib trafiğini, ABD’li heyetin Ankara görüşmelerini ve Ankara-Washington ilişkilerini ABD’nin üst düzey dışişleri yetkilisi ile konuşma fırsatımız oldu. ABD’nin Türkiye politikasını anlamak açısından önem verdiğim bu bilgilendirmeyi başlıklar halinde sizlerle paylaşacağım. Üst düzey yetkili, Türkiye ve Rusya arasındaki gerilimin daha da artacağını düşünüyor.

ABD ziyareti neden şimdi? Stratejik mi, taktiksel mi?

Türkiye ile Rusya arasında gerilim tırmanınca ABD heyetinin soluğu Ankara’da alması, Ankara’da kimi çevrelerce “Aman ABD’nin oyununa gelmeyelim” telkinini gündeme getirdi. ABD Dışişleri Bakanlığı üst düzey yetkilisi açık açık şu mesajları verdi:

Ziyareti taktik şeklinde değerlendirmek hatalı bir yaklaşım olur.

Türkiye ile ilişkimiz stratejik bir ilişkidir. Stratejik ortaklık çerçevesinde değerlendirilmelidir.

ABD, Türkiye ile Suriye’nin savaşmasını mı istiyor? Amacı Türkiye’yi kullanmak mı?

İdlib’de görmek istediğimiz, çatışmaların durması. Çatışmalardan önceki statükoya dönülmesi ve BM Güvenlik Konseyi’nin 2254 sayılı kararı ile uyumlu olacak siyasi bir çözümün desteklenmesi.

Suriye’de çatışmaların kapsamının genişlemesinin mutlak surette engellenmesi taraftarıyız.

Yazının Devamını Oku

Ambargolar

11 Şubat 2020
AK Parti uzun süre tüm Doğan grubuna ambargo uygulamıştı. Ambargo, 15 Temmuz darbe gecesi sona ermişti, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın yayınıyla... “Açıklamayı görmedik, alamadık, yayına veremedik” diye Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Özel Kalem Müdürü Hasan Doğan’ı arayan bendim: Ambargo uygulanan kanalın Ankara temsilcisi. “Bize bağlanın” diyen de bendim: Ambargo uygulanan kanalın Ankara temsilcisi. Bugün CNN Türk’te sadece program yapıyorum. Yıllar geçti ve bu kez CHP, CNN Türk’e ambargo uygulama kararı verdi. CHP Genel Başkan Yardımcısı Tuncay Özkan ile yapılan görüşmeye ben de katıldığım için, bu süreçte birçok haber yapıldığı ve iddia gündeme getirildiği için bu yazıyı kaleme almaya karar verdim.

CNN TÜRK 15 TEMMUZ NEDENİYLE Mİ HEDEF?

Bugüne kadar birçok isim, o geceki bağlantıya ilişkin yalan yanlış açıklama yaptı. CHP’nin boykot kararı ile 15 Temmuz yayını sosyal medyada bir kere daha farklı kesimlerce gündeme getirildi. Hatta kimi kesimler 15 Temmuz yayınının ardından “yandaş” tanımlamasını kullandı. Kısaca hatırlatmak gerekirse, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Özel Kalem Müdürü Hasan Doğan’ı ben aradım, “Bağlanın” dedim. Yayın için kimseden izin almadım, kimseye bilgi vermedim. Öyle bir vaktim de yoktu. Bugün olsa yine yaparım. Darbe, terör örgütü saldırısı vb karşısında seçilmiş hükümet, seçilmiş cumhurbaşkanının yanında dururum. Bir gazeteci olarak da başbakanı da cumhurbaşkanını da genel başkanları da ararım. 15 Temmuz’da darbe ya da terör örgütü karşısında yer almak, Cumhurbaşkanı’nı yayına bağlamak “yandaşlık” değildir. Aksine zaten yapılması gerekendir.

Peki CNN Türk 15 Temmuz nedeniyle mi hedef? Bazı sosyal medya hesaplarına bakıldığında, bazılarının o yayının sonuçlarını hazmedemediklerini görüyoruz. O akşam sokağa her partiden vatandaş çıktı, her siyasi partinin milletvekili TBMM’ye akın etti. O yayına tüm siyasi partilerin liderleri arayarak teşekkür etti. Kısacası, iktidarıyla, muhalefetiyle, medyasıyla kimsenin oyununa gelmemek gerekir.

CHP’NİN KARARININ ARKASINDA NE VAR?

AK Parti ambargo uygularken CNN Türk Ankara Temsilcisi idim. AK Partili yöneticilerle o dönem birçok görüşme yaptım. CHP görüşmesine ise CNN Türk Genel Müdürü Murat Yancı’nın isteği üzerine katıldım. Amaç, “seçim dönemine ilişkin rahatsızlıklarını ileten CHP yönetimine” CNN Türk’te değişen yönetimi anlatmak ve karşılıklı sorunları çözmekti. Kapıdan çıktığımızda “CHP’li bir üst düzey kaynağa atfen” görüşme medyaya sızdırılmıştı. Sonraki günlerde açıklamaları, sızdırılan başka haberleri, yorumları izledim, okudum. Şimdi tüm tartışmaları geçip temel sorunla başlıyorum.

Türkiye’de hatırı sayılır bir izleyici grubu tartışma programlarını izliyor. Adı üstünde, tartışma programları farklı tarafları bir araya getirir.

Milletvekilleri tartışma programlarına çıkmıyorlar. Partilerin gerekçeleri şöyle: “Beni tek çıkarın, o siyasi parti milletvekili çıkarmıyorsa ben de çıkarmam, ayrı ayrı söz verin, tartışma programlarına katılmıyoruz, o vekil ile çıkmam, o parti ile çıkmam...”

Dönem dönem siyasi partiler bazı medya gruplarına ambargo uyguluyor.

Yazının Devamını Oku

Sahada yeni gerçekler ve riskli dönem

7 Şubat 2020
2020 yılı iyi başlamadı. Felaketler dünyada adeta birbirini kovalıyor. Değişen iklim koşulları, çığ, deprem gibi doğal afetlerle mücadele zor. Yine de kazalarda var ise sorumluluğu olanların tespitinin ve gereğinin yapılması gerekiyor. Diğer yandan, felaketlerde can kaybını en aza indirmek için her türlü önlemin alınıp alınmadığı, müdahale için eğitimin verilip verilmediği sorgulanmalı. Umarım 2020 yoluna felaketler yerine güzelliklerle devam eder.

İDLİB’DE RİSKLİ DÖNEM

Sadece doğal afetler, virüs ya da kazalar değil, dış politikada da zor günler geçiriliyor. Gözler İdlib’deki gelişmelerde. Türkiye ve Rusya’nın desteklediği bölgesel silahlı güçler arasında çatışma zaten uzun süredir yaşanıyordu. Şimdi yeni bir aşamaya geçildi. Rusya’nın desteklediği rejim güçleri ile Türk ordusu doğrudan çatıştı. Rejim, İdlib Mutabakatı’nı bozarak TSK’nın İdlib’de bulunan gözlem noktalarına takviyeye giden TSK unsurlarına saldırdı. Türk Silahlı Kuvvetleri karşılık verdi. Cumhurbaşkanı Erdoğan son olarak grup toplantısında, “Askerimize yapılan saldırı Türkiye açısından Suriye’de yeni dönemin miladıdır” dedi. Suriye rejiminin bu ay içinde Türk gözlem noktalarının gerisine çekilmesini beklediklerini, aksi halde Türkiye’nin bu işi bizzat yapmak zorunda kalacağını söyledi. Kritik soru şu: Bu aşamaya gider mi, bu aşama aynı zamanda Türkiye ve Rusya arasında çatışma doğurur mu? Ankara’daki kaynaklarım, bu soruya “Taraflar bundan kaçınır, bu ihtimal çok düşük” yanıtını veriyor. Sorunun masada çözülmesi gerektiğini belirten kaynaklarım “Yine de riskli bir döneme girildi” yorumunu yapıyor.

NEDEN RİSKLİ BİR DÖNEM?

Moskova ve Şam’ın “siyam ikizi” gibi hareket ettikleri şüphe götürmez. Terörle mücadele ettiklerini ileri sürseler de Doğu Guta örneğinden hareketle hayalet şehirler yaratıyor, yerle bir ediyorlar. Ankara, Moskova ile Şam’ın “insansızlaştırma siyasetini” ve olası sonuçlarını masaya yatırıyor. Türkiye İdlib’de buna seyirci kalırsa ne olacak? Kaynaklarım olasılıkları şöyle sıralıyor:

Türkiye’ye yine mülteci akını olacak. Onlar yerle bir ettikçe, Türkiye sınırına yüz binler dayanacak.

Rejim İdlib’i ele geçirdikten sonra hedefi ne olacak? Bir kaynağım “İdlib’deki radikalleri baskılayarak Afrin’e sürme planı yapıyorlar. Radikaller Afrin’i istikrarsız hale getirecek. Rejim ve Rusya bunu bahane ederek Afrin’e yönelecek. Rejimin hedefinde Türkiye’nin kontrol altına aldığı, kısmen istikrar getirdiği bölgeler var” dedi.

Söz konusu olasılık büyük riskleri beraberinde getiriyor.

KRİTİK SORULAR

Yazının Devamını Oku

Altay tankı

4 Şubat 2020
PROTOTİP 2017’de hazır hale geldi.

Altay tankının seri üretimi bekleniyor. Ancak henüz o aşamaya geçilmedi. Sorunun nedeni, motor başta olmak üzere bazı aksamların temin edilememesi. CHP, Savunma Sanayi Başkanı İsmail Demir’in, Altay tankı için verilen 18 aylık teslimat süreci konusunda, “Elimizde motor kalmadığı için Altay’da T0 başlatılamıyor” açıklamasında bulunduğunu anımsatarak, gereği yerine getirilmediği için ihalenin feshedilmesini istedi. Son durumu Savunma Sanayi Başkanlığı’ndaki kaynaklarımla konuştum. Altay tankı ile ilgili tartışmalara ve seri üretim ile ilgili sürece ilişkin edindiğim bilgileri paylaşacağım.

ALMANYA’DAN ADI KONMAYAN AMBARGO

Otokar’ın 2017’de prototipi hazırlamasının ardından ihale sürecinin sonunda seri üretim sözleşmesi BMC ile imzalandı. Hedef 250 Altay ana muharebe tankının üretilmesi, ilk tankın da 18 ayın sonunda Kara Kuvvetleri Komutanlığı’na teslim edilmesiydi. Rutin T0 prosedürü uygulandı, prototipe uygun ön şartlar konuldu. Savunma Sanayi Başkanlığı tarafından hangi motorun ya da aksamın kullanılacağı yazıldı. Projenin ilk etabında Alman firması MTU motorunun kullanılması planlanmıştı. Güç paketi ve aksamlar Almanya’dan alınacaktı. Ancak Türkiye’nin Suriye’de yürüttüğü harekâtlar nedeniyle adı konmamış bir ambargo uygulanmaya başladı. Görüşmelerde Alman firmaları “Bizlik sorun yok, devlet iznini bekliyoruz” derken, Alman hükümeti “Biz bekletmiyoruz” diyor. Kısacası vermiyorlar. Hatta konu Cumhurbaşkanı Erdoğan ile Almanya Şansölyesi Merkel’in son görüşmesinde de gündeme geldi. Ancak yine bir ilerleme sağlanamadı. Ankara’ya göre adı konmamış ambargo uygulayan Almanya, iç kamuoyundaki tepkiden de çekiniyor. Almanya’da güç paketini alamayan BMC, seri üretimi başlatamadı. Savunma Sanayi Başkanlığı da bundan dolayı 18 aylık süreyi başlatamadı. Kaynaklarım, “T0 güç paketi bulunamadığı için başlatılmadı. İhaleyi kim kazansa aynı prosedür uygulanacaktı. Özel bir durum yok” dedi.

ÇÖZÜM YAKIN

Türkiye, Almanya’nın üstü kapalı ambargosu karşısında motoru da içeren güç paketi için başka ülkelerle görüşmelere başladı. Buradaki kıstas, prototipte fazla değişikliğe gitmeyecek güç paketini bulmak. Bir ülkeyle yapılan görüşmelerde neredeyse sona gelindi. Yetkililer, yakın bir zamanda sonuç alınacağını düşünüyor.

FESİH YOK

Kaynakların verdiği bu bilgilere dayanarak CHP’nin talebi gibi bir fesih söz konusu değil. Motorun başka bir ülkeden bulunması bekleniyor.

Yazının Devamını Oku

Sağlık Bakanı Hürriyet’e anlattı: 7 soruda koronavirüs

2 Şubat 2020
Dünya Sağlık Örgütü’nün (DSÖ) acil durum ilan ettiği koronavirüs sebebiyle tüm ülkeler ayakta. Türkiye’de de sosyal medyadan yayılan tartışmalı bilgiler vatandaşlarda paniğe neden oluyor. Peki işin aslı ne? Soruları Sağlık Bakanı Fahrettin Koca’ya yönelttim...

1) MASKE TAKALIM MI?

Maske kullanmayın. Böyle bir durum söz konusu değil. Türkiye, Çin’de ilk vakanın ortaya çıktığı 31 Aralık’tan 10 gün sonra Bilim Kurulu’nu oluşturdu. Tanı, teşhis ve tedavi standartilize edildi. Tedbirler önceden alındı. Şu an ülkemizde koronavirüs vakası yok.

2) VİRÜS MÜ, GRİP Mİ? FARKI NASIL ANLAYACAĞIZ

Ateşi olan, öksüren, ishal olan herkes koronayım diye düşünmemeli. Bunlar aynı zamanda mevsimsel gribin de belirtileri. Mevsimsel grip geçirmekte olan hastaya da bir metreden fazla yaklaşmamak gerek. Burada kritik olan şu; Çin’e giden, gelen kişinin durumu ya da o kişiyle teması olması durumunda söz konusu belirtileri gösteriyorsa sağlık kuruluşuna gitsin. Numune alınıyor ve sonuca göre hareket ediliyor. Paniğe gerek yok. Gerekli tedbirler alınıyor.

3) TÜRKİYE TEHLİKEDE Mİ?

Dünya Sağlık Örgütü, acil durum ilanını özellikle sağlık hizmetleri zayıf olan ülkeler için aldığının altını çizdi. Türkiye’nin sağlık alanındaki hizmetleri ile ilgili gurur duyalım. Ciddi insan kaynağımız var. Altyapımız, kadrolarımız, personelimiz yetkin. Hiçbir ülkede bu virüs için özel bir hastane ayrılmadı. Türkiye bunu yaptı.

4) PEKİN’DEN GELEN DE Mİ RİSKLİ

Yazının Devamını Oku