İstanbul malum; yaza yatıp kışa uyandığın, içinde bahar barındırmayan, anı anına uymayan, kısacası bu konuda asla kendisine güvenilmeyecek bir şehir.
Yani 1 ay içinde kazakların, dış giyimlerin, trençkotların hayatımıza geri girmesi an meselesi.
Haliyle dolapları karıştırıp sezona hazırlıklı olmakta fayda var.
Gelin bu sezon oldukça minimal, kapsül bir gardıropla sonbahar ve kış sezonunu geçirmeyi hedefleyin.
Mesela giyim dolabınızı tüm kışı en fazla 30-35 kusursuz parçayla geçirerek ve tüm parçaları kendi içinde kombinleyebilecek şekilde dönüştürebilir misiniz?
Bunu hep birlikte deneyelim mi?
Aslına bakarsınız bu fikir bende yaklaşık üç kıştır var. Uzun zamandır klasik gardıroba evrilmeye çalışıp kıyafetlerimi eliyorum da eliyorum. Hacim olarak o kadar küçülebildim mi, açıkçası hayır. Ama giydiğim kıyafetlerin ortalamasına bakınca üzerimdekiler hemen hemen aynı. Yani yapılmayacak bir şey değil. Sadece biz kadınların kıyafetlerimizle olan gönül bağı, olması gerekenden daha fazla yer kaplıyor.
Son birkaç sezona dikkatli şekilde baktığımızda, elit atlet ve global marka yüzü evlilikleri yükselişe geçmiş durumda.
Daha birkaç hafta önce Louis Vuitton, Real Madrid’in orta saha oyuncusu Jude Bellingham’ı yeni marka elçisi olarak duyurdu.
Pazarlama dehası Pharrell Williams, Louis Vuitton’un kreatif direktörlüğüne geldiğinden beri attığı adımlar yadsınamaz.
Moda haftası kapsamında gerçekleştirdiği büyük ses getiren defileler üzerine Olimpiyatların ana sponsoru olmaları ve açılışta izlediğimiz Louis Vuitton şovu paha biçilemez nitelikteydi.
Tam Olimpiyatlar sonunda lanse edilen Jude Bellingham hamlesi ise haliyle beni hiç şaşırtmadı.
Dünyanın en ünlü ve etkili iş birliği, 1984 yılında Michael Jordan ve Nike ile başladı ve bu rüzgâr günümüzde hâlâ devam etmekte.
Hatırlarsanız 2015 yılında açıklanan Adidas x Kanye West Yeezy spor ayakkabı koleksiyonu satış rekorları kırarak spor ayakkabı sektöründe taşları yerinden oynatmıştı.
Hindistan’ın geleneksel silüetlerini çağdaş terzilikle yeniden yorumlayan Khanna, kadın, erkek, mücevher ve aksesuvardan oluşan göz alıcı bir koleksiyonla karşımıza çıkıyor.
Canlı renkler, çekici desenler, elle işlenmiş detaylardan oluşan koleksiyon hoş stillerle dolu.
Geleneksel, asimetrik veya iki parçadan oluşan etek ve üstler, kaftanlar, ipek pijamalar ve aksesuvarların ön planda olduğu zarif ve giyilebilir harika bir koleksiyon ile karşı karşıyayız.
Anamika Khanna, H&M ile iş birliği için şöyle diyor:
“Hint modasının, dünyanın geri kalanı tarafından yorumlandığında hep kaybolduğunu hissettim. Çoğu zaman modamız, kültür, el sanatları mirası ve kumaş terziliği açısından ‘kostüm’ olarak görülüyor ya da yeterince giyilebilir veya modern değil. Her şey çok değişti. H&M ile hazırladığımız bu koleksiyon, Hintli bir şeyi alıp küresel ve çağdaş hale getirmeme olanak tanıyor.”
Hazırlanan koleksiyon, 5 Eylül’de satışta olacak.
Özellikle geri dönüştürülmüş metalden oluşan göz kamaştırıcı detaylar, Hindistan’da yerel olarak üretilmiş küpe, kalın bilezik ve kolyeler koleksiyonun en alınması gereken parçaları. Benden söylemesi...
Ev koleksiyonu markalar için stratejik konumda, çünkü pandemiden bu yana dekorasyon tarafında ciddi oranda yükseliş var.
Özellikli mekânların yaratılması için evi baştan sona dekore etmek maliyetli, kabul.Ancak değişiklik hissini küçük dokunuşlara vermek de mümkün. İşte burada Zara, H&M ve Mango gibi markaların geniş ev koleksiyonu seçkisi devreye giriyor.
Türkiye pazarında hem mağaza hem de seçki olarak genişleyen Zara Home son zamanlarda yaptığı marka iş birlikleriyle satış yüzdesini artırmaya devam ediyor.
Mesela Collagerie’nin kreatif direktörü Lucinda Chambers ile yaptığı ferah, çok renkli obje ve ikonik mobilyalardan oluşan koleksiyon anında sold out olmayı başardı.
H&M de çok başarılı marka iş birlikleri yapıyor, fakat o ürünlerin satışı şimdilik ülkemizde mevcut değil. Yakın gelecekte H&M Home’un da Türkiye’de büyümeye ve daha fazla mağazalaşmaya gideceğini düşünüyorum, çünkü ürün seçkisi talebi karşılamanın çok altında.
Mango Home şimdilik sadece online satış kanalıyla ülkemize giriş yapmayı tercih etti.
Nasıl bir stratejiyle ilerleyeceğini çok yakında göreceğiz.
Muğla’ya yaklaştığımızı asfaltın farklılığından anlardım. Bodrum çok bakirdi, her yerde mandalina bahçeleri vardı. En sosyetik toplanma mekanı ise dolmuşların en son hareket ettiği sabah saatlerindeki otogardı.
Eğlence desen az ama özdü. Şimdiki gibi sınırsız restoran veya eğlence mekanı seçeneği yoktu. Çok hızlı bir şekilde değişti Bodrum. Bence dünyanın sayılı lokasyonları içinde Bodrum’u göreceğiz.
Tüm dünyanın akın edeceği en lüks yerlerden biri olacak, hiç şüphesiz.
Geçen gün Bobo by the Stay, açılışını Nu Look Magazine ile birlikte yaptı.
Cennet Koyu’nda bulunan Bobo, devler ligi rekabetinin tam ortasında yerini aldı. Ortalık kızıştıkça kızışmaya devam ediyor.
Çok güzel bir mekan olmuş Bobo. Neden biliyor musunuz?
Çünkü özlediğim eski Bodrum’un hissini yaşadım. Bodrum’un o huzurlu doğa içindeki salaşlığını, modernize etmeden lüksle birleştirmeyi başarmış Muzaffer Yıldırım ve Mahmut Anlar.
Herkes her şeyi biliyor. Kiminle konuşmak istesen sanırsın iyi eğitimli birer psikolog.
Dertleşmek ve dertleşirken eğlenmek neredeyse hiç kalmadı. Bu manipülasyonların girdabında kayıp giden kaç kişi var düşünen yok, varsa yoksa ‘şöyle yapman lazımcılar’ var.
Mutlu bir ilişki desen onu kaybedeli çok oldu. Kadın erkek fark etmeksizin yaşı kaç olursa olsun çiftlerden biri ya da ikisinin aklı çoğunlukla başkasının kontrolünde.
Mutlu bir ilişkinin sırrı kesinlikle iki farklı kapı. Maalesef bu ekonomik özgürlüğü olmayanlar için pek mümkün değil.
Yapabilenler için söylüyorum bunu becerebilmek çok ama çok sağlam bir karakter ve güven gerektiriyor.
Güven yoksa zaten 7/24 beraber yaşasanız ne fayda?
Peki günümüzün en büyük tehlikesi olan sosyal medya başlı başına güvensizlik radarı değil mi?
Fatoş Altınbaş’ın kreatif direktörlüğünde hayat bulan ve Londra’da da ülkemizi temsil eden markalar arasında yer alan Mevaris, “Cosmos” adını verdiği son koleksiyonunda yapay zekâyla sanatı bir araya getirdi.
Kampanya çekimi sırasında marka yüzü için büyük bir arayış içine giren Altınbaş, “Iris” adını verdikleri muhteşem bir karakter yarattı.
Yapay zekâyla hayata geçirilen çekimlerin hiçbiri gerçek değil. Modelden çekim mekânına, ışıktan fotoğrafçıya kadar her şey bilgisayar ortamında tasarlanıyor ve ortaya çıkan sonuç, insanı hayretler içinde bırakıyor.
Mevaris, altının çevreye verdiği zararları minimum düzeye indirgeyebilmek ve karbon ayak izini düşürmek için sürdürülebilir odaklı bir marka olma yolunda adım atan ilk Türk mücevher markası.
“Cosmos” koleksiyonu da geri dönüştürülmüş altınlarla tasarlanmış ve üretilmiş.
Normalde söz konusu geri dönüşüm olduğunda ortaya çıkan tasarımlar hep yalın ve şatafattan uzak olur, fakat Cosmos’ta çok güzel parçalar var. Özellikle choker kolyeler ve cuff’lara bayıldım.
Bill Cunningham, Adam Katz Sinding, Tommy Ton gibi ünlü fotoğrafçıların kafa avcısı gibi hareket ederek, farklı bir detay gördükleri anda yakaladıkları kareler, tüm sezon boyunca en iyi moda dergileri ve mecralarda yayınlanırdı.
Ve o fotoğrafın sahibine ‘jackpot’ vurmuş olurdu.
Defilelere girmekten ziyade, o kadraja girebilmekti önemli olan.
Hele tüm moda haftalarında karesi olanlar, sektörün yeni ‘IT Girl’ listesinde en üst sırada yerini alırdı.
Influencer’ların trend olmaya başlamasıyla birlikte, sokak modasının DNA’sını elinde tutan ‘mix&match’ stiller, markaların tam görünüm politikasını dayatmasıyla birlikte kısa bir süre içinde özelliğini kaybetti.
Şu an moda haftalarında defile öncesi yaşanan o ikonik dünya yok. O güzelim moda haftaları, markaların giydirdiği kişilerin tekdüze kıyafetleri ve kontratlı oldukları fotoğrafçıların çektiği fotoğrafların servis edilmesiyle Instagram karesine indirgenmiş durumda.
Bu yüzden çok uzun zamandır stiliyle ön planda olan It Girl’ler, genel yayın yönetmenleri, moda editörleri veya farklı isimlere rastlamıyoruz.