Paylaş
ÖNCEKİ gece yaşadığımız mutluluk aslında son dakikaya kalmayabilirdi. Milli takımımız İtalya'yı da, İsveç'i de yenebilecek güç ve tekniğe sahipti.
Ama iki maçta da akıl almayacak kadar kötü oynadı takımımız.
Uluslararası sahalarda başarıyı yıllarca özlemiş olan Türk seyircisi, futbolcuların canlarını dişlerine takarak oynamamalarına isyan etmekte haklıydı.
Yapılan eleştirilere ve gösterilen protestolara kızmaya, içerlemeye kimsenin hakkı olduğuna inanmıyorum.
Maçtan sonra Mustafa Denizli'yi kendisinden beklediğim olgun üslubu kullandığı için kutluyorum.
Demek ki boşuna Mustafa Denizli olunmuyor.
Ancak futboluna ve efendiliğine her zaman hayran olduğum Hakan'ın açıklamalarını ise doğrusu yadırgadım.
Kendisine eleştiri yöneltenleri ‘‘vatan haini’’ diye suçlamasını onun gibi efendi ve bilinçli bir futbolcuya yakıştıramadım.
Ona yapılan haksız ve terbiye sınırlarını aşan eleştiriler zaten sahiplerinin vicdanını rahatsız etmiş olmalıydı.
O nedenle onların düzeyine inmemeliydi.
Hakan ve tüm futbolcular şunu iyi bilsinler ki, kötü oynadıkları zaman seyirci onları yerden yere vurur.
İyi oynadıkları zaman da göklere çıkarır.
Milyarlarca insanı büyüleyen futbolun değişmez yasasıdır bu.
* * *
Hiç unutmam, yıllar önce bu yasaların ne kadar acımasız işlediğini o dönemin dünyanın en büyük futbolcusuyla yapılan bir röportajda öğrenmiştim.
1950'li yıllar...
Çocukluğumuzun rüya takımı Macar milli takımı, dünya futbol sahalarında fırtına gibi esiyor.
Önüne çıkan bütün takımları ezip geçiyor.
Lantos'lu, Koçis'li, Czibor'lu, Bozsik'li, Hidegkuti'li bu yenilmez armadanın kaptanı dünyanın en büyük futbolcusu Puşkaş'tı.
Orta saha oyuncusu olan Puşkaş takımın beyniydi.
O röportajda Puşkaş şöyle diyordu:
‘‘Futbolda iyi onadığın sürece yaşarsın. Seyirci seni iyi oynadığın sürece çılgınca alkışlar. O alkışlara kesinlikle aldanmayacaksın ve hep iyi oynayıp sahada ter dökeceksin. Futbolcunun başka çaresi yoktur.’’
Puşkaş ders verir gibi sözlerini sürdürüyordu:
‘‘Eğer kötü oynarsan o seni alkışlayan ellerin bir anda sana doğru sıkılan yumruklara dönüştüğünü görürsün. Kesinlikle kızmayacaksın, gücenmeyeceksin ve yıkılmayacaksın. Yapacağın tek şey var. Daha çok çalışacaksın ve yeniden o yumrukların alkışa dönüşmesini sağlayacaksın.
Futbolun değişmez yasasıdır bu.’’
* * *
Ben bütün futbolculara Puşkaş'ın, bu sözlerini anımsatmak istiyorum.
Tribünlerdeki binlerce insanın alkışlarının bir gün yumruğa dönüşmemesi futbolcunun elindedir.
Alın terini yeşil çimenlere döktüğü sürece seyirci onun değerini anlar.
Sonuç ne olursa olsun futbolcuya tepki göstermez.
Ama futbolcu maça iyi hazırlanmamışsa, fiziki ve ruhi açıdan yetersizse ve bunun sonucunda sahada dolaşıyorsa, işte o zaman seyirci onu affetmez.
Alkışlayan eller bir anda sıkılan yumruklar haline dönüşür.
Hakan ve arkadaşları bu yasayı iyi bilmelidirler.
İyi ki seyirci onlara gereken tepkiyi gösterdi. İyi ki onlara (hakaret dışındaki) eleştiriler yapıldı.
Bütün bunlar onları hırslandırdı ve olağanüstü zaferi kazanmaları için itici güç oldu.
Hakan ve arkadaşları bunları iyi düşünsünler, özeleştiri yapsınlar.
Ve futbolun değişmez yasasını akıllarından hiç çıkarmasınlar.
Paylaş