Paylaş
18 Eylül tarihinde ve ‘‘AB'de Hedef ve Gerçek’’ başlığı altında yayınlanan makalemde, Başbakan Mesut Yılmaz'ın Ortak Pazar'ın tam üyelik listesine girmek güvencesini Alman Şansölye Helmut Kohl'den ‘‘kopartabileceğini’’, ancak bunun bedelinin serbest dolaşımdan tavizle ödeneceğini belirtmiştim.
Böyle bir gelişmenin de Türkiye için hayırlı olacağını eklemiştim.
***
ŞEYTAN kulağına kurşun ve övünmek gibi olmasın ama, pek çok yorumcunun hiç ihtimal vermediği yukarıdaki öngörüm doğru çıktı. Senaryo fiilen hayata geçti.
Dereyi görmeden paçaları sıvamak için henüz zaman erkense de, önceki gün Bonn'da gerçekleşen Yılmaz - Kohl zirvesinde, Türk lider Ankara'nın ‘‘muhtemel üyeler’’ listesinde yer kapması konusunda Federal Alman meslektaşından ‘‘söz aldı’’.
Bu ‘‘söz’’ün imzaya dönüşmesi ise Kasım ayındaki ikinci buluşmaya kaldı.
Zaten pratikteki uygulanabilirlik şansı sıfır olan serbest dolaşım ise çıkmaz ayın son çarşambasına kaldı.
***
OLAYLARIN böylesine bir seyir izlemesi ülkemiz açısından olumludur.
Zira eğer Almanya sözünü tutar ve bir ‘‘yol kazası’’ vuku bulmazsa, Ankara AB genişlemesine teorik olarak dahil edilecek başkentlerden birisi olacaktır.
‘‘Tren’’ kaçmayacaktır. Aidiyetin tescili de yeni dinamik getirecektir.
Yukarıdaki ‘‘dahiliyetin’’ ise iki ana şıkta berraklaşması mümkündür.
Birincisi, tüm adayların çağrılacağı ‘‘Daimi Konferans’’a Türkiye'nin de davet edilmesiyle gerçekleşecektir. Şimdi bu daha çok mümkün gözükmektedir.
Ancak söz konusu konferans henüz kesinlik kazanmamıştır. Her halükarda da işlevi sınırlı kalacaktır ve gevşek bir mekanizmayla donatılacaktır.
İkinci alternatif ise Aralık ayındaki Lüksemburg AB zirvesinde Ankara'nın on ikinci muhtemel üye olarak resmen duyurulması biçiminde tezahür edecektir.
Bu duyuru ‘‘Daimi Konferans’’a katılımı otomatik olarak getirecektir.
Üçüncü bir şık yoktur. Yani, Türkiye'nin tam üyelik müzakerelerine hemen başlanacak ve sayıları şu anda beş olarak saptanan ülkeler arasında yer alması söz konusu değildir. Böylesine bir boş hayal olmayacak duaya amin demektir.
Ama dördüncü bir ihtimal daha vardır, o da tam üyeliğinin geçiştirilmesi ve ağırlığın ‘‘Gümrük Birliği, artı’’ formülünde yoğunlaşmasıyla netleşebilir.
Dolayısıyla, Türk diplomasisinin yıl sonuna kadar gerçekleştireceği genel seferberlikte önce birinci seçeneği; olmadığı takdirde de en azından ikincisini hedeflemesi gerekmektedir. Üçüncüsüyle uğraşarak zaman kaybetmek anlamsızdır.
Dördüncü şıkkın ‘‘Gümrük Birliği, artı’’ formülüne ilişkin bölümü ise yine ancak ikinci ve birinci şıkların telaffuz vurgusuna göre değer taşıyabilir.
Başka bir deyişle, formül kısmen onaylanabilir, ama Ankara'nın tam üyelik trenindeki son vagona tutunduğunun Ortak Pazar tarafından teyidi şartıyla...
***
GÖRÜNEN o ki, koalisyon ortağı Bülent Ecevit'in hala ve hala köhne Üçüncü Dünyalarla avunan kuru sıkı çıkışlarını kibarca duymazlıktan gelen Başbakan Mesut Yılmaz Avrupa politikasını gerçekçi ve somut temellere oturmaktadır.
Almanya ziyareti de bu politikanın semere verdiğini ortaya koymaktadır.
Şimdi yıl sonuna dek dümeni hep aynı rotada tutmak ve Bonn'da Helmut Kohl'dan ‘‘kopartılmış’’ olan sözü Lüksemburg'da imzaya dönüştürmek gerekmektedir.
Başbakan Mesut Yılmaz kararlılığından ve gerçekçiliğinden caymamalıdır.
Paylaş