Yılbaşı taksisi (I)

Gündüzcü yine geç geldi. Çipil ve soğuk yağmur altında gocuğu başıma geçirdim.

Her akşam taksi değiş tokuşu yaptığımız meydanda beklemekten helák olmaktayım. Üstelik de çok sabırsızlanıyorum, çünkü bu gece yılbaşı müşterisine çıkacağım.

Otomobili aslında beşte teslim etmesi gerekirken, hazret altıya doğru teşrif buyurdu.

Ağzı ta üç kulaç öteden leş gibi bira kokuyor ve kilometre saatini kaydetmeye çalışırken de yalpalayıp duruyor, hemen anladım ki yine kafayı çekmiştir.

N’eyleyebilirim, eşşoğlu beş kulağın ádeti bu!

Evet ádeti bu ve patronla sıkı fıkı olduğundan, kendi kendine izin verip daha öğlen ortasında paydos ediyor. Soluğu da meyhanede alıyor. Allah bilir, üç, beş, on, deviriyor.

Oysa, kaç defa söylemekten dilimde tüy bitti. Paşam şu arabayı vaktinde getir de, sonra istersen küfede zıbar, umurumda değil!

Biliyorsun ki, biz gececiler işte bir şu akşam vakti iş tutabiliyoruz.

Bir de, ancak cuma veya cumartesiyse, belki sabaha doğru müşteri kapabiliyoruz.

Gerisini ya durakta yatarak, ya da boş boş dolanarak geçiriyoruz.

Dolayısıyla söyle bana, şu civcivli saati kaçırırsam nasıl yevmiye çıkartacağım?

Tamtakır kara bakır kasayı görecek patronun, "Direksiyonda uyuyor musun" diyerek beni sepetlemesi ihtimalini nasıl bertaraf edeceğim?

Ve de bilhassa, işte bu akşam yılbaşı, çift koltuğu altında çift şampanya şişesiyle evlerine dönen burjuvalara "Hayırlı seneler mösyö"; gece yarısı partisinde kuşanacakları dekolteleri biraz önce mağazadan almış kadınlara "Nice yıllara madam" diyerek ekstra bahşiş kopartamazsam, keseyi nasıl doğrultacağım?

Ölme eşeğim ölme, yelkovan yeni yıla dönecek de; neden sonra eğlence bitecek de; sarhoşu, iti, kopuğu, uğursuzu, serserisi tan vakti o eğlenceden çıkacak da, müşteri alacağım.

BİRA UĞRUNA

Ardından, ya otomobilin içine kustuktan, ya da koltuğun üzerine işedikten sonra, değil öyle ekstra bahşiş falan, taksimetrenin yazdığının altındaki bir rakamı suratıma fırlatacak.

Hatta belki de, geçen yılbaşı başıma geldiği gibi, istediği adrese getirdiğimde, herifçioğlu kafasındaki palyaço küláhını iki yana sallayarak ve içkili dilini dolandırarak, "Şef, kulüpte bütün papelleri yolundum. Gelecek sefere..." diyecek.

Ne yapabilirim? Karakola götürsem, zabıt falan derken diğer müşterileri kaçıracağım.

Dışarıya atıp eşek sudan gelene kadar pataklasam, bu defa ben karakolluk olacağım.

Binaenaleyh, getir be gündüzcü şu meret taksiyi vaktinde de, nafakamı çıkartayım.

Arabayı hep leş gibi teslim ettiği için daha önce de papara çektiğimden, sarhoş sarhoş sallanan gündüzcü cigara tablalarını ve paspaslarını temizlemek istermiş gibi yaptı.

"Aman bırak! Bugünlük kusur kalsın yoksa ağzımı havaya açacağım" deyip hemen anahtarları aldım.

Koltuğu kendi boyuma ayarladım, dikiz aynasının açısını düzelttim, kilometre ve taksimetre saatlerini kaydettim ve hemen kontağı çevirdim.

Ácilen durağa gidip ilk müşteriyi "siftahı senden, bereketi Allah’tan" diye alacağım ki, akşamın geri kalan bölümü de piç olmasın.

Kontağı çevirdim de, o ne? Facia!

Hayır, zaten hanidir yarım tur atan ve cimri patronun hálá tamir ettirtmediği sağ silecek yine falsolu çalışıyor ama, bunu umursayan kim!

Vahimi, sonsuz vahimi, gaz zaten sıfıra sıfır elde var sıfır gösteriyor ve artı, benzin de kırmızı sinyal veriyor. Onun yükümlülüğü altında olduğu halde, demek deyyusoğlu deyyus gündüzcü işkembesini birayla doldurmaktan depoları dolduracak vakit bulamamış.

Şimdi ne halt edeceğim? Pahalı diye, patron benzin kullanmamızı zaten yasaklıyor.

Geçen gün, "farkı yevmiyenden keserim" tehdidini savurdu.

En yakın gaz istasyonuna ulaşmak için ise anasının nikáhı mesafe kat etmek gerekiyor.

Fakat tabii ki mecburen gideceğim ve bu arada da çok vakit harcayacağımdan, yılbaşının akşam müşterisini yine kaçıracağım.

Ulan gündüzcü, ulan gündüzcü, şimdi seni bir elime geçirirsem öyle yandın ki! Biralarını arpa suyu olarak kusturtacağım.

POMPA VE HORTUM

Kapıyı açtım ve hálá parkingde mi diye bakındım ama çoktan kirişi kırmış.

Cehenneme kadar yolu var ve en tez zamanda, meyhane tezgáhında geberir inşallah!

Sonra tekrar kontak; ikinciye daima çok zor geçen vites; ön cama çevirdiğim "doludur" tabelásı; hava iyicene karardığı için yaktığım farlar; artık sulu kara dönüşmekte olan çipil yağmur; yılbaşı alışverişinin gıdım gıdım ilerleyen trafiği; arada bir işaret eden potansiyel müşterilere başımla "hayır" yanıtı...

Ardından, istasyon, pompa, hortum ve otomobilin plakasını kaydettirerek patronun hesabına attığım, "şu kadar litre benzin, bu kadar litre gaz" imzası...

Hadi bakalım şoför efendi, bereketi Allah’tan yılbaşı siftahı!

Yeni yılınızı şimdiden kutlayarak, bir taksi şoförünün eski bir yılbaşı gecesine dair hikayesinin devamını gelecek pazara bırakıyorum.
Yazarın Tüm Yazıları