Paylaş
Bir: Rauf Tamer Usta'nın perşembe günkü çağrısına can-ı gönülden katılıyorum, evet Yunanistan'a acilen bir şükran jesti yapmamız gerekiyor.
Husumeti ve dargınlığı elinin tersiyle iterek en acılı günümüzde yürekten imdada yetişen Helen milletine, hükümetine ve devletine bunu borçluyuz.
Biz de hem millet olarak, hem hükümet olarak, hem devlet olarak borçluyuz.
Siyasi boyut içeren bu son mekanizmadan bakıldığında, yine Tamer'in zihin egzersizi olarak öne sürdüğü ve Ege Ordu'muzda yeni bir düzenlemeye gidilerek psikolojik rahatlamanın pekiştirilmesi fikri hiç de yabana atılmamalıdır.
Böyle bir açılımın halklar arasındaki dayanışma ruhunu başkentlere tahvil etmesi ve jest - karşı jest derken, Türkiye ve Yunanistan'ın son elli yıldır hiç olmadığı ölçüde dostluk sağlamasına zemin yaratması ihtimal dahilindedir.
Aynı çerçevede, TSK'nın akılcı daveti deprem öncesine uzansa bile, önceki günkü donanma devr-i teslim törenine katılan Yunan Deniz Kuvvetleri Komutanı'nın Ankara'daki sivil ve askeri rical tarafından dakikalarca alkışlanması Türkiye ‘karar odakları’nın yaklaşımını sergilemesi açısından çok önemlidir.
Bu, insani teşekkürün de ötesinde değerlendirilmesi gereken bir olgudur.
Yunanistan'a jest yapmamız elzemdir ve ülkemiz bunun bilincindedir.
* * *
İKİ: ‘Hürriyet’ tam sayfa ayırdı ve Güneri Civaoğlu da yazdı, önce Rabb'dan mağfiret dileyip sonra pragmatik bir yaklaşımla ‘gidenler gitti, kalanlar bizimdir’ diyebiliriz ama, afetzedelerin ruhi bab'ta aynı kalması çok zordur.
Hele, hele çocukların !
Biraz psikoloji kitabı karıştırmış olanlar bilir, hayatın ilk yıllarında yaşanan travmalar öylesine derin iz bırakırlar ki, eğer zamanında ve kıvamında tedavi gerçekleşmesse bütün bir ömür boyu korkunç etkisini sürdürürler.
Gençlik, orta yaşlılık, ihtiyarlık, hem şahsi ve sosyal davranış biçimlerini belirlerler, hem de ecel yatağına kadar rahat uyutmazlar.
Dolayısıyla, dehşetten kurtulmuş çocuklarımızın ruh sağlığını koruyabilmek için ‘Türkiye Psikologlar Derneği’nin ‘UNİCEF’ yardımı ve Fransız ve Amerikalı hekimler dayanışmasıyla başlattığı terapik kampanya muazzam önem taşıyor.
Derim ki, şükür son tahlilde yine bir sivil girişim olan bu kampanyayı da bütün kalbimizle destekleyelim ve ihtiyaç çağrısı yapıldığı takdirde, müthiş travmasını dışa vuracak çocuklarımıza kalem - suluboya bağışlamaktan, onları lunaparkta atlı karıncaya bindirmeye kadar kolektif tedaviye biz de katılalım.
* * *
ÜÇ: Bir de nispeten iyi haber !.. OECD uzmanı Alessandro Goglio'nun ilk verilerden yola çıkarak yaptığı öncü hesaplamalara göre Körfez Afeti Türkiye' nin 1999 yılı büyüme hızında yüzde 1 - 1,5'luk bir gerilemeye yol açabilirmiş.
Ancak, hem deprem arifesindeki kriz nedeniyle zaten kısmen atıl durumda bulunan ülke sanayiinin inşa için kapasite yükseltmesinden; hem de bu inşanın piyasaya yeni para enjekte edecek olmasından dolayı ekonominin canlanması ve 2000 yılı için daha önce öngörülen GSM hacminin bir puan artması mümkünmüş.
Çare yok, aşacağız ve her şeye rağmen üçüncü ‘millenum’a umutla gireceğiz.
* * *
DÖRT: Bir iyi haber daha !.. Tarkan'ın ‘Şıkıdım’larından sonra Batı radyo istasyonları şimdi de Mustafa Sandal'ın ‘Onun arabası var’ını çalmaya başladı.
Zaten sanatçı ZDF tv'sinin depremzedelere yardım programına katılmak için Almanya'daymış. Kan grubu bakanımız tarafından makbul kabul edilmeyen Avrupa geçen mevsim ‘şıkıdımlamıştı’, umalım ki bu mevsim de ‘güzel mi, güzeller’ !
Ve yine umalım ki, inşallah Sandal'ın her hangi bir askerlik sorunu yoktur da ‘dön’ çağrısıyla Batı müzikseverlerinin hevesi kursağında kalmaz.
Paylaş