Paylaş
Geçen haftalarda The Stay Boulevard’ın üst katında açılan Marcello, aradığımız İtalyan ruhunu İstanbul’a getirmeyi başarmış. Peynir ve domates alerjisi olan birisi olarak İtalyan mutfağı genelde en zorlandığım mutfakların birisidir ve gitmeyi kolay kolay tercih etmem. Haliyle tercih sebebim olması için gözüm mekânda beni cezbedecek şeylerin varlığını arar.
Yine bu fikirle gittiğim Marcello’dan içeri adım atar atmaz dünyaca ünlü tasarım ofisi Autoban’ın imzasını taşıyan tasarımı karşısında paralize oldum.
İç mekânın renk kodları, geniş barı, harika terası, terastaki o şahane döşenmiş koltukları, muazzam İstanbul manzarası ve her bir köşede bulunan nefis sanat eserleriyle sıradanlıktan tamamen uzak, Nişantaşı’na yakışır şıklıkta bir mekân olmuş.
Özellikle mutfağın yanında asılı duran lentiküler fotoğraf alanının önde gelen temsilcilerinden İngiliz sanatçı Jeff Robb’un çıplak kadın vücudunun zarafetini 3D formda gözler önüne seren ve Portal serisinin en beğendiğim 5 eserinden 3’ünün burada asılı olması aklımı başımdan almadı değil.
Napolili Executive Şef Luigi Mariconda ve Genovalı foccaccia şefi Massimiliano Nardo’nun başında bulunduğu Marcello spesifik bölge restoranından çok İtalya genelinden en iyi lezzetlerin bir araya geldiği seçkin bir İtalyan restoranı olmuş.
Ben deneyemesem de yiyenlerin tepkilerinden gördüğüm kadarıyla mayasız, yufka kadar ince iki hamur tabakasının arasında özel olarak ürettikleri peynir dolgusundan yapılan Focaccia tipo Recco ile parmesan ve porçini mantarlı risottosu efsane.
Ben vegan olan imza kokteylleri eşliğinde keyifli bir şekilde dekoru incelerken, şef Luigi’nin annesinin tiramisusu karşısında yelkenleri suya indirip, aldığım küçük bir çatal sonrası İstanbul manzarasının tadını çıkarmanın mutluluğunu yaşadım.
İstanbul’dayken içeri girdiğimde yurtdışındaymışım hissini veren mekânların çoğalmasına bayılıyorum. Artık listeme Marcello da eklendi.
Seninle gurur duyuyoruz
Cannes Film Festivali’nde ‘en iyi kadın oyuncu’ ödülü alarak göğsümüzü kabartan çok sevdiğim oyuncu Merve Dizdar ödül konuşmasıyla bir kez daha gönlümde taht kurdu.
“Bu ödülü kendisine layık görülenlere boyun eğmeyip eyleme geçen, bu uğurda her şeyi göze alan ve ne olursa olsun umut etmekten vazgeçmeyen tüm kız kardeşlerim ve Türkiye’de hak ettiği güzel günleri yaşamayı bekleyen tüm mücadeleci ruhlara armağan ediyorum...”
Bu ödülü sonuna kadar hak ettin Dizdar.
Paylaş