Tekrar kırmızı ışık yandığında artık tam yanındaydım. Bu son şansımdır, kaçmaz. Kaçırılamaz. Kaçırma hakkım yok! Anladınız, üç pazardır sürdürdüğüm hikáyenin sonuna geliyorum.
Evet, hani şu Dimitri Şostakoviç’in Opüs 93, mi minör 10. Senfonisi’ni direksiyon başında dinlerken kendimi şef yerine koyup hayali bir orkestraya komut işaretleri veriyordum ve bunu bitişik otomobilden fark edip bana işitemediğim bir şeyler söylemiş olan hoş kadını trafiğin hercümercinde kaybetmiştim ya, işte şimdi yeniden onun yanındaki şeritteyim.
Üstelik, ikimiz de ışığın birinci hattında olduğumuz için bir sonraki işarete kadar şimdi önümüz serbest.
Eğildim ve zaten açık sağ camdan, ’Söylediğinizi işitemedim, lütfen bir daha tekrarlar mısınız’ diye seslendim.
Gülerek, ’Kabul, hiç fena değil ama yine de itiraf edin ki Stravinski’nin eline su dökemez’ demez mi!
Buyrun bakalım! Buyrun bakalım ve de derhal otomobilden fırlayıp, iki kaporta arasındaki asfalt boşluğa diz çökerek hoş kadına şakkadak ilán-ı aşk etmeyin? Çünkü düşünün ki o İgor Stravinski yirminci yüzyıl musikisinde tapındığım iláhtır. Kulak terbiyemi onun ihtilálci kıldığı tınılarına borçluyum.
Ve, otomobil komşum ona methiye düzüyor.
İnkár edecek değilim, bütün ’yırtıklığıma’ rağmen bir an elim ayağım dolaştı. Ne söyleyeceğimi bilemedim. Bocaladım. Tereddütlere düştüm.
Oysa, hemen bir şeyler bul be adam, işte birkaç saniye sonra ışık yeşile dönecek.
Buldum, buldum.
AYİNE DEVAM
Daha önce söylediğim gibi hava pırıl pırıldı ya, o an tek cümleyle ’áyine nerede devam edelim’ dedim.
Stravinski’ye atıfta bulunduğuna göre benim kastettiğim şeyi anlamaması imkansız.
Çünkü ’áyin’ kelimesiyle tabii ki dáhi bestecinin ’Bahar Áyini’ni çağrıştırıyorum.
Nitekim o da otomobilin camından bana doğru eğildi ve ’Buzları çözülen Volga’nın kıyısında’ cevabını verdi.
Yani, kompozitörün partisyona dökmüş olduğu Rusyalar mevsiminde demek istiyor.
Sonra ışık birden yeşile döndü; buna bana tekrar bakmadan ani vites değiştirdi ve şimdi önümüz boş, çabucak bir, iki, üç, hızla, büyük bir hızla gidiyor.
Sanki yangından mal, daha doğrusu ’Bahar Áyini’nden nota kaçırıyor.
Sadecene, dikiz aynasından arkaya çabucak göz attığını fark ettim. Peşini bırakmam. Bırakamam.
Şu pagan bale süvitinin step sonsuzluğunda sahnelediği ’kaçırma oyunu’nu şu şehir cangılının kaos bulvarında tekrarlayamassam bana yuh, yuhlar olsun.
Direksiyon başındayken Dimitri Şostakoviç’e İgor Stravinski’yle meydan okuyacak hoş kadınlar dünyanın hiçbir yerinde ve hiçbir trafiğinde mostralık niyetine sergilenmiyor.
Böylesine ’talih kuşları’ Nimet Abla gişesinde bile insanın başına konmuyor.
Ben de gazladım.
Daha doğrusu, hayáli orkestrama en hızlı ’vivace’; daha ötesi, ’molto vivace’ temposuyla davranmasını işaretini verdim.
IŞIKTA YAKALADIM
Tabii ki yakaladım.
Yakaladım da, deminden beri gıdım gıdım ilerleyen mübarek trafik şimdi aniden açılmış ki, sanki feráh fezá otoyoldaymış gibiyiz. Hızla gitmeyi sürdürüyoruz.
Hoş kadının hizasına geldim ve aynı süratte seyretmeye başladım.
Bıyık altından hafifçe gülümsediğini sezinliyorum ama, pür dikkat direksiyon kullanırmış gibi yapıyor ve hiç benden tarafa bakmıyor.
Öyle akordu bozuk obuaymış gibi korna çalmak yahut önüne geçip kasten frene basmak gibi küçüklüklere de ben tenezzül etmem. Nasılsa bir yerde yeniden kırmızı ışığa geleceğiz.
Zaten de işte geldik.
Geldik ve fırladım. Motor çalışıyor, kapıyı açıp fırladım.
Eğer ışık tekrar yeşile dönerse, şu an arkamda birikmekte olanlar isterlerse beni oracıkta kıtır kıtır kessin zerre umurumda değil, hızla dışarı çıktım ve hoş kadının şimdi kapatılmış olan sol camını tıkladım.
Şaşırmışmış gibi yapsa da, aslında bunu beklediğini anlamayacak kadar toy değilim.
Hafiften gülümseyerek indirdi.
O an, otomobilin içinde kendisinin de Stravinski dinlemekte olduğunu işitim. Ve, hoş kadına bir şey söyleyerek cüzdanımdan çıkarttığım kartviziti verdim. O kadar.
Gerisin geri arabama bindim ve oğlumla buluşacağım yere doğru döndüm.
Lüftenmahremime karışmayın ve hoş kadına ne söylemiş olduğumu, sonra da onu tekrar görüp görmediğimi sormayın. Sizi ilgilendirmez.
Ama eğer pek, pek merak kumkumasızyasız, o halde İgor Stravinski’nin başka bir bale süitini, ’Perinin Öpücüğü’nü en civcivli trafik sıkışıklığında dinleyin.