Tufan Türenç: Para için bunlara değer mi?

Tufan TÜRENÇ
Haberin Devamı

DAHA önce de ‘‘çalıp çırpma, devleti soyup soğana çevirme’’ açıkgözlülüğü vardı, ama talanın yaygınlaşıp akıl almaz boyutlara ulaşması o malum dönemden sonra oldu.

Sanırım, ‘‘Benim memurum işini bilir... Kafayı kullan köşeyi dön... Ben insanların zenginini severim... Anayasa bir kere delinmekle bir şey olmaz... Hukuk değil, guguk...’’ teranelerini unutmadınız.

Aslında hep o vıcık vıcık anlayışın faturalarını ödüyoruz bugün.

Düşünüyorum da trilyonlar için bile olsa insanların bu kadar onursuz duruma düşmesine değer mi?

Ben Murat Demirel'i hiç tanımam. Bir kez uzaktan gördüm.

Ama şimdi gazetelerdeki fotoğrafından, ekranlardaki görüntülerinden onu çok iyi tanıyorum.

Varlıklı bir ailenin çocuğu... İyi bir eğitim gördüğünü sanıyorum.

Isparta'nın taşının toprağının babasına ait olduğunu da biliyorum.

Yani Murat Demirel'in paraya pula ihtiyacı olmadığını, hayatta her istediğini satın alabileceğini biliyorum.

Anlayamadığım, bu kadar para hırsı neden?

Yat mı, kat mı, uçak mı, araba mı istiyordu? Babasının varlığı için bunlar çocuk oyuncağı.

Bunlarla yetinmeyip daha büyük paraların sahibi olma hırsı neden acaba?

Hayyam Garipoğlu da öyle... Nail Keçili de...

O perişan hale düşmeye, elleri kelepçeli polisler arasında dünya áleme rezil olmaya ve demir parmaklıklar arkasına düşmeye değer miydi sahip olmak istedikleri trilyonlar?

* * *

Nail Keçili, Türkiye'nin en büyük reklam firmasının sahibiydi.

Türkiye değil, dünya ölçüsünde lüks bir yaşam sürüyordu.

Neden daha çok para sahibi olma hırsına kapıldı acaba?

Kelepçeli elleriyle o perişan duruma düşebileceğini, yasadışı işlere soyunurken hiç mi aklına getirmedi?

Nail Keçeli'yi reklamcı olarak biraz tanırım. Girgin, tatlı dilli, yumuşak üsluplu, cin gibi bir adamdır.

Bu kadar para hırsının, bu kadar akıllı bir adamı nasıl etkisi altına aldığını ve onu bir oyuncak haline getirdiğini bir türlü anlayamıyorum.

Bazı insanların para tutkusu ne yazık ki aklı, mantığı, onuru filan bir kenara itebiliyor.

Şimdi cezaevi hücresinde bütün o görkemli yaşamın, o katların, o yatların, o uçakların, o limuzinlerin ne anlamı var?

Zedelenen onuru, trilyonlarla onarılabilir mi?

Sanmıyorum.

* * *

Rahmetli yazar Haldun Taner'den dinlemiştim.

Bodrum'da tatil geçiren bir Amerikalı, kaldığı otelde çok güzel sandalyeler görmüş.

Bunların nerede yapıldığını sormuş. Bodrumlu Cemal Usta'nın yaptığını söylemişler. Atölyesinin yerini öğrenmiş ve Cemal Usta'yı görmeye gitmiş.

Deniz kenarındaki atölyeyi bulmuş. Bakmış atölyenin önündeki yeşil çimlere bir adam uzanmış yatıyor. Adama Cemal Usta'yı sormuş.

Adam ‘‘Benim’’ demiş.

Amerikalı yaptığı sandalyeleri çok beğendiğini, neden atölyesini büyütüp daha fazla üretim yapmadığını sormuş.

Cemal Usta da bir soruyla yanıt vermiş: ‘‘Büyütüp de ne yapacağım?’’

‘‘Daha çok satarsın.’’

‘‘Daha çok satacağım da ne olacak?’’

Amerikalı şaşırmış:

‘‘Daha çok para kazanırsın... Sonra da yan gelip yatarsın.’’

Cemal Usta gülmüş:

‘‘Peki mistır, ben şimdi ne yapıyorum?’’

Para her şey değildir. Önemli olan onurlu ve huzurlu bir yaşam sürmektir.

Bir Atatürk çocuğu olarak bu kadar parasal çıkarların egemen olduğu bir toplumda yaşamaktan utandığımı belirterek o büyük adamı aramızdan ayrılışının 62'nci yılında sonsuz saygı, sevgi ve özlemle anıyorum.

Yazarın Tüm Yazıları