Paylaş
DİLE kolay 17 Ağustos depreminden 9 il, ilçe, belde ve köyleriyle birlikte faciadan doğrudan etkilendi. Bu illerde yaşayan 20 milyon insan canından, malından, işinden gücünden oldu.
Yani dünya başlarına yıkıldı.
Bunun altından kalkmak kolay değildi. Dünyanın en gelişmiş ülkeleri bile bu kadar geniş bir çoğrafyanın etkilendiği bir felaketin altından geride hiç eksik bırakmadan kalkamaz.
Şu olay sanırım bu gerçeğe çarpıcı bir örnek oluşturuyor.
Depremde en büyük silleyi yiyen Gölcük'ün genç Belediye Başkanı İsmail Barış deprem gecesini şöyle anlatıyor:
‘‘İnanılmaz bir sarsıntıydı. Ama benim evim iki katlı olduğu için herhangi bir zarar görmedi. (Aslında Belediye Başkanı parası olmadığı için kat çıkamadığını, o yüzden de kurtulduklarını söylüyor.) Ama tam karşımızdaki ablamın evinin çöktüğünü dehşet içinde gördüm.
Deli gibi koştum o tarafa. Ama yapacak bir şey yoktu. Çaresizlik içinde kalakaldım.
Eniştem ve yeğenlerim enkaz altında kalmışlardı. Sadece ablam kurtulmuştu.
İnanın onların acılarını bile yaşamadan Jandarma Komutanlığı'na koştum. Kaymakam, jandarma komutanı ile toplantı yaptık ve sonra bölgeyi gezip faciayı gördük.’’
Şimdi eniştesini ve yeğenlerini depreme vermiş bir yöneticinin içinde bulunduğu ruh halini düşünün.
Ama üstlendiği görev acılarını yaşama hakkı bile vermemişti İsmail Barış'a...
Onun gibi binlerce yönetici yaslarını bile tutamadılar.
* * *
Şimdi bakıyorum da böylesine bir felaketin altından kalkmayı iyi kötü başarmış bir ülkenin insanları neden gelecek bir felakete gereği gibi hazırlanmıyorlar, neden?
Neden devlet depremde birinci derecede etkilenecek olan İstanbul başta olmak üzere öteki illerde çaresizlik içinde bekliyor?
Neden radikal bir karar almıyor ve neden yumruğunu vurmuyor?
Örneğin İstanbul Avcılar'da bütün hasarlı yapılar allanıp pullanıyor ama kimse sesini çıkarmıyor.
İlk yıkıcı depremde o binaların o insanların mezarı olacağı kesin.
Böyle bir cinayete neden göz yumuluyor? Bunu anlayamıyorum.
Gölcük'te de aynı vurdumduymazlıkları gördüm.
İmar Bakanı bilbordlarda boy göstersin, ona bir diyeceğim yok ama yıkılması gereken binaların onarılmasına engel de olsun hiç değilse...
Bunun inanın cinayetten hiçbir farkı yok.
Depremin en büyük hedefi İstanbul.
Özellikle depremde zarar görecek semtlerdeki yapılaşma hızla değiştirilmeli, binalar depreme dayanıklı az katlı yapılar haline dönüştürülmeli.
Yerli ve yabancı bilim adamlarının söyleye söyleye dilinde tüy bitti.
Biz hálá işin edebiyatıyla uğraşıyoruz.
* * *
Görevli ve sorumlu devlet kurumlarının vatandaşları uyarması gerekir. Dinlemeyenler olursa onlara en sert yaptırımlar uygulanır.
Bir gün E-5 karayolunu izleyerek Avcılar'dan geçin. Faciaya nasıl kucak açtığımızı gözlerinizle görün.
Bilbordları istediğiniz kadar fotoğraflarınızla donatın.
Televizyonlar istedikleri kadar reyting alırım umuduyla saatlerce süren programlar yapsınlar.
Bizler durmadan yazalım.
Bütün bunlar yaşayacağımız felaketi önlemez.
Akılcı önlemler almak zorundayız. Çarpık yapılaşmayı, derme çatma binaları yıkmalıyız.
Böyle ciddi bir proje ile dünyanın önüne çıkarsak inanın bunun finansmanı sağlanır.
Paylaş