Yeni Bayram

Hadi ULUENGİN
Haberin Devamı

Selim İleri'nin eski bayramlara ilişkin o enfes yazısını okuyunca tabii ben de dayanılmaz nostaljiyalara kapıldım. Lavanta mendilli, fıstık lokumlu, nane likörlü, ahşap Üsküdar'lı ve kalantor Nişantaş'lı kutsal günleri özledim.

Dolayısıyla, dalıp gittim. Gaip zaman peşinde, artık asla geri gelmeyecek masum çocukluklara kaçtım. Tatları, kokuları, anları, jestleri hatırladım.

İstedim ki Annem papyon kravatımı ve Babam süet ayakkabılarımı bağlasın.

Bekledim ki Büyükbabam en çil darphane baknotlarından harçlık versin.

Arzuladım ki Anneannem sofraya puf böreğinden sonra taze bakla getirtsin.

İleri'nin makalesiyle eski bayramların eski mutluluklarına uçtum.

* * *

UÇMASINA uçtum ya, ben yine de büyülü duygusallıklarıma gem vurup ‘ah, nerede o eski bayramlar’ diye yakınmak istemiyorum.

Bir, çünkü anımsıyorum ebeveynlerim ve büyük ebeveynlerim de daima kendi çocukluk kutlamalarına methiye düzerdi. Onlar da gaip zaman peşinde koşardı.

İki, her ne kadar bizim yaşadığımız dönüşümün bizden önceki kuşaklara oranla çok daha radikal bir seyir izlemiş olduğunu bilsem bile, konuya sosyo - ekonomik yaklaştığımda bugün varılan noktayı gayet memnuniyetle karşılıyorum.

Başka bir deyişle, ailevi gelenekten kopuşa üzülüyorum fakat ek seferli uçakları, yer bulunamayan otobüsleri, kapalı rezervasyon otelleri veya dolup taşan otoyolları toplumsal kalkınmanın somut göstergeleri olarak algılıyorum.

Bunları Türkiye'nin refah ve modernite skalasına kıstas addediyorum.

* * *

ZATEN bir iki hafta oluyor ‘Herald Tribune’de İstanbul mahreçli bir yazı okudum, AB Lüksemburg kararının Avrupa'ya giden Türk turistleri etkilemediğini ve Londra veya Roma istikametli uçakların balık istifi kalktığını anlatıyordu.

Hemen sonra bir Fransız kanalında, mütevazi turlarla Paris yolunu tutmuş ve pli etek ya da tesettürle Zafer Abidesi'inden ‘Printemps’ mağazasına kadar kenti doldurmuş küçük burjuva Türk seyyahlardan söz eden bir program izledim.

Biliyorum, bu bayram iç turizmin daha sönük geçtiğini ve rezervasyon yüzdesinin geçen yıllara oranla daha düşük olduğunu söyleyeceksiniz.

Doğru, ama yukarıdaki saptama öz itibariyle genel trendi değiştirmiyor.

Sokaklar boş, otobüs acentaları yok satıyor ve güney beldeleri canlandı.

Türkiye bayramda, Noel veya Paskalya yortusunda kentleri terkeden ‘tatil uygarlığı’nın herhangi bir Batı toplumundan o kadar farklı bir portre çizmedi.

* * *

İŞTE bu portre son derece önemli... Heyhat, yeryüzünün ezici çoğunluğu henüz ‘tatil uygarlığı’dan ve ‘otomobil medeniyeti’den nasiplenemiyor.

Çin'de, Hint'te, Maçin'de insanların eski bayramları yeni nostaljiyalarla arzulamak gibi bir mutluluk lüksü yok. Onlara böylesine bir hak bahşedilmiyor.

Dolayısıyla, Türkiye iktisadi refah bağlamında belirli seviyeyi tutturmuş ülkeler kategorisine giriyor. Bayramda gurbetçilerini sılaya gönderebiliyor ve bayramda küçük burjuvalarını küçük seyahatlere yollayabiliyor.

Bu coğrafi hareketliliğin ekonomik süreci kamçılaması bir yana, bayram ve tatilin fikren birbirleriyle özdeşleşmesi sosyal kavramları da değiştiriyor.

Haklı olarak modernitenin maneviyat yoksunluğundan yakınsak bile, böylesine bir özdeşleşme bizim insanımızdaki gusto kalitesini yükseltiyor.

Belki biraz komşulardan geri kalmamak için güneye inen aile ve yine aynı nedenlerden dolayı Paris turuna çıkan çift, yavaş yavaş bu mekanlarla haşır neşir olduğundan hayat tarzını değiştirmeye başlıyor. Çıtasını yükseltiyor.

Yeni bayramlar yeni standartlar üretiyor ve yeni ufuklar açıyor.

Şükür, gaip zaman peşindeki benim ve benim öncem kuşağının nostaljiya bayramları bugünkü bayramların müthiş dinamiğini zerre kadar gölgeleyemiyor.

Annemizin elini öpelim, ama şimdiki bayramları da öpüp başımıza koyalım.













Yazarın Tüm Yazıları