GÖNÜL isterdi ki, hiç olmazsa tatil dönemim sükûnetli geçsin. Fakat ne mümkün!
Elin fanatik katili bomba fünyesini benim paşa gönlüme göre çekecek değil ya
Dolayısıyla, daha ilk gün Londra’daki terörist kıyamla başlayan molam yine İngiltere başkentindeki ikinci tedhiş girişimiyle devam etti. Şarm el Şeyh katliamıyla da bitiverdi.
Ancak, kendi yazılarıma ara verdiysem de İslam adına vuku bulan olayların detayını öğrenmek ve yorumlarına vakıf olabilmek için başkalarının yazdıklarını tabii ki okudum.
Ve bu defa ne mutlu ki, ‘İslami intelligentsia’mızın çoğunluğu dahil, yüreğinde biraz insaf ve beyninde bir nebze akıl olan herkes beylik ‘tedhişi lanetlemek’ fiilini de aştı.
Müslümanlık adına uygulanan dehşete bahane bulanlar bir elin parmaklarını geçmedi.
‘Radikal’ Gazetesi’nde ‘egzantrik kalem’ oynatan ve de sağa sola ‘ahlakiyat dersi’ vermeye kalkışan Nuray Mert gibi nadir istisnalar hariç, hemen hiç kimse minareye kılıf arayarak, Muhammedi yafta taşıyan şiddet hakkında ‘düşünmeyi’ vaaz etmedi.
* * *
FESÜPHANALLAH, neyi ‘düşünecekmişiz’ ki?
New York’ta, İstanbul’da, Madrid’de, Karaçi’de, Londra’da veya Bağdat’ta gözünü kırmadan sayısız insanın kanına giren alçaklar ‘İslami’ yafta taşıyor diye, ‘aman aman, o İslami coğrafya ve sosyoloji gayet derin bir ruhi bunalım geçirdiği için böyle ‘haylazlar’ doğuruyor, dolayısıyla önce bunun sebebini tedavi edelim’ türü felsefe mi yürüteceğiz?
Hayır hayır, bunu asla yapmayacağız!
Çünkü, böyle bir ‘düşünce’yikabullenmek eninde sonunda ve kerhen de olsa o terörizmle uzlaşmaya; dolaylı yönden şiddeti meşrulaştırmaya götürür. Lami, cimi yoktur.
Üstelik de, yukarıdaki felsefe zaten hanidir ve hanidir mevcuttur!
* * *
EVET mevcuttur ve de nitekim, belki dikkatiniz çekmiştir, ben 11 Eylül kıyametinden beri bin Ladin fasilesinden meczupları hep ‘İslami nihilistler’ sıfatıyla tanımlıyorum.
Peki, çok dil pelesengi edilen ama yalap şalap bilinen ‘nihilizm’ nedir?
Latince’de ‘hiç’ anlamına gelen ‘nihil’ kelimesinden türetilmiş ‘nihilizm’in ‘esas babası’, moderniteyi ve hümanizmayı reddeden Alman filozof Friedrich Nietzsche’dir.
Özellikle de 19. yüzyılda Dostoyevski romanına girecek kadar ‘moda’ olmuştur.
Ve, korkunç umutsuz; korkunç inançsız; bilhassa da korkunç insansız bu nihilizm bir ‘Allahsızlık’, daha doğrusu bizatihi ‘Allah’a dönüşmek’ felsefesidir.
Nietzsche ünlü kitabı ‘Böyle Buyurdu Zerdüşt’te ‘Tanrı öldü’ dedikten hemen sonra, nihilizm fikriyatının ‘her türlü hayattan nefret’ anlamına geldiğini kaydeder.
Bunun da fanatik bir ‘dini inanç veya felsefi idealizm arkasına’ gizlendiğini ekler.
Nihayetinde ise hafiften sorumtırak bir ifadeyle şu ana çerçeveyi belirler:
‘İstisnasız hepimiz katiliz ama yine de Tanrı’yı öldürmek boyumuzu bayağı aştığına göre, O’na láyık olabilmek için bizlerin de birer Tanrı olması gerekmiyor mu?’
Burada şunu da hatırlatayım, başta, biraz çarpıtarak da olsa feylesofu Nazi ideolojisine bayrak edinen Hitler,totaliter liderlerin tapındığı Friedrich Nietzsche çıldırarak ölmüştür.
* * *
İŞTE, Kur’an adına gökdelene çakılan; sinagoga dalan; treni uçuran; kelleyi kesen ve moderniteyi düşman belleyen her bir meczup terörist de, ‘hayata karşı duyduğu nefret’i fanatik bir ‘dini inanç’ arkasına gizleyen ‘İslami nihilist’in tá kendisini temsil ediyor.
O halde, ey Friedrich Nietzsche cinnet mezarından sevinçle kalk!
İsevi álemde pek mürit edinememiştin ama işte Müslüman álemde kendisini ‘Allah addedenler’dengeçilmiyor ve de üstüne üstlük, onlar hakkında ‘düşünmemiz’ isteniyor.
Bari tatil dönüşü ben de ‘Ya SabırBuyurdu Zerdüşt’ yazısıyla başlayayım.